Her birey için iletişim, hayatın temel taşlarından biridir. Ancak bazı insanlar için konuşmak, düşünüldüğünden çok daha karmaşık bir süreç olabilir. Kekemelik yaşayan bireyler, sadece kelimeleri söylemekte zorlanmaz; aynı zamanda toplumun bakış açısıyla da mücadele eder. Kekemelik, bir iletişim zorluğu olduğu kadar, duygusal ve sosyal yaşamı da etkileyen bir durumdur. Fakat bu, çözülemeyecek ya da üstesinden gelinemeyecek bir sorun değildir.
Kekemelik, konuşma sırasında seslerin ya da hecelerin tekrar edilmesi, uzatılması ya da duraklamalar yaşanmasıyla ortaya çıkar. Ancak bu durum, yalnızca dilsel bir mesele değildir. Kekemelik yaşayan bireyler, konuşma sırasında insanların sabırsız bakışlarına, yanlış anlamalarına ya da alaylarına maruz kalabilir. Örneğin, biri sözcükleri tamamlamaya çalıştığında ya da “Hadi, söyle!” gibi ifadeler kullandığında, bu durum kişide daha fazla baskı yaratabilir. Oysa ki, kekemelik bir kişinin zekâsını, yeteneklerini ya da düşüncelerini yansıtmaz. Bu, yalnızca farklı bir iletişim biçimidir.
Kekemelikle mücadele eden bireylerin en çok zorlandığı anlar genellikle sosyal ortamlardır. Bir restoranda sipariş vermek, bir toplantıda konuşma yapmak ya da tanımadıkları biriyle sohbet etmek, sıradan bir görev gibi görünse de onlar için stres kaynağı olabilir. Örneğin, telefonda konuşurken yaşadıkları bir duraksama, karşı tarafın sabırsızlanmasına ya da anlamadığı düşüncesiyle tepkisine yol açabilir. Bu gibi durumlar, kişinin kendine olan güvenini zedeleyebilir ve sosyal çekilmelere neden olabilir. Daha da ötesinde, bu durum bazen kişinin iş ya da akademik yaşamda yaşadığı olası başarıların önünde bir engel olarak algılanabilir.
Bir bireyin kekemelik yaşarken en çok hissedebildiği duygulardan biri, yalnızlıktır. Çoğu zaman, konuşma zorluğunun yarattığı sosyal baskı nedeniyle insanlar, kekemelik yaşayan bireylerden uzak durabilir ya da onlara farkındalıksız bir şekilde yaklaşabilir. Bu da bireyin yaşadığı zorlukları daha da ağırlaştırabilir. Oysa ki, bir bireyin hissettiği duyguların ve deneyimlerin, kekemeliğin doğası gereği olduğunu anlamak, hem onların hem de çevrelerindeki kişilerin bu süreci daha kolay yönetmesini sağlayabilir.
Ancak, bu zorlukların aşılabileceğini bilmek önemlidir. Kekemelik, doğru yöntemlerle yönetilebilir ve kişi, kendi güçlü yönlerini ön plana çıkararak iletişim becerilerini geliştirebilir. Örneğin, konuşma terapileri sayesinde bireyler, nefes kontrolü, yavaş konuşma ve iletişim stratejileri gibi teknikleri öğrenebilir. Bu süreç, sadece konuşma yeteneğini değil, aynı zamanda kendine olan güveni de artırır. Kekemelikle yaşayan bireyler, bu becerileri kazandıkça, sosyal hayatta daha özgür ve kendinden emin bir duruş sergileyebilirler. Çünkü bu yolculuk, yalnızca daha akıcı konuşmakla ilgili değil, aynı zamanda bireyin kendini kabul etmesiyle de ilgilidir.
Toplum olarak kekemeliğe yaklaşımımızda daha bilinçli olmamız gerekiyor. Kekemelik yaşayan birine sabır göstermek, konuşmasını tamamlamasına izin vermek ve iletişim sırasında empatiyle yaklaşmak, onların hayatını kolaylaştırır. Ayrıca, kekemelik hakkında doğru bilgilere sahip olmak, bu duruma yönelik yanlış yargıların azalmasına yardımcı olabilir. Kekemelik bir kusur değildir; sadece farklı bir konuşma tarzıdır. Bireyin düşünceleri, duyguları ve değerleri, konuşma tarzıyla değil, söyledikleriyle anlam kazanır. Toplum olarak bu farkındalığı yaygınlaştırmak, her bireyin eşit bir iletişim hakkına sahip olduğunu hatırlamak anlamına gelir.
Unutmayalım ki, kekemelik, bir engel değil, bir farklılıktır. Kekemelikle yaşayan bireyler, günlük hayatlarında karşılaştıkları zorluklara rağmen, güçlü bir şekilde kendilerini ifade etmeyi başarabilirler. Bu süreçte çevrelerindeki insanların anlayışlı, sabırlı ve destekleyici bir tutum sergilemesi büyük önem taşır. Kekemelikle yaşayan bireylerin özgüvenini artırmak ve toplumsal yaşamda daha etkin bir şekilde yer almalarını sağlamak, hepimizin sorumluluğudur.
Destekleyici bir çevre ve uygun terapötik yaklaşımlar sayesinde kekemelik yaşayan bireyler, hayallerine ve hedeflerine ulaşmakta hiçbir engel tanımayabilir. Eğitim ve bilinçlendirme kampanyalarıyla toplumun bu konuda daha duyarlı hâle gelmesi, iletişim zorluklarını ortadan kaldırmanın ilk adımıdır. Konuşmanın zorluklarını aşmak, yalnızca kelimeleri söylemek değil, duyguları ve düşünceleri özgürce paylaşabilmektir. Her birey, kendi hikâyesini anlatmayı ve kendi sesini duyurmayı hak eder. Kekemelikle ilgili farkındalığımızı artırmak ve daha kapsayıcı bir toplum yaratmak, hem bireylerin hem de toplumun kazanımı olacaktır.
Soru ve görüşleriniz için: morcunnn@gmail.com