İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na Mali Suçlarla Şube Müdürlüğü'nde yapılan sorgusu başlamadan "susma" ve "etkin pişmanlık" hakkı hatırlatıldığı, avukatına da sadece hukuki yardımda bulunabileceği, ifade verirken şüpheliye sorulan soruya doğrudan cevap veremeyeceği anımsatıldığı bildirildi. İmamoğlu'nun, "Ben herhangi bir suç işlemediğim için etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemiyorum" dediği belirtildi.
Edinilen bilgiye göre İmamoğlu, 1970'de Akçaabat'da doğduğunu, 35 yıldır İstanbul'da yaşadığını ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığını söyledi. Mal varlığı beyanında bulunduğunu kaydeden İmamoğlu, İmamoğlu İnşaat adına kayıtlı olduğunu düşündüğü bir telefon hattı kullandığını, bu hat dışında firması adına kayıtlı olabileceğini bir başka hattı da 25 yıldır kullandığını, yoğun olduğu için telefonlarına genellikle çalışanların baktığını, bu iki hattı dışındaki telefon hatlarının çalışanları tarafından kullanılıyor olabileceğini söyledi.
"İhalelere benim gibi ne Topbaş, ne Gürtuna ne Erdoğan katılır"
İmamoğlu’na, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan ihaleler ve sonuçları soruldu. İmamoğlu’nun cevabı ise, “İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı ve geçmişteki belediye başkanları rahmetli Kadir Topbaş, sayın Ali Müfit Gürtuna ve sayın Recep Tayyip Erdoğan dahil geçmiş tüm belediye başkanlığı yapmış olan şahıslar başkan olduğu dönemlerde benim gibi ne ihalelere katılır, ne de ihalelere imza atar ne de sonuçlarını takip etmeye vakti vardır” şeklinde oldu.
Gözaltına alınan kişilerin fotoğrafı gösterilerek tanıyıp tanımadığı sorulan İmamoğlu, soruların içeriğini anladığını söyleyerek, “Aslında burada bulunmamın yegane sebebi hakkımda başlatılan bir siyasi müdahale ve mücadele modelidir” dedi.
Mücadelenin yıllardır devam ettiğini söyleyen İmamoğlu, “Halkın iradesine saygı duymayan iktidar mensuplarının tarafıma yürütmüş olduğu müdahalelerin bir biçimiyle de şu an itibariyle karşı karşıyayım. 16 milyon İstanbullunun, İstanbul tarihindeki en yüksek üç oy oranına sahip bir biçimde seçim kazanmış birisine bu soruların sorulmasını halkın iradesine dönük sürecin bir parçası olarak görüyorum. Bu sebeple bu açıklamayı yapıyorum. Devamında soracağınız sorularla ilgili olarak esas itibariyle Cumhuriyet Başsavcılığında ayrıntılı yanıt vereceğim olmakla birlikte gerekli gördüklerime de yanıt vereceğim” dedi.
Vekaletname, borçlu, alacaklı soruldu
Banka hesap, kredi kartı, adına kayıtlı olup başkasının kullandığı banka hesap ve kredi kartı olup olmadığı konusundaki bilgilerin gerekli merciilerden alınabileceğini belirten İmamoğlu, adına kayıtlı olan tüm firmaların ticaret sicilinde yazılı olduğunu, esas olarak ana firmasının İmamoğlu İnşaat A.Ş olduğunu söyledi. Adına düzenlenmiş vekalet olup olmadığını, varsa hangi işlemlerde kullanılmak üzere verildiği sorusu üzerine yaptığı iş bakımından vekillerinde vekaletnamelerinin mevcut olduğunu belirten İmamoğlu, alacaklısı, borçlusu konusunda olduğu icra takip dosyası olup olmadığını hatırlamasının mümkün olmadığını, ancak bildiği kadarıyla olmadığını söyledi.
"İhale sistemini yetki devri yaptığım kişiler bilir"
32 adet Belediye iştirakinin mevcut olduğunu, bunların yine resmi kayıtlarda görülebileceğini, İstanbul Büyükşehir Belediyesi web sitesinden şirketlerle ilgili her türlü bilginin temin edilebileceğini kaydeden İmamoğlu, ihalelerin kayıt altına alındığı bir sistem olup olmadığına ilişkin, her iştirakin kendi çalışma prensibi, sistemi ve kanuni sorumluluklarının mevcut olduğunu, sistemin yetki devri yaptığı kişiler tarafından bilindiğini kaydetti.
Kendi fotoğrafı en başta olan 99 kişinin fotoğrafı gösterildi
İmamoğlu'na sorgusu sırasında kendi fotoğrafının başta yer aldığı 99 kişilik fotoğraflar gösterilerek, tanıyıp tanımadığı, nerede ne şekilde tanıştığı, ticari faaliyetleri, bu kişilerle ilişkileri soruldu.
"Siyasi müdahele ve mücadele modeli"
İmamoğlu'nun, "Şu anda cevap vermek durumunda olduğum muhtelif soruların içeriğini anlamış bulunmaktayım. Aslında burada bulunmamın yegane sebebi hakkımda başlatılan bir siyasi müdahele ve mücadele modelidir. Bu mücadele biçimi ne yazık ki bir yargı tacizi şeklinde tarafıma yıllardır sürdürülmektedir. Muhtelif çeşitleriyle hakkımda açılan davalar ve sürdürülen soruşturmalar daha gözaltına alınmadan bir gün önce kreşlerin kapatılmasıyla ilgili tarafıma tebliğ edilen soruşturma belgesi gösteriyor ki, halkın iradesine saygı duymayan iktidar mensuplarının tarafıma yürütmüş olduğu müdahalelerin bir biçimiyle de şu an itibariyle karşı karşıyayım. 16 milyon İstanbullunun, İstanbul tarihindeki en yüksek üç oy oranına sahip bir biçimde seçim kazanmış birisine bu soruların sorulmasını halkın iradesine dönük sürecin bir parçası olarak görüyorum. Bu sebeple bu açıklamayı yapıyorum. Devamında soracağınız sorularla ilgili olarak esas itibariyle Cumhuriyet Başsavcılığında ayrıntılı yanıt vereceğim olmakla birlikte gerekli gördüklerime de yanıt vereceğim" dediği öğrenildi.
İmamoğlu soruşturmanın içeriğiyle ilgili diğer birçok soruya ise "soruları muhattap almıyorum" yanıtı verdi.
Topbaş dönemindekiler de suçlama yapılmış
Topbaş döneminde 10 yıllığına ihale verilen şirketin sahipleri ve alt yüklenicisine aynı işin ikinci kez ihale edilmesi de “hileli” denilerek İmamoğlu’na suçlama olarak yöneltildi. Bilbord kiralama işine ilişkin söz konusu ihale sonrasında şartname ve sözleşmeye aykırı davranıldığı öne sürülürken, ihale kapsamına dahil edilmeyen kısımların da ticari amaçla kullanıldığı, bilboard sayısı azaltılarak kira getirisi yüksek olan giantboard sayısının yükseltilmesiyle sözleşmenin 3. yılında kamunun yaklaşık 1.2 milyar Türk lirası zarara uğratıldığı iddia edildi. İmamoğlu bu soruya da "muhatap almıyorum" yanıtı verdi.
Topbaş döneminde verilen 12 ihale de suçlama konusu
İmamoğlu’na sorgusu sırasında, gizli tanık Doğan’ın ifadesinde “belediye şirketlerine sahte fatura kestiğini” öne sürdüğü Ahmet Ç. isimli kişi hakkındaki iddialar da soruldu. Ancak sorguda bahsedilen Ahmet Ç.’ye ait N. O. şirketi 2014-2016 yılları arasında yani Kadir Topbaş döneminde İBB’den 12 ayrı ihale aldığı ortaya çıktı.
Üst geçit alanlarının reklam alanı olarak kullanılması ihalesine ilişkin eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde verilen soruşturma izninin Danıştay tarafından kaldırılması kararına rağmen, söz konusu ihale de İmamoğlu'na yöneltilen suçlamalar arasında yer aldı. İhaleyi alan firmanın üst geçitlerin iki yönüne de reklam panosu koyması ve pano yüksekliklerinin 2.1 yerine 2.9 metre olması da usulsüzlük olarak değerlendirildi.
"Ülkemizin itibarının ciddi zarar görmesi çok üzücüdür"
İmamoğlu'nun sorgusunun sonunda ise şunları söylediği öğrenildi:
"Gözaltına alındığım saatlerden, ifadeyi verdiğim şu ana kadar hissettiklerimden ifade anında sorulan sorulardan sonra kendimi; milletimiz, şehrimiz ve ülkemiz adına çok daha kötü hissettiğimi ifade etmek isterim. Türkiye’nin ulusal ve uluslararası birçok çözüme muhtaç konusu varken yukarıda sorulan sorular göstermiştir ki kumpas, uydurma, yalan ve komplo teorilerinden oluşan mesnetsiz suç isnatları ile gözaltına alındığım an itibariyle Türkiye’nin ve bütün dünyanın gündemine düşmüş olmak, ülkemizin itibarının ciddi zarar görmesi, demokrasi ve adaletin zedelendiğinin yaşanması çok üzücüdür.
"Yargılanmaları için elimden geleni yapacağımı milletimin huzurunda söz veriyorum"
Bilgi edindiğim kadarıyla ekonomiye yüksek etkisi, insanlarımızın umutsuzluğunun büyümesi ve özellikle gençlerin feryatla yapılan kötü muameleye tepkisiyle sonuçlanmıştır. Milletimize ve ülkemize ödetilen bu bedelin karşılığını bu kötü niyetli suçlamaları hazırlayanlar asla ödeyemeyecekler. Ben şahsen sadece kendi savunmamı yapmayacağım aynı zamanda bu hazırlığı yapan, bu suç isnatını bana yükleyen ve 16 milyon İstanbullunun gözaltına alınmış bir Belediye Başkanı dönemini yaşatan bu insanlarla ilgili yasal tüm haklarımı hayatım boyunca arayacağımı yargılanmaları için elimden geleni yapacağımı milletimin huzurunda söz veriyorum.
"Bu mücadele şu an itibariyle milyon kat artmıştır"
Benim hayat idealim tam da bu uygulamaların karşısında milletimizin adil bir ortamda yaşamını sürdürmesi mücadelesidir. Bu mücadele şu an itibariyle milyon kat artmıştır. Yapacak çok işimiz var. Önce adalet, sonra demokrasi ve bu kavramlarla güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti sürecinin Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılına kazandırmak olacaktır. Kimsenin hakkının yenmediği hukuk sisteminin en üst seviyede adil olduğu, gençlerin umutlu olduğu, liyatkatli bir yönetişim modelinin kamuda var olduğu bir gelecek için koşullar ne olursa olsun çalışmaya devam edeceğim. Bütün bunların olabilmesi için de bana düşen; yaşatılan ve yaşanan yargı tacizi dahil yürütülen tüm soruşturma süreçlerinde görüldüğü üzere, yargının ne yazık ki siyasi menfaatler için kullanıldığı ortama tümüyle son vererek; yeni bir demokratik ve adil bir sistemin ülkemizde var edilme mücadelesidir."