1996 yılında İsrail gizli servisi Şin Bet, Hamas'a ait bir bomba yapımcısını telefonunda bulunan patlayıcıyla öldürmüştü. Savaşların sadece silahlarla yürütülmediğine ilişkin ilk örneklerden biri olan bu saldırının ardından benzer pek çok olay yaşandı. Ancak Lübnan'da Hizbullah mensuplarına yönelik yapılan 'çağrı cihazı' patlamaları, en büyük kitlesel saldırı olarak dikkati çekti. Yeni savaş yöntemlerine ilişkin gözden kaçan bir gelişme ise Gazze'de 6 rehinenin cesedinin bulunduğu tünelin önünde açıklama yapan İsrail Ordusu subayının ifadeleri oldu: Sorumluları DNA'larından tespit edeceğiz!

Lübnan'daki Hizbullah mensuplarının taşıdığı binlerce çağrı cihazı, dün neredeyse aynı anda patladı. Olay, kapsam ve uygulama bakımından son yıllarda bölgede gerçekleşen bir dizi gizli suikast ve siber saldırıyı geride bırakan eşi benzeri görülmemiş bir saldırı olarak kayıtlara geçti. Saldırıda ilk belirlemelere göre 8 yaşında bir çocuğun da aralarında bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 2 bin 800 kişi yaralandı.

CNN, saldırının arkasında İsrail'in olduğunu öğrendiğini paylaştı. Buna göre saldırı, İsrail'in istihbarat servisi Mossad ve İsrail ordusunun ortak operasyonu. Geçtiğimiz yıl Gazze'de Hamas'la başlayan savaşın başlangıcından bu yana Hizbullah'a karşı misilleme yapan İsrail ordusu, patlamalarla ilgili kamuoyuna açıklama yapmayı reddetti. Lübnan hükümeti ise saldırıyı 'suç teşkil eden İsrail saldırganlığı' olarak tanımlayarak, kınadı. 

Çağrı cihazları nasıl patladı?

Hizbullah tarafından bir kaç ay önce kullanılmaya başlanan yeni çağrı cihazlarının nasıl patladığına ilişkin iddialar sürüyor. Çağrı cihazının içine patlayıcılar sakladığı ve bunları uzaktan patlatmak için bir anahtar yerleştirildiği en öne çıkan iddia. Eski bir İngiliz Ordusu mühimmat uzmanı, BBC'ye yaptığı açıklamada, cihazların büyük ihtimalle her birinin içinde 10 ila 20 gram askeri sınıf yüksek patlayıcı bulunduğunu ve bunların sahte bir elektronik bileşenin içine gizlendiğini anlattı. Uzman, bunun alfanümerik kısa mesaj adı verilen bir sinyalle etkinleştirilmiş olabileceğini de dile getirdi.

Saldırıların amacı neydi?

Saldırıların amacı da bir başka soru olarak tartışılıyor. Çağrı cihazı patlamaları, İsrail güvenlik kabinesinin pazartesi günü Hamas ve Hizbullah ile devam eden çatışmalara bir savaş hedefi daha ekleme kararı almasının ardından geldi. Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ofisi Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Lübnan sınırındaki topluluklarda yaşayanların evlerine güvenli bir şekilde dönmelerini sağlamanın temel amaç olduğu belirtilerek, "İsrail bu hedefi hayata geçirmek için harekete geçmeye devam edecek" ifadeleri kullanıldı. Analistler, aldırı ile Hizbullah'a "Size her yerde, her zaman, istediğimiz gün ve anda ulaşabiliriz ve bunu bir düğmeye basarak yapabiliriz." mesajı verildiğini savunuyor.

Nasrallah, altı ay önce uyarmıştı

Oysa Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, altı ay önce televizyondan yaptığı bir konuşmada, yaklaşık bir yıldır İsrail güçleriyle sınır ötesinde çatışmaların yaşandığı Güney Lübnan'daki Hizbullah üyelerine ve ailelerine cep telefonlarını bırakmaları çağrısında bulunmuştu. Onlarca yıldır dünyada kullanılmayan çağrı cihazları, Hizbullah üyelerinin haberleşmesi için en güvenli yöntem olarak seçilmişti.

12 vali merkeze çekildi, daha önce AK Parti'den aday olan iki isim valiliğe döndü 12 vali merkeze çekildi, daha önce AK Parti'den aday olan iki isim valiliğe döndü

Yeni yöntem: Tedarik zinciri saldırıları

Gözden kaçan ise tedarik zinciri saldırılarının, siber güvenlik dünyasında giderek artan bir endişe kaynağı haline gelmesiydi. Son zamanlarda, bilgisayar korsanlarının ürünler geliştirilirken erişim sağlamasıyla gerçekleşen çok sayıda yüksek profilli saldırı gerçekleşiyor. Ancak bu saldırılar genellikle yazılımlarla sınırlı kalıyor. Donanım tedarik zinciri saldırıları, cihaza erişim sağlamayı gerektirdiğinden çok daha nadir görülüyor.

İsrail Ordusunun tüneldeki açıklaması: DNA'larından yakalayacağız

Gazze merkezli çatışmalar, sadece silahların değil teknoloji, tıp hatta biyoloji gibi alanların da savaşta kullanıldığını gösteriyor. İsrail Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari, Ocak 2024'te Gazze'deki Han Yunus'ta rehinelerin tutulduğunu belirttiği tünel ile ilgili fotoğraflarla desteklediği bir açıklama yapmıştı. Hagari,  "Rehinelerin dönüşleri en önemli konu ve her yolu kullanarak onları eve getirmek için çabalıyoruz. Faaliyetlerimizde teknoloji ve istihbaratı birlikte kullanıyoruz. Rehinelerin olduğunu bildiğimiz hatta şüphelendiğimiz yerlere saldırmıyoruz" demişti.  

DNA kayıtları İsrail'in elinde mi?

Ağustos ayının son günlerinde İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve İsrail güvenlik teşkilatı (ISA) tarafından yapılan ortak açıklamada, 6 rehine cesedinin Gazze'den çıkarıldığı bildirilmişti. İsrailli yetkililer, rehinelerin cesetlerini kurtarma operasyonunun ayrıntılarını açıklamazken operasyonun "ISA, IDF istihbarat birimleri ve IDF İstihbarat Müdürlüğü Rehine Karargahından gelen hassas istihbarat sayesinde gerçekleştirildiği" belirtilmişti. Rehine cesetlerinin çıkarıldığı tünellerin önünde açıklama yapan İsrail ordu subayının sözleri ise başka bir boyuta dikkati çeken nitelikte. Subay, yayınlanan video kaydında, tünelde olay yeri incelemesi yapıldığını rehinelerin ölümlerinde sorumluluğu olanların DNA'larını bulup tek tek yakalayıp etkisiz hale getireceklerini belirtiyor. Dikkatlerden kaçan bu ifadeler, İsrail ordusunun DNA kayıtlarını da Hamas üyelerine karşı aktif olarak kullandığını ortaya koydu.

"Bu yeni bir savaş biçimi"

İrlanda Başbakan Yardımcısı Micheál Martin'in yorumu aslında bütün dünya için geçerli. Martin, patlamaların Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali olduğunu düşünüyor. Dublin'de gazetecilere konuşan Micheál Martin: Bu yeni bir savaş biçimi. Bence bundan son derece endişeli ve kaygılı olmalıyız. Uluslararası toplumun da saldırının niteliği üzerinde düşünmesi gerekiyor...

Editör: Ömür Ünver