Tarihsel gelişmelerin yanı sıra, sürüklendiğimiz sosyal politik zorunluluklar, insanı başka insanların acısına bakamaz hale getirdi.
İnsanlar; aç, sefil, duyanı yok, ilgileneni yok.
Zulümler oluyor, insanlar aşağılatılıyor, aldıranları yok.
Bir toplum halkının onuru zedeleniyorsa, orada siz sağlam kalabilir misiniz?
Kalamazsınız elbet ve toplumsal çöküşün içinde bulursunuz kendinizi.
Ülkede olan tam da bu.
Büyüyen bir açlık ordusu var. Haksızlık var, hukuksuzluk var, onuruyla oynanan insanlar var.
İşte muhalefetin bundan da haberi yok.
Ortalığı şehr-i Gülistan sanıyorlar ki, tek dertleri kendi parti içi çekişmeleri, varsa yoksa kendi benleri, batasıca bunalımları.
Tabi bir de genel seçimin bir yenilgi olduğunu kabul dahi etmeden, yerel seçimler de aslan kesileceklerine inançları..
Ama bu arada, henüz okullar açılmamış, halk yoksullukla sınanıyor.
İşte ölüm, ilgisizlikle birlikte geliyor, açlıkla başlıyor.
Peki, bu ülkede bir muhalefet olsaydı, hal-i ahval böyle olur muydu?
Zira güçlü olan iktidar değil, güçsüz olan muhalefet.
Fakat muhalifler, muhalefet nedir, ne değildir bilmiyorlar.
Mesela; haftanın her salı günü, kimsenin dinlemediği grup toplantıları, genel merkezden konuşmalar yapmak değildir muhalefet. Sadece metropollerde en seçkin semtlerde saha çalışması yapmak da değildir.
Muhalefet; berberin dükkânın da derdini dinlemektir. Sanayide, emekçisiyle tost yiyip çay içmektir.
Ve muhalefet; dolmuşa binip para uzatmak, öğrenciyle kantinde dertleşmektir.
Seçimden seçime değil, her zaman mahallelere inip el sıkmaktır.
Vatandaşına seçmen olarak değil, halkı olarak bakmaktır.
Muhalefet; alanda, sahada olmaktır..
Kendi benlerinden, bunalımlarından çıkıp, açlık nasıl da gerçek görmektir.
Ama onlara ne gam. Kiralar artmış, insanlar yurtsuz kalmış, dert mi? Adalette terazi kaymış, gençler umutsuzmuş, halk açlığa mahkum olmuş, onların yerel seçimleri var..
Bir iktidar değişikliğini istiyorsanız ve 22 yıldır aynı iktidar karşısında hala yenilen sizseniz, önce kendinizi değiştirmelisiniz.
Ama olsun bakalım. Aynı tas, hamam ile yereli kazanacak umutları da kalsın bakalım..
Hani derler ya;
“Hasan dağı arpalıktır, eğer saban yürürse
Her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse
Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse
Güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse.”
Gelir mi gelir?
Hoş gelmezse ne olur?
Güzel gidiş bu gidiş,
Gelen son halkın oldukça.