"Bu genel seçim hazırlığının bir rejimi değiştirme hazırlığı" olduğunu söyleyen İmamoğlu, bu çalışmaların ana mottosunun "vatan" ve "özgürlük" olduğunu söyleyerek zamanlamayla ilgili eleştirilere "Bı̇rkaç aylık kampanyayla olması mümkün değı̇l” diye yanıt verdi. Cumhurbaşkanı adayının görüş alışverişinde bulunacağı bir mekanizmayı önererek muhalefet bloku ile ilişki kuracağını söyleyen İmamoğlu, "diyalog kuran bir yöntemin önemini vurgulayarak "Rasyonel zeminde bir muhalefet bloku çalışması olacak" dedi.

Partisinin cumhurbaşkanı adayını belirlemek için üyelerin oy kullanacak olmasını “devrim” olarak değerlendiren İmamoğlu, “Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin her şeye rağmen kendi eksikleri var. Üyeleriyle ilgili sorgulanması gereken hakları var. Üye yapısının bir sınava tabi tutulması gerekiyor, Cumhuriyet Halk Partisi’nin de. Ama buna rağmen güçlü bir üye yapısı var. Bu örgütlü yapıya başvurmak değerli” görüşünü paylaştı.

Polis, İBB'ye bağlı Medya AŞ'ye ait bilgisayara el koydu Polis, İBB'ye bağlı Medya AŞ'ye ait bilgisayara el koydu

“Beni o günün rakibinin kim olacağı ilgilendirmiyor. Ama bugünkü rakibin Sayın Erdoğan olduğu net"  diyen İmamoğlu, aralarında benzerlik olduğunu söyleyenlere de, "Hemen hemen hiç benzediğimiz tarafımız yok; o kaleci değildi, ben kaleciydim, bir de benim üniversite arkadaşım çok” yanıtını verdi. Diploması üzerinden açılan soruşturma kapsamında savcılığın İstanbul Üniversitesi'ne yazdığı yazıyı "hadsiz yazı" olarak eleştiren İmamoğlu bu konuyla ilgili açıklama yapacaklarını duyurdu.

Ekrem İmamoğlu, Sözcü gazetesini ziyaretinde şu açıklamalarda bulundu:

“2023’ün 29 Mayıs sabahı bir değişimi başlatmak zorundaydık”

İmamoğlu, “2023’ün 29 Mayıs sabahı bir değişimi başlatmak zorundaydık. Aksi takdirde başarılı olma şansımız yoktu. Diyerek yola çıktığımız, kol kola gönül birliği yaptığımız Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel ile birlikte hazırladığımız manifestonun en önemli ve ilk şartlarından birisi de ‘Cumhurbaşkanı adayımızı ön seçimde belirleyeceğiz’ diye o dönem basılmış manifesto kitapçığımızda açıkça ve net bir şekilde yazılıdır” ifadelerini kullandı.

Zamanla ilgili gelen eleştirilere, “Bugün Türkiye’de bir Cumhurbaşkanı adayının yola çıkmasının bir maraton koşusuna benzetilmesi gerekir” diyerek yanıt veren İmamoğlu, “Yani yüz metre koşmayacağız. Saniyeler içerisinde koşup bitirmeyeceğiz. İki ay önce, kırk gün önce açıklanmış aday meselesine benzetebilirsiniz. Böyle bir sürecin de bize bir yarış kazandırmadığını, son üç genel seçime bakarak da, bugünkü rejimle bütünleşik bakarak da teyit edebilirsiniz. O zaman bizim yeni bir yola, yeni bir yolculuğa, yeni bir yönteme ihtiyacımız var” dedi.

“Ben bu konuda kendime çok güveniyorum” diyen İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Kararlı bir süreç yönetimiyle beraber bunun bir zafiyete uğramayacağını da inanıyorum. Ama dediğim gibi, yani ben kimseye bir asfalt yol tarif etmiyorum.

Zerre korkum veya endişem yok. Ama elbette yüksek bir tedbir duygusuyla, önlemler alarak, çalışmalarını ona göre yönlendirerek yürünmesi gereken bir yolculuk.

Biz öyle bir hazırlık dizayn etmeliyiz ki, bu Türkiye’nin tarihinde görmediği bir genel seçim hazırlığı olmalı. Zira bu genel seçim hazırlığı sadece bir seçim kazanma hazırlığı değil. Aynı zamanda karşısında olduğumuz bir sistemi, bir rejimi değiştirme hazırlığı. Dolayısıyla bu aslında bir devrim olacak yine. Çünkü biz halk olarak bugünkü mevcut sistemden razı değiliz. Bu sistem baskıcı; iki dudağın arasında yargının, her şeyin, sporun bile, aklınıza gelebilecek her duygunun, her yaşam biçiminin, her sivil toplum kuruluşunun, iş dünyasının, her iradenin neredeyse bir tahakküm altında olması net olarak gördüğümüz bir sistem.

“Bı̇r kaç aylık kampanyayla olması mümkün değı̇l”

Vatan duygusu, 'Vatan ise mevzu, gerisi teferruattır' bugün bu yolculuğun ana mottosudur. Özgürlük mottosudur. Böylesi bir çalışmanın da öyle sıradan bir çalışmayla, birkaç aylık bir kampanyayla olması mümkün değildir.

Biz bugün hazırlığa başlamıyor değiliz. Türkiye meselesi, Türkiye tahayyülü, Türkiye ülke politikalarıyla ilgili yaklaşık dört yıldır çalışan bir mekanizmamız, bir sistemimiz var.”

İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı seçimine giden süreçle ilgili planlamaları şöyle anlattı:

“Cumhurbaşkanı adayı kimliği 23 Mart itibarıyla oluştuktan sonra, Nisan başı itibarıyla ilk masa kurup görüşlerini paylaşacağı ve görüşlerini almayı bir mekanizmayı önererek davet edeceği muhalefet bloku ilişkileri başlayacak. Dolayısıyla çok rasyonel zeminde bir muhalefet bloku çalışması oluşacak. Muhalefet blokunda özellikle Türkiye politikaları üzerine görüş alışverişleri yapılacak. Mesele daha kapsayıcı bir sahaya taşınmış olacak.

Yani aslında geçmişten en üst seviyede ders çıkarmış ve bir hataya, bir sürprize ya da 'Kesin secimi kazanıyoruz' naraları atarak değil, olgun bir biçimde Türkiye’nin her noktasında, sadece muhalefet partileri değil, aynı zamanda muhalefet bloku içinde olan sivil toplum kuruluşlarından farklı kitlelere varıncaya kadar diyalog kuran bir yöntem ve mekanizma çok kabul göreceğine yürekten inanıyorum.”

Mansur Yavaş açıklaması

Mansur Yavaş’ın pozisyonuyla ilgili tartışmalar hakkında da konuşan İmamoğlu, şunları kaydetti:

“Hem Genel Başkanımızın kendisiyle olan müzakereleri hem benim kendisiyle olan diyalog ve müzakerelerinde, kendisinin ön seçimle ilgili bir eleştirisi olmadığını ama erken olduğunu, dolayısıyla bu sürece katılmayacağı kanaatini dile getirdi.

Bu olduğu an toplantımızda da aynı şekilde oldu. Dolayısıyla son süreçte kendisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nde düzeni bozan ya da ikilik yaratan bir kişi asla olmayacağını, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kararının çok net olduğunu ve buna uyum sağlama konusunda herkesin gayret göstereceğini bir partili kimliğiyle ifade etmişti. Bu çok değerlidir. Bizim için çok kıymetlidir. Bizdeki konumu, yeri de çok kıymetlidir, çok özeldir.”

“Adaylık kimsenin tapulu mülkü değil"

İmamoğlu sözlerinin devamında da şunları kaydetti:

"Konuşulurken Genel Başkanıma da ifade ettiğim duygumu söyleyeyim: Yani adaylık kimsenin tapulu mülkü değil. Yani her ne olursa olsun tapulu mülk gibi, ister aday belirlensin ister belirlenmesin, kimse böyle davranamaz. Davranıldığında çok sıkıntılı halleri partiler, kişiler yaşamıştır, yaşatılmıştır. O manada ben bu yönüyle insani bir çerçevede yürünecek bu yolculukta, her türlü aksiliğe karşı donanımlı bir yapı kurduğumuz takdirde meselenin özü zarar görmeyecektir. O da ne? Milletin, memleketin arzu ettiği bir demokratik parlamenter sistemin, parlamentonun çok güçlü olduğu, güçler ayrılığının inşa edildiği, yargının kimsenin silahı olarak kullanılamayacağı, dünyada büyük gelişmeler yaşanırken bu trenlerin hiçbirini kaçırmayan bir ülkenin bir yola girmesi."

“Bugünkü rakip Erdoğan”

İmamoğlu, “Erdoğan’ı rakı̇p olarak görmek ı̇ster mı̇sı̇n?” sorusuna da şöyle yanıt verdi:

“Beni o günün rakibinin kim olacağı ilgilendirmiyor. Ama bugünkü rakibin Sayın Erdoğan olduğu net. Nasıl bir rakip Sayın Erdoğan? Bir kere istemediği rakibi bertaraf etme çabasını dizayn, bunu kendine bir siyasi strateji hakkı gören bir kişilikle karşı karşıyayız.

Aynı zamanda çok net olarak 'Heybede turbon büyüğü' tarifiyle şu anda onlarca, artık diyebileceğim, neredeyse yakında yüzü aşacak şekilde bize ve bizim ölçeğimizde yaptığı hukuka uygun olmayan müdahaleleri, uygulamaları, tamamının savcısı olduğunu ilan etti. Yani ‘Davadan haberdarım, yürütülen mahkemeleri, soruşturmaların içeriğini biliyorum, verilecek kararı da biliyorum’ diyor. Yani bu kadarı hiçbir dönem, hiçbir siyasetçinin ağzından duyulmamıştır herhalde. Yani sonucunu bile ortaya koyacak şekilde bir süreç yönetimi içerisinde. O bakımdan ismin önemi yok.”

Diploma soruşturması: Savcılığın hadsiz yazıları…

İmamoğlu diploma soruşturmasıyla ilgili de şunları söyledi:

“Türkiye’nin tarihine geçecek bir iş yani. Çok komik, saçma. Bir de tabii bazı kurumların da bu işe alet edilmesini üzüntüyle takip ediyorum. Yani başta yok olmak üzere savcılığın hadsiz yazıları, gerçekten yani savcılığı ilgilendirmeyen kavramları içine koyarak üniversiteye yazdığı yazı, hukuken bana göre bir komedyen. Yani gerçekten bir trajikomik bir metin. Belge istersin, bilgi istersin ama daha ileri geçip talimat veren yönde ifadeler içeriyor. Dolayısıyla kendisinin ne ait bildiği herhalde hususu, acaba buradan da yakalayabilir miyiz diye bir bakış açısı çok komik ama bir yanıyla da karşımızdaki, az önce ifade ettiğim gibi rakibi. İsmi Erdoğan. Yürüttüğü sistem ortada. Mevcut rejimin kurucusu ve sahibi de Erdoğan. Bütün bu söylediğim üçlemeden de tamamı da bizi değiştirmek istediğimiz şeyler zaten. İnşallah hukuken yarın da bazı açıklamalar olacak arkadaşlarımızın. Hukuken en ciddi şekliyle, eksiksiz, yani evrakta eksik olmadan önlerine koyulacak her şey.”

"Erdoğan ile hemen hemen hiç benzediğimiz tarafımız yok; o kaleci değildi, ben kaleciydim, bir de benim üniversite arkadaşım çok”

İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arasındaki benzerlik söylemlerine de şöyle yanıt verdi:

“Benzeyen pek bir yanımız yok. Kişisel yaşamıyla ilgili bir tanışıklığım da yok zaten. Ama siyaset yaşamında hemen hemen hiç benzediğimiz taraflarımız yok diyebilirim. Olsa da söylerim yani. Belki bir de futbol oynadığımı söyleyebiliriz yani. O kaleci değildi. Ben kaleciydim. Bir de benim üniversite arkadaşım çok.”

Editör: TE Bilisim