Gündem

İSİG: Son bir yılda en az 671 çocuk işçi hayatını kaybetti

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin raporunda, son bir yılda en az 671, AK Parti’nin iktidar olduğu dönemde ise en az 907 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği tespitine yer verildi 

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin Çocuk İş Cinayetleri Raporu’nda Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) yaşamını yitiren çocuk işçilere vurgu yapıldı. 

İSİG Meclisi, Çocuk İş Cinayetleri Raporu’nu yayınladı. Raporda, MESEM kapsamında çalışırken yaşamını yitiren çocuklar için ayrı bir başlık açıldı. Raporda, son bir yılda en az 671, AKP’nin iktidar olduğu dönemde ise en az 907 çocuğunun hayatını kaybettiği tespitine yer verildi.

İSİG Meclisi, bu ay hazırlanan raporun MESEM kapsamında staj gördüğü işyerlerinde hayatını kaybeden (çocuk işçiler Arda Tonbul ve Erol Can Yavuz şahsında) bütün çocuk işçilere adandığı ifade edilen raporda yapılan tespitler şöyle:

“2013 yılında en az 59 çocuk işçi, 2014 yılında en az 54 çocuk işçi, 2015 yılında en az 63 çocuk işçi, 2016 yılında en az 56 çocuk işçi, 2017 yılında en az 60 çocuk işçi, 2018 yılında en az 67 çocuk işçi, 2019 yılında en az 67 çocuk işçi, 2020 yılında en az 67 çocuk işçi, 2021 yılında en az 62 çocuk işçi, 2022 yılında en az 62 çocuk işçi, 2023 yılında en az 54 çocuk işçi olmak üzere, 2013-2023 yılları döneminde en az 671 çocuk işçi hayatını kaybetti…

2002 yılında en az 1 çocuk işçi, 2003 yılında en az 18 çocuk işçi, 2004 yılında en az 29 çocuk işçi, 2005 yılında en az 27 çocuk işçi, 2006 yılında en az 29 çocuk işçi, 2007 yılında en az 28 çocuk işçi, 2008 yılında en az 29 çocuk işçi, 2009 yılında en az 12 çocuk işçi, 2010 yılında en az 24 çocuk işçi, 2011 yılında en az 24 çocuk işçi ve 2012 yılında en az 15 çocuk işçi hayatını kaybetti.

2013 yılında en az 18, 2014 yılında en az 20, 2015 yılında en az 20, 2016 yılında en az 19, 2017 yılında en az 18, 2018 yılında en az 27, 2019 yılında en az 14, 2020 yılında en az 13, 2021 yılında en az 11, 2022 yılında en az 13 ve 2023 yılında en az 17 ‘on sekiz yaşındaki işçi’ hayatını kaybetti.

Türkiye’de çocuk emeğinin sömürüsünde yaygın bir şekilde kullanılan temel yasal model çıraklıktır. Yoksul ailelerin çocuklarına yapılacak eğitim yatırımının maliyetini ortadan kaldırmak üzere kurulan ve 1970’lerden bu yana uygulanan bu model sınıfsal eşitsizliği derinleştirmiştir. Belirli dönemlerde çıraklığa ilişkin mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır. Ancak bu düzenlemeler çıraklığı ortadan kaldırmak ya da azaltmak üzere değil tam tersine mevcut yeni piyasa koşullarına ya da yasal değişikliklere uyum sağlamak üzere geliştirilmiştir.

MESEM 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezlerinin devamı niteliğindedir. Yani (4+4+4 modeli birlikte) eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir çocuk işçilik sisteminden bahsedebiliriz. MESEM uygulaması hayata geçirilirken AB ülkeleri örnek verilmektedir. Ancak uluslararası iş bölümünde Türkiye’nin rolünü düşündüğümüzde yapılan ara eleman yetiştirmek ve ucuz emek gücü ihracıdır.

“Yani çocuk işçilik ‘bir gün okulda dört gün iş yerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor”

MESEM kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin olduğu açıklandı. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini ise 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor. Yani çocuk işçilik ‘bir gün okulda dört gün iş yerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor. Tabi bu uygulamanın kökenlerinde 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen neoliberal politikalar, 1990’lı yıllardan itibaren eğitimin metalaştırılması ve sanayi-eğitim işbirliği politikaları, 2006 yılında MEB-Koç Holding işbirliği ile “Meslek lisesi memleket meselesidir” şiarıyla öğrencilerin sanayi için ara eleman olarak yetiştirilmeye başlanması TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in ‘Bizim çıraklarımız çocuk işçi değildir, onlar ustalarından meslek öğrenen öğrencilerdir’ sözleri ile hayata geçirilen adımlar bulunmaktadır.

Patronlara, çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük bu teşvik aynı zamanda çocuk işgücünü iş kazalarının, iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı küçük işletmelere itmiştir. Bu işletmelerin genel denetimler ve işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde en az denetlenen yerler olması da çocuk işçilere yönelik sömürü ve kuralsızlığı arttırmıştır.

Tabi hatırlatmamız gereken bir husus var o da MESEM’lerde her yaştan öğrenci var. Bu durum da bir yandan yaşlılara kadar uzanan bir yelpazede yeniden işçileştirmenin hayata geçirildiğini diğer yandan eğitime destek adı altında da devletten sermayeye kaynak aktarıldığını da göstermektedir.

“Türkiye’de her yaştan insan hızla ücretliler ordusuna katıldı”

MESEM’lerde yoğunlaşan ‘çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluk oluşturmaktadır’ Türkiye’de zaten binlerce çocuk aileleri geçinemediği için çalışmak zorundaydı. Bazen yazın çırak olarak bazen okul sonrası atölyeye giderek bazen de okulu bırakarak çalışıyorlardı. 2021 Eylül ayından itibaren ise derinleştirilen yoksullaştırma politikaları ile Türkiye’de her yaştan insan hızla ücretliler ordusuna katıldı.

Doğal olarak maddi durumu kötü olan ailelerden çocuklar MESEM tercihinde (zorunluluğunda) bulundu. Böylece bir yandan okuyup diğer yandan çalışıp diploma, kalfalık ve ustalık belgesi alma imkanları olacaktı. Ancak bu çocuklara sunulan gelecek organize sanayi bölgelerinde, gıda, metal, kimya gibi sektörlerde ara eleman olma ya da hizmet sektörü çalışanı olmaktı. Diğer yandan sağlıklarını, çocukluklarını ve gençliklerini iş yerlerinde bırakacaklardı…