Şimdiki çocukları bilemem ama bizim çocukluğumuzda herkesin bildiği bir masaldı Kırmızı Başlıklı Kız. Büyükannesini ziyarete giden kız, büyükannesinin evinde onun kılığına girip sinsice bekleyen kurttan habersiz kapıyı çalar ve içeri girer. Yatakta yorgan altına saklanmış, kılık değiştirmiş kurta 'senin gözlerin neden bu kadar büyük' diye sorar, kurt 'seni daha iyi görebilmek için’ der. Peki burnun neden bu kadar büyük sorusuna ‘seni daha iyi koklayabilmek için’ yanıtını verir kurt. Kırmızı başlıklı kızın son sorusu ise 'ağzın neden bu kadar büyük’ olur. Bu soruya yataktan çıkarak seni daha iyi yiyebilmek için diye bağıran kurt zavallı kızı bir lokmada yutar. Sonrasında bu büyük yemeğin ardından uykuya dalan kurdun horlamasına gelen avcı, uykudaki kurdun karnını yararak kırmızı başlıklı kızı kurtarır. Masal bu.
Çocuk aklımla olayı realize etmeye çalışır, kurdun karnı yarılınca kurda ne olmuş, o kız kurdun midesine nasıl sığmış, bir lokmada yutmak nasıl olmuşta olmuş, kurdun midesinde kız havasızlıktan ya da sindirilmekten nasıl kurtulmuş gibi sorulara yanıt arar, masalın anlatıcısını bunaltırdım.
Yıllar geçti, büyüdük, ülkede envaiçeşit anlamsız ve acılı olaya şahit olduk. Bu masaldaki soruları bile realize etmenin daha kolay olduğu bir sürü açıklanamaz çaresizlik, göz göre göre durumları, sonuçsuz eylemler, eylemsiz cezalar, hakka tapan haksızlık ustaları, zamansız ve haksız ölümler, her hâlükârda yolunu bulan politikacılar, yürü ya kulumcular, gemicikler, pudra şekeri koklayanlar, ayakkabı yalayanlar, küfrettiklerini yüceltenler, yücelttiklerine küfredenler, çalan ama çalışanlar, solcu faşistler, çocuk istismarcısı ve bunun savunucusu dindarlar ve daha neler neler gördük. Doğanın yok oluşunu ve betonerme ormanlar gördük.
Zaman devrile devrile giderken dünya da değişti. Bizden bağımsız türlü türlü acayiplikler dünyada da olmaya başladı. Nerden geldiğimizi bilmeyen bizler artık iyice meçhule doğru yollandık. Bizim coğrafyamızda sürüp giden savaşlar ve bölünmeler oyunun kurucuları tarafından iyice tüm dünyaya yayıldı. Dijital diktatörlük virüslerden ziyade küresel bir salgın halinde ve dünyanın ateşi giderek yükselmekte. Küre her anlamda ısınmakta.
Türkiye şimdi bu ülke ve dünya ortamında, bir seçimin öncesinde ve bir türlü oturtamadığı demokrasi anlayışını sandıkta oy vererek gerçekleştireceğini sanıyor. Sandık da güvenliği sağlanması gereken savunmasız edilgen bir kutudan ibaret bir halde!
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. Maddesi şöyledir; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir”. Sadece bu maddeyi okuduğunuzda ne görüyorsunuz? Ben şunu görüyorum; sadece bu madde üzerinden bu ülkede her gün çatır çatır anayasa çiğneniyor. Bir daha okuyun, her bir virgülden önceki cümledeki hükmün hemen her gün çiğnendiğine tanık olursunuz.
Demokrasinin temeli iktidar değildir. İktidar her türlü yönetimde olur. Demokrasinin temeli muhalefettir. Muhalefetin barışçıl bir şekilde ve seçimle iktidara gelebilmesi ya da bu olasılığın her zaman mümkün olabilmesidir demokrasi, tek tanımı bu olmamakla birlikte. Türkiye Cumhuriyeti halkı kendi eliyle tüm demokratik haklarını bir tek adama ve tek adam düzenine devretti. Bu da bir seçimdi ama demokrasinin yıkım oylamasıydı ve gerçekleşti. Demokrasi evde, sokakta, okulda, iş yerinde, trafikte, bir kuyrukta, sırada başlar. Demokrasi yöneticilerin değil halkın sorunudur; etik değerler, sabır, anlayış, paylaşım, liyakat, eğitim ve çaba gerektirir. Şeffaflık, denetlenebilirlik ve hesap verilebilirlik ister. Bu toplumda bu etik değerler var mı? Sandığa gidip oy vermek yetmiyor işte. Önüne gelen eski bir slogana sarılarak ‘Yeter söz milletindir!’ diyor. İktidar da muhalefet de. Ben de bağırmak istiyorum o halde ‘kim ulan bu millet?’.
Şimdi büyükannemizin kapısının önündeyiz ve kapıyı yine çalacağız. Yorganın altında gizlenenin ne olduğunu da iyi biliyoruz. Anlamsız sorular sorup yutulacak mıyız? Avcı her zaman oradan geçmiyor olabilir.