Politika faizi ‘politikleştirildi’

Sıklıkla sorulan, Merkez Bankası bir haftalık repo ihale faiz oranı olarak da bilinen politika faizi ile bankaların piyasada kredilere ve mevduata uyguladığı faizler arasında ortaya çıkan makas aralığının ekonomi üzerindeki baskısını dilimiz döndüğünce anlatalım.

En sonunda söyleyeceğimizi de en başında söyleyelim.

Normal ekonomi dinamiklerine göre enflasyon beklentileri düşmeden, politika faizi düştüğü zaman piyasada faizler düşmez. Çünkü piyasa faizleri belirlenirken, sadece MB’nin belirlediği politika faizi etkili olmuyor. Enflasyonist beklentiler ve ileriye yönelik riskler de piyasa faizinde etkili oluyor. Dolayısıyla merkez bankasının politika faizini indirmesiyle orta ve uzun vadede enflasyonist beklentiler nedeniyle piyasa faizleri artmaya devam eder.

Şimdi talimatla düşürülen MB’nin politika faizi ile bankaların uyguladığı faiz oranlarına gelelim.

Politika faizi enflasyon ve döviz kurları üzerinde doğrudan kendini belli eder. Dolayısıyla büyük tartışmaları da beraberinde getirir. MB, politika faizi ile bankaların kredi maliyetlerini etkiler. Vatandaşın da borç almaya istekli veya isteksiz olmasını sağlar. Böylece piyasadaki para miktarını (emisyon hacmi) kontrol eder.

MB politika faizini artırırsa ne olur?

Bu durumda piyasaya olumsuz yansır. Çünkü kredi ve mevduat faiz oranları artar. Bankaya gittiğinizde kredi alamadığınız durumlar olur ya; işte bankalar, talep edilen kredi için MB’den yüksek faizden borçlanmak zorunda kalacakları için, vatandaşa kredi vermek istemez.

Faizlerin yükseleceği beklentisindeki vatandaşlar ise iki yönlü eğilime geçer. Birincisi faiz yükselmeden düşük bir oranla kredi çekerek borçlanmak, ikincisi enflasyonun daha da yükseleceği beklentisi ile almak istediği ürünleri şimdiden düşük fiyattan satın almak. Yani tüketimi artırmak.

Politika faizi düştüğünde ne olur?

Politika faizi inince bankalardaki kredi faizleri de düşer, vatandaş daha rahat borçlanır. Daha fazla harcama yapar, yatırım ve istihdam artar. Dolayısıyla ekonomi büyür. Ancak bunun sonucunda talep enflasyonu da artar. Böylece şimdilerde olduğu gibi enflasyonla büyüme süreci başlar. Bizde de faiz indirimi ve enflasyon artışı konusunda yaşanan çelişki ve tartışma da burada ortaya çıkıyor.

Bugün politika faizi yüzde 8,5. Bankalardan kredi almak isteyen yatırımcılar bugün yüzde 13 kredi faizi ile karşılaşıyor. Bankaların vatandaşlardan topladığı mevduatta verdikleri faiz oranı ise kur korumalı mevduatta (KKM) zorunlu 3 aylık olarak yüzde 24,5. Mevduata aylık faiz oranı ise yüzde 18-28,5 arası.

MB ile piyasa faizi arasındaki fark bu kadar yüksek olunca da yatırımcının da kredi almadığı, yatırım yapmaya cesaret edemediği bir ekonomi sarmalına giriliyor.

Aslında iktidar da aradaki çelişkinin kendi kurguladığı ekonomi modelinden kaynaklandığını bildiği için piyasaya farklı yöntemlerle fonlama yapıyor. Son olarak kentsel dönüşüme vereceğini açıkladığı desteklemeler gibi…vs vs.

Anlayacağınız, MB’nin piyasaları regüle etmek, oyun kurucu fonksiyonu amacıyla kullandığı politika faizi, ekonominin dengelerle değil de; söylemlerle yönetilmeye başlanmasından itibaren politikleştirilince işlevini yitirdi.