Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide ile düzenlenen ortak basın toplantısında, Türk Devletleri Teşkilatı'na üye ülkelerin Kıbrıs adasına yönelik son adımlarına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Ak Parti Şile mahalle ziyaretlerini hız kesmeden sürdürüyor Ak Parti Şile mahalle ziyaretlerini hız kesmeden sürdürüyor

Fidan, özetle şunları kaydetti:

"Son yıllarda meydana gelen küresel gelişmeler ve Orta Asya’daki kardeşlerimizin ortaya koyduğu kapasite gelişimi, çalışmalar, ilerlemeler küresel aktörlerin dikkatini çektiği gibi AB’nin de Orta Asya’ya ilgisini artırdı. Karşılıklı ilginin AB tarafından istismar edilmeye çalışıldığını gördüğümüz alanlar da var. Bu gelişmeleri tüm boyutlarıyla takip ediyoruz. Gerekli girişimleri yapıyoruz. Dostlarımızla temas halindeyiz, görüş alışverişi halindeyiz, bilgilendirme halindeyiz. Türk dünyası idealimize uygun bir biçimde hareket etmeye devam edeceğiz.

Bu son olaydan hareketle aramızı bozmak isteyen bazı çevreler bu sorunu bizim açıktan kamuoyunda tartışmamızı istiyorlar. Biz prensip olarak ailevi konuları kamuoyu önünde tartışmamayı tercih ediyoruz. Türk dünyası ile aramızı bozmak isteyenlerin manipülasyonları başarılı olmayacak. Buradan hükümetimize yönelik negatif not yüklemeye çalışanların çabaları da başarılı olmayacak. Attığımız adımlar belli, durduğumuz yer belli. Türk Cumhuriyetlerinin, bizim gittiğimiz istikamet belli. Bu konuda sağduyulu hareket etmeye devam edeceğiz. Her türlü konuyu aile meclisimizde ele almaya devam edeceğiz.

Kıbrıs Türkleri de büyük Türk dünyası ailesinin asli ve ayrılmaz unsurudur. Bu gerçek asla değişmeyecek. Türk dünyası bir bütün olarak Kıbrıs Türkünün yanında olmaya devam edecektir. Politikamızı sabırla sürdüreceğiz. Herkesin aynı anlayış ve kararlılıkla hareket etmesi ailemizi daha da büyütecek ve güçlendirecektir.

2017’de Crans Montana’da Rum tarafı Kıbrıs Türkleri ile siyasi gücü ve ekonomik refahı paylaşmayı reddetti. Bu Annan Planı’na ret cevabı ortaya konurken de böyleydi, 2017’de Crans Montana’da da böyle oldu. O günden sonra Kıbrıs Türk tarafı federasyon modelinden çekilmiş durumda. Biz de sonuç vermeyecek müzakerelerle vakit kaybetmeyeceğimizi defaetle ifade ettik. Ondan sonra iki devletli çözüm modeli ortaya konuldu ve biz bu modelin arkasında durmaya devam ettik. Mart ayında Cenevre’de yapılan toplantıda federal model BM tarafından telaffuz dahi edilmedi. Bunun yerine Ada’daki iki tarafın iş birliği yapabileceği alanlar üzerinde durduk. Türkiye olarak şunu görüyoruz. Ada’da dondurulmuş bir sorun var, iki taraf kendi sınırları içerisinde kendi idarelerinin yönetimi altında yaşamaya devam ediyor. Ama birbirine karşı koydukları karşılıklı izolasyon Ada’nın topyekün refahını etkiler bir duruma gelmeye başladı. Hele son yıllarda Akdeniz’de meydana gelen jeostratejik, jeoekonomik gelişmeler dikkate alındığında Kıbrıs Adası’nın Rumu ile Türkü ile giderek daha fazla bölgeden izole olduğu, yalnızlaşmaya başlayacağı bir Ada haline dönmeye başlayacak. Bunun yerine Ada’daki iş birliği ruhunun önemli olduğu konusunda biz BM’nin vizyonuyla örtüştüğümüzü söyledik.

Rumlar ve AB ne derse desin tükenmiş federasyon modeli artık masadan kalkmış durumda. Bu model Rumlar tarafından masadan kaldırıldı. Ama Kıbrıs Türklerinin daha fazla izolasyonunu hedef alan, daha fazla imkansızlıklar içerisinde boğuşmasına sebep olan bir müzakere süreci, bir çözüm süreci, bir anlaşma süreci bizim hiçbir şekilde kabul edeceğimiz bir yaklaşım değildri. Tabii ki Kıbrıs Türklerinin biz iradesine saygı duyuyoruz. Onların kendi seçimleri ortada. Biz garantör ülke olarak, anavatan olarak kendi görüşlerimizi, kendi tavrımızı büyük bir netlikle ortaya koyuyoruz.

Her defasında Kıbrıs Türkünün izolasyonunun ortadan kalkmadığını biz gördüğümüz için yeni bir yol haritasıyla yolumuza devam etmek gerektiğini ortaya koyduk. Bu şekilde gidiyoruz. Dolayısıyla,  bu yönde yapılan aksi propagandalara, negatif propagandalara itibar edilmemesi önemlidir. Buradaki görüşümüz son derece nettir. Bu konuda BM ile de görüşüyoruz. Yunanistan tarafıyla da görüşüyoruz. Görüşlerimizi karşılıklı saygı temelinde ortaya koyuyoruz. Aynı görüşte olmayabiliyoruz ama ortak olunması gereken bir nokta, Ada’da barışın, refahın ve sürdürülebilir kalkınmanın olmasını hedeflemenin başka yolları da var. Bu konudaki yapıcı politikalarımıza devam edeceğiz. Ama bu haklarımızdan vazgeçtiğimiz manasına da gelmiyor.

Doğu Akdeniz ve Ege’deki hak ve çıkarlarımızı da sonuna dek koruyoruz. 2020 yılında kıta sahanlığımızın dış sınırlarını BM nezdinden kayda geçirmiştik. Kıta sahanlığımızda sondaj yapıldığı iddiası gerçek dışıdır. Öte yandan biz Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığımız içerisine sismik araştırmalar yaptık, sondaj kuyuları da açtık. Sondaj ve hidrokarbon arama konusundaki önceliklerimiz bilimsel temellidir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız Karadeniz’deki Sakarya gaz sahasına odaklanmıştır. Burada çok mümbit bir alan var. Buradan ülkemiz enerji alanıda büyük bir menfaat elde etmekte ve oradaki yatakların geliştirilmesi daha da yaygınlaştırılması ve dolayısıyla ülke ekonomisine daha fazla katkı yapılması şu anda bir numaralı enerji politika önceliğimiz olarak hayata geçmekte.

Deniz Mekansal Planlamamızı, Ege Denizi ile alakalı olarak söylüyorum, hazırladık. Bunu da BM’nin ilgili birimlerine sunacağız. Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’de tek taraflı herhangi bir adıma veya oldubittiye izin vermeyeceğimizi zaten herkes biliyor. Bunu defeatle söyledik, her şekilde söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Ama duymayanlara, kulakları sağırdır, duymazlar, işitmezler yapacak fazla bir şey yok. Propaganda makinesi haline dönüşmüş, belli konuları doğruluğundan bağımsız gerçekliğinden bağımsız sırf öyle olarak görmek istedikleri için propgandasını yapan insanlara kulak asılmaması fevkalade önemli."

Editör: TE Bilisim