Bir zamanlar gökyüzü tavan, yıldızlar ise avizeydi. Evet, eski açıkhava sinemalarından
bahsediyorum. Tahta sandalyelerin gıcırdayan melodisi eşliğinde, önümüzde gazoz şişesi,
elimizde ay çekirdeği; bir yanda komşunun çocuğu ağlıyor, öbür yanda biri sandalyesini üç
sıra ileri taşımaya çalışıyor. Olsun, biz yine de çok mutluyduk. Çünkü film başlamadan önce
yaşanan bu kaos, adeta ritüelin bir parçasıydı.
O sandalyeler ergonomiyle değil, sağlamlıkla övünürdü. Oturunca poponuz değil, sabrınız
terbiye edilirdi. Ama yine de herkes erkenden giderdi sinemaya. Yer kapma yarışı, olimpik
müsabaka gibiydi. Hele ki "ön sıra" tutkusu... Kimsenin boyu 1.60'ı geçmediği için arkalarda
da görüş fena değildi ama ön sırada olmanın ayrı bir havası vardı.
Gazozlar cam şişede, öyle plastikle falan işi olmazdı. Açarken ya tırnağını feda ederdin ya
da gazoz açacağı savaşında bir komşuya minnet borcun olurdu. Ay çekirdeği desen; kimse
çaktırmadan yere dökerdi kabukları. Sabah temizlikçi amcanın sabrı, evliyalarınkiyle
yarışırdı.
Film mi? O da ayrı bir olaydı. Başlamadan önce “Film birazdan başlayacaktır, lütfen sessiz
olunuz” diye bir yazı çıkar, ama o sırada "Hadi Ayşe abla, boş yer var burada!" diye
bağıranlar olurdu. Sessizlik? O sadece afişte kalırdı. Ama ne güzeldi o karmaşa. Çünkü
insanlar birlikte film izlerdi; gerçekten birlikte. Kahkahalar aynı anda yükselir, gözyaşları aynı
anda süzülürdü. Yüksek sesle yorum yapmak adettendi.
Şimdi? Evde, elde son model bir telefon, kulakta bluetooth kulaklık... Filmi izliyoruz ama
yalnızız. Ne gazoz var ne çekirdek. Hadi çekirdek yine var da yere dökülünce sinemadan
değil, annenin bakışlarından korkuyorsun.
Şimdiki nesil daha mı mutlu? Bilemiyorum. Onlar Netflix’e, biz ise yıldızlı gökyüzüne şerif
seçmiştik. Belki onların ekranı daha büyük, görüntü kalitesi şahane... Ama biz de o eski
projeksiyonun titreye titreye açtığı perdede mutluluğun en sade halini izledik.
Sonuç mu? Tahta sandalyede izlenen film, koltuklu salondakinden daha çok iz bırakırmış
gönülde. Belki de mutluluk biraz sırt ağrısı, biraz çekirdek kabuğu, bolca da kahkaha
sesiydi...