Sırlarla yaşıyoruz

Daha dünyaya geldiğimizde ilk gördüğümüz simgelerden biri o hemşire.

Zihnimizin en derinlerine nakşetmesi bundan.

Başında hilalli kepi ve olanca ciddiliğiyle göz göze geliriz Emel Sayın'ın gençliğini andıran hanımefendiyle.

Kapanmış ve hafif büzüşmüş dudaklarının üzerinde işaret parmağıyla 'sus' işareti yapar ki ilk anda anlamadığımızdan avazımız çıktığınca ağlarız.

Sonra özellikle annemizden görürüz o işareti, okulda öğretmenden, askerde komutandan, çalışma hayatında patrondan.

Yani hayatımız boyunca peşimizi bırakmaz kapalı dudaklar üzerindeki o işaret parmağı...

Oysa demokratik bir ülkedeyseniz kitaplarda, yasalarda tam tersi öğütlenir. 

Konuşma, itiraz etme hakkın bulunduğu anlatılıp sistemin ne kadar da anlayışlı olduğu vaazedilir.

Kafalar karışır, gözüne fener tutulmuş tavşan gibi kalakalırız ortada.

Çünkü yasalar ve kitaplarda özgürlükler anlatılsa da aslında hemşirenin haklı olduğunu anlarız yıllar geçtikçe.

Kapalı ve hafif büzüşmüş dudaklarının üzerindeki o işaret parmağını çekip konuşanların yıllarca hapsedildiklerine şahit oluruz. 

Zira eğer devlet kurumlarıyla karşı karşıyaysanız bu kez de 'sır' kavramı çıkar karşınıza.

'Devlet sırrı', 'Ticari sır', 'Soruşturmanın gizliliği' en çok duyduğunuz sözler olur bir anda. 

Örneğin, Suriye'de 35 askerimiz nasıl şehit oldu, sorusuna 'devlet sırrı' yanıtı verilir.

Ya da bakanlığın bütçesinin önemli bir kısmını emen şehir hastanelerinin maliyetini merak ederseniz 'Ticari sır' denilip çıkılır işin içinden.

'Soruşturmanın gizliliği' konusuna hiç girmeyelim, toplumu ilgilendiren her soruşturma otomatik olarak gizlidir aslında.

Daha bir kaç ay önce başkent Ankara'nın ortasında Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi de olan önceki dönem Ülkü Ocakları Genel Başkanı Doç. Dr. Sinan Ateş'e yönelik suikastin nasıl olduğu 'gizlidir' mesela.

Tutuklu şüphelilerden birinin iktidar ortağı partinin milletvekilinin evinde gözaltına alınmasını sorarsanız da o zaman yeni bir işaretle karşılaşırsınız.

Yetkili kişi bu kez işaret parmağı ile baş parmağını birleştirerek, kapattığı dudaklarının bir ucundan öbür ucuna kadar fermuar çeker gibi elini hareket ettirir.

Peşine 'şşşş' sesini çıkarmayı da ihmal etmez.

Emin olun karşısında çocuk olsa bu ses 'cıss' şeklinde çıkardı.

Bizim gibi ülkelerde örnekler de sırlar ve gizlilikler de bitmez.

Çözümü ise daha fazla özgürlük ve şeffaflık talebini o işaretin aksine yüksek sesle dile getirmekten geçer.