Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in davasını 14 yıldır takip eden ve 19 Ocak anmalarını düzenleyen Hrant'ın Arkadaşları İnisiyatifi'nden Bülent Aydın, cinayeti, davayı ve 14. yıldönümünde hissettiklerini Gazetezebra için kaleme aldı.
Bülent Aydın'ın yazısı şöyle:
Arkadaşımız Hrant Dink’i katledilişinin 14. Yıldönümünde yine sevgi ve özlemle anıyoruz. İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları nedeniyle bu defa her zamanki gibi Şişli Osmanbey’deki eski Agos binasının önündeki meydanda yan yana ve omuz omuza değil ama bulunduğumuz her yerde ekranlarımızın başında kalplerimizi bir kez daha Hrant Dink’i kaybetmiş olmanın acısıyla birleştirerek hranticinadaleticin.org adresinde buluşuyoruz.
Agos’un önü 19 Ocak 2007’de Hrant Dink’in arkasından vurulup düştüğü yer. Orası 19 Ocaklarda bir vicdan denizi gibi dört bir yandan akıp buluştuğumuz yer. Tam 14 yıldır onun davasının izini sürüp “Öldür diyenler yargılansın” ve “Hrant için adalet” diye haykırdığımız yer. Seneye yine o meydanda yani Agos’un önünde buluşacağız.
Agos gazetesinin yayın yönetmeni Hrant Dink, cinayetten çok önce, 2004 yılından başlayarak adım adım hedef haline getirildi. Genelkurmay bildirisinden, gazete manşetlerine; işlemediği suçtan yargılanmasından, mahkeme salonlarındaki linç girişimi ve gazetesinin önüne kadar gelip alenen ölümle tehdit edilmesine kadar adım adım ilerledi bu süreç. Dava dosyasında yer aldığı şekliyle emniyetin yaklaşık 1 yıl önceden, jandarmanın 6 ay önceden bildiği ve üst kurumlara da rapor edilen cinayet hazırlığına rağmen, onu koruması gereken kurum ve kişilerin parmağını bile kıpırdatmadığı bir süreç sonunda katledildi. Örgütlü ve planlı bir şekilde işlenen cinayetten sonra üstünü örtmek için belgeler gizlendi ve değiştirildi. Tanıklar korkutuldu. Bu cinayette apaçık sorumluluğu görünen bazı kamu görevlileri terfi edip daha sorumlu mevkilere getirildi. Cinayette sorumluluğu olanlar soruşturmasında görevlendirildi. Kamu görevlisi bazı şüphelilerin soruşturma izinleri yıllar boyunca verilmedi. Bu direnç yüzünden güpegündüz, şehrin orta yerinde işlenen ve neredeyse en başından tüm sorumluları belli bir cinayetin davası tam 14 yıldır sürüyor.
Hrant Dink cinayetinin üzerine eğer gerektiği şekilde gidilebilseydi, belki bu tür suçlara yol açan ve cezasızlıktan beslenen mekanizmanın ortaya çıkarılması ve tasfiye edilmesi de mümkün olabilirdi. Bu hem adaletin yerini bulması, hem geçmişin üzerindeki karanlık gölgenin kaldırılması ve hem de bu ülkenin geleceğinin daha umutlu olmasına yol açardı. Ama maalesef böyle olmadı.
Bütün samimiyeti ve yaraları iyileştiren barış diliyle toplumun karşısına çıkan ve önyargıları yıkan Hrant Dink düşmanlıktan beslenen kesimlerin hedefi oldu. Hrant Dink’in kaybı bu nedenle bu toplum için yeri doldurulamaz bir boşluk bıraktı. Hepimiz bir şeyler kaybettik. Bir düşünelim, Hrant Dink’in yaşadığı ve görüşlerini serbestçe ifade edebildiği bir ülke nasıl olurdu? Ona tahammül edemeyen nasıl bir ülke olduk, bunu da yaşadık ve yaşıyoruz.
Hrant Dink cinayetinden neredeyse 10 yıl sonra genişleyerek yeniden görülmeye başlayan çoğunluğu kamu görevlisi 76 sanıklı, şu günlerde sonuna yaklaştığımız dava bu cinayetle gerçekten yüzleştiğimiz ve arkasındaki karanlık zihniyetle hesaplaştığımız bir arınma davası olabilirdi. Maalesef öyle olmadı.
Dink’in hayallerini kurduğu ve yaşamı boyunca çaba gösterdiği ve uğruna hayatını verdiği eşit, özgür ve kardeşçe bir arada yaşayabildiğimiz bir Türkiye için mücadele ederek onun anısını yaşatabiliriz. O yüzden bu cinayette sorumluluğu olanların bir kısmının yargılandığı davanın sonuna gelirken bir kez daha “Hrant için adalet” talebimizi yükseltiyoruz ve tekrarlıyoruz: Biz bitti demeden bu dava bitmez!
Bülent Aydın
Hrant’ın Arkadaşları İnisiyatifi'nden