Son dönemlerde dünya genelinde “uzay” konuları çok popüler... Uzaya seyahat edip yaşamaktan bahsediliyor. Ancak bizim ulusça konuya ilişkin malumatımız Amerikan sineması düzeyinde seyrediyor. Yıllarca Star Trek, Alien, Star Wars serileri ile alt yapı oluşturduk. Üstüne Interstellar filmi ile cila çektik ama ne yazık ki çoğu kurgusal, çoğu sadece hayal... ✱✱✱ Önce terminolojiye bakalım. “Uzay”, Dünyamız dahil bütün gökcisimlerini içinde bulunduran sonsuz, sınırsız boşluk olarak açıklanıyor. (ki bir süredir sınırları olduğu ama genişlediği söylenmektedir) Her ne kadar "Dünya dışı varlık”lara “uzaylı” demeye alışmış olsak da aslında aynı sonsuzluğun sakinleri olmamızdan ötürü, bizler de uzaylıyız. Bu sebeple memleketi Dünya olmayanlara “Dünya dışı varlık” demek, şimdilik daha yerinde olacaktır. Gelelim “uzaya yolculuk”, “uzayda yaşam” ve “uzay turizmi”ne... Uzayı bir şehir, dünyamızı da o şehrin içindeki bir apartman gibi hayal edersek; “Dünya’dan uzaya yolculuk” tabiri, “apartmandan şehre yolculuk” gibi garip bir anlatım oluyor. Çankaya’dan Ankara’ya, Kadıköy’den Istanbul’a yolculuk etmezsin. Kaldı ki artık uzayın sonsuzluk olduğunu da bildiğimize göre; birisi “uzayda yaşamak” diye söze girdiğinde, ağız dolusu “Ufak at da civcivler yesin.” ya da “Konum at, geliyorum!” diyebiliriz. ✱✱✱ Öyleyse şimdi biz de fazla açılıp boğulmayacağımız kısımlarla konuya girelim. İnsanoğlu başta olmak üzere tüm canlılar, Dünya koşullarına entegre yaşar. Mesela, nefes almamız gerektiğini hatırlayarak yaşamıyoruz ya da hareket ederken yerçekimini düşünmüyoruz. Oysa Dünya’yı çevreleyen atmosfer (havaküre) dışına doğru ilerledikçe ilk açığa çıkan değişimler bunlardır. Basitçe yaklaştığımızda; atmosfer dışında bizler için solunabilir hava yok, yerçekimi dünyadaki gibi değil; yer yok dolayısı ile çekim de yok. Yiyecek ve su üretecek doğal kaynak yok, ısı farkı insanın tahammül edebileceği düzeylerde değil, filtrelenmemiş güneş ışığı sorun; radyasyon da yüksek... Bu liste daha uzar ama şimdilik bu kadar da kalsın... Teşbihte hata olmaz; bir çeşit yoğun cezaevi koşulları diyebiliriz. Şaka değil; yasaların, ahlak ve etik kuralların yürürlüğe girmediği bir mecrada, sanki en büyük suçlar işlenmişçesine, tam tecrit hali söz konusu.... Anlaşılacağı üzere, Dünya dışında çıkma çalışmaları mübalağasız “yok” ile başlıyor. Her ilerlemede, “yok”tan 1 eksiliyor. Harcanan astronomik rakamların hepsi, insanın sadece en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için; su için, hava için; yani hayatta kalmak için.. Konunun kendisi, içinde barınmanın lüks olamayacağı kadar lüks zaten.. ✱✱✱ Üstelik hata yapma fırsatı da yok. Atmosfer dışına çıkınca "Kaza yaptım, çekici çağırayım.” diyemezsin. “Tatlım büyük hasta oldum, ambulans gelsin.” gibi bir seçenek yok. Borudan su damlasa, tamirci gelemez; o yüzden borudan bir şey damlayamaz. “Pencereyi aç, hava girsin.”, “Sıkıldım şekerim, taksi çağır eve gideceğim.” diyebilme ihtimalin yok. Çıktın mı, dönüş zamanı gelene kadar oradasın ve başının çaresine bakmak zorundasın. Astronotların çoklu sağlık tetkiklerine, uzun süreli alıştırmalara tabi olmalarının sebebi de işte bu olanaksızlıklar karşısında minimum risk oluşturmak... Zaten maliyetli olan sürecin üzerine yeni bir yük daha bindirmemek... ✱✱✱ Düşünün ki bahsettiklerim daha yalnızca atmosfer dışına çıkınca yüzleşilen problemler... Aya, Mars’a gidilecek yol için daha çok engeller var. Yolculuk mesafesi arttıkça koşullar da zorlaşıyor. Alçak Dünya Yörüngesi (ki Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) oradadır), Dünya’ya 400 km, yani 2 gün uzaklıkta. Uzay turizmi denilen “Arkayı dörtle, uzaya gidiyoruz” seyahati bu sınıra kadar... Çok, çok ISS etrafında bi’ tur atıp dönülür ve bunun için milyonlar ödenir. Ay, 382.000 km’de, Mars da 54.500.000 km mesafede.... Daha Ankara-İstanbul kadar yolculukta bunca temel zorluk varken, binlerce ve milyonlarca kilometre uzağa gitmenin risklerini, masrafını, sorunlarını, teknik şartlarını hesap edin. İlk durak Ay olsa, yukarıda küçücük bir kısmına değindiğim aşamaları ve imkansızlıkları binle çarpmak gerekiyor. Üstüne insanın günlük yaşamı için gerekli tüm donanım ve malzeme de artıyor. Bu daha fazla yük, daha fazla kapsül (aa, yeni bir terim daha söyledim), daha fazla yakıt, daha çok maliyet anlamı taşıyor. ✱✱✱ Biz bugün sadece biraz jimnastik yapıp zihnimizi hazırladık. Anlattıklarımla daha ISS’in yarı yoluna bile varmadık. Uzay uçsuz bucaksız, zorlu ve bilinmezleri çok... Deneme-yanılma yöntemine kapalı. İnsanoğlu ise Dünya’da bile masraflı bir canlı. Candan tasarruf edemeyeceğimize göre... ✱✱✱ Bir sonraki maceramıza kadar siz hayal edin... Nasılsa bundan sonra Cuma günleri de buradayım. Bugünkü gibi sosyal konularda konuşacağım.. Ara ara da sizleri yine “uzay”a çıkaracağım...