Bir kopyası İngiliz yayın kuruluşu BBC'ye iletilen "transatlantik bildiride", yönetimlerinin "Bu yüzyılın en kötü insani felaketlerinden birinde" suç ortağı olma riskiyle karşı karşıya olduğu ancak uzman tavsiyelerinin göz ardı edildiği belirtiliyor.

Bu, İsrail'in bazı önemli Batılı müttefiklerinin hükümetleri içindeki ciddi düzeydeki muhalefetin son işareti olarak değerlendirildi.

Bildiriyi imzalayanlardan biri olan 25 yılı aşkın ulusal güvenlik tecrübesine sahip bir ABD hükümet yetkilisi, BBC'ye endişelerinin "devam ederek göz ardı edildiğini" söyledi.

Yetkili, "Bölgeyi ve dinamikleri anlayanların sesine kulak verilmedi" dedi. İsminin açıklanmaması kaydıyla konuşan yetkili, "Burada gerçekten farklı olan şey, bir şeyi önlemekte başarısız olmamamız, aktif olarak suç ortağı olmamız. Bu, hatırlayabildiğim diğer tüm durumlardan temel olarak farklı" diye ekledi.

Bildiri, ABD, AB ve İngiltere, Fransa ve Almanya'nın da aralarında bulunduğu 11 Avrupa ülkesinden üst düzey kamu görevlileri ve uzmanlar tarafından imzalandı.

Bildiride, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarında "sınır tanımadığını", bunun da "onbinlerce önlenebilir sivilin ölümüyle sonuçlandığını ve... yardımın kasıtlı olarak engellendiğini... binlerce sivilin açlık ve yavaş ölüm riskiyle karşı karşıya kaldığını" vurguluyor.

Bildiride, "Hükümetlerimizin politikalarının uluslararası hukukun ağır ihlallerine, savaş suçlarına ve hatta etnik temizlik veya soykırıma katkıda bulunması yönünde makul bir risk var" denildi.

İmza sahipleri her biri en az on yıllık hükümet deneyimine sahip yetkililer

Bildiriyi imzalayan veya onaylayanların kimlikleri kamuya açıklanmadı ancak bunların neredeyse yarısının, her biri en az on yıllık hükümet deneyimine sahip yetkililer olduğunu biliyor.

Emekli bir ABD büyükelçisi BBC'ye, birden fazla hükümetteki muhalif memurlar arasındaki koordinasyonun eşi benzeri görülmemiş bir durum olduğunu söyledi.

ABD eski Suriye Büyükelçisi: Benzersiz bir deneyim

Amerika'nın eski Cezayir ve Suriye büyükelçisi Robert Ford, "Son 40 yıldaki dış politika izleme deneyimim açısından benzersiz bir deneyim" dedi.

Bunu, ABD yönetiminin 2003'te Irak'ın işgaline yol açan hatalı istihbarat konusunda duyduğu endişelere benzetti, ancak bu kez çekinceleri olan birçok yetkilinin sessiz kalmak istemediğini belirterek, "Daha iyisini bilen, istihbaratın gelişigüzel seçildiğini bilen, ertesi gün için bir plan olmadığını bilen, ancak kimse kamuoyuna bir şey söylemeyen insanlar vardı. Ve bunun ciddi bir sorun olduğu ortaya çıktı. Gazze savaşıyla ilgili sorunlar o kadar ciddi ve sonuçları o kadar ciddi ki, kendilerini kamuoyuna açıklama zorunluluğu hissediyorlar" dedi.

Yetkililer, hükümetlerinin İsrail'e "gerçek koşullar veya hesap verebilirlik olmadan" verdiği askeri, siyasi veya diplomatik desteğin mevcut niteliğinin, yalnızca Filistinlilerin daha fazla ölmesine neden olmakla kalmayıp, aynı zamanda Hamas tarafından tutulan rehinelerin hayatlarının yanı sıra bölgesel istikrar anlamında İsrail'in kendi güvenliğini de tehlikeye attığını ileri sürüyor. İddiaları, "İsrail'in askeri operasyonları, 11 Eylül'den bu yana kazanılan tüm önemli terörle mücadele uzmanlığını göz ardı etti… [askeri] operasyon, İsrail'in Hamas'ı yenme hedefine katkıda bulunmadı ve bunun yerine Hamas, Hizbullah ve diğer olumsuz aktörlerin çekiciliğini güçlendirdi" şeklinde ifade ediliyor.

Ayşe Ateş: İhtiyaç duyduğunda onun yanında olmak benim için hem insani hem de vicdani bir görev Ayşe Ateş: İhtiyaç duyduğunda onun yanında olmak benim için hem insani hem de vicdani bir görev

Yetkililer, mesleki kaygılarını görev yaptıkları kurumlarda dile getirdiklerini ancak "siyasi ve ideolojik mülahazalar nedeniyle reddedildiklerini" söyledi.

Açıklamayı destekleyen üst düzey bir İngiliz yetkili BBC'ye bürokrat ve uzmanlar arasında "artan huzursuzluğun" yaşandığını kaydetti. Yetkili, BM Uluslararası Adalet Divanı'nın geçen hafta Güney Afrika tarafından İsrail'in soykırım eylemlerini önlemek için elinden geleni yapmasını gerektiren bir davada verdiği ön kararın etkilerine değinerek, "Güney Afrika'nın davasının Dışişleri Bakanımız tarafından 'yararsız' bulunarak reddedilmesi, [uluslararası kurallara dayalı] düzeni tehlikeye atıyor. Bakanların, İsrail Hükümeti'ne yönelik iddiaları, görünüşe bakılırsa, uygun ve kanıtlanmış hukuki tavsiye almadan reddettiklerini duyduk. Mevcut yaklaşımımız, Birleşik Krallık'ın, bölgenin veya küresel düzenin çıkarına görünmüyor" dedi. 

"Siyasi bir çözüm için uygulanabilir bir strateji bulunmuyor"

Açıklamada, İsrail'in askeri operasyonunun Gazze'de benzeri görülmemiş can ve mal kaybına neden olmasına rağmen, Hamas'ı bir tehdit olarak etkili bir şekilde ortadan kaldırmak için veya uzun vadede İsrail'in güvenliğini sağlayacak siyasi bir çözüm için uygulanabilir bir stratejinin bulunmadığı öne sürülüyor.

ABD ve Avrupa hükümetlerine "İsrail operasyonunun arkasında stratejik ve savunulabilir bir mantık olduğunu kamuoyuna açıklamayı bırakmaları" çağrısında bulunuluyor.

İsrail'den jet yanıt

İsrailli yetkililer bu tür eleştirileri sürekli olarak reddettiler. Yeni açıklamaya yanıt olarak Londra'daki İsrail büyükelçiliği, uluslararası hukuka bağlı olduğunu vurguladı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "İsrail, insanlığa karşı suçların yanı sıra savaş suçları da işleyen soykırımcı bir terör örgütüne karşı eylemlerini sürdürüyor."

Başbakan Binyamin Netanyahu, rehinelerin daha fazla serbest bırakılmasını yalnızca Hamas'a yönelik tam askeri baskının sağlayacağını iddia ederken, ordu ise komuta merkezleri, silah sahaları ve rehineleri tutmak için tesisler de dahil olmak üzere grup tarafından kullanılan önemli yer altı altyapısını yok ettiğini söyledi.

Cumartesi günü İsrail ordusu şu açıklamayı yapmıştı:

"Han Yunus'un her yerinde, yer üstünde ve altında 2.000'den fazla teröristi ortadan kaldırdık."

İsrail, Hamas'ı sivil altyapının içinde ve çevresinde saklanmakla suçlayarak sivilleri kasten hedef aldığı yönündeki iddiaları defalarca reddetti.

26 bin 750'den fazla Filistinli öldürüldü ve en az 65 bin kişi yaralandı

Hamas tarafından yönetilen ve 2007'den bu yana İsrail ve Mısır tarafından abluka altına alınan Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkililerine göre, savaşın başlangıcından bu yana 26 bin 750'den fazla Filistinli öldürüldü ve en az 65 bin kişi yaralandı.

İsrailli yetkililer, öldürülenlerin 9 bininin Hamas militanı olduğunu söylüyor ancak bu rakama dair kanıt sunmuyor. İsrailli yetkililere göre, Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırılarında İsrail'de 1.200'den fazla kişi öldürüldü ve 100 kişi de yaralanarak hayatını kaybetti. 250'den fazla kişi rehin olarak Gazze'ye götürüldü.

ABD yönetimi defalarca Gazze'de "çok fazla Filistinlinin öldürüldüğünü" ve İsrail'in 7 Ekim'in "bir daha asla yaşanmayacağını" garanti etme hakkına sahip olduğunu açıklamıştı.

Editör: Ömür Ünver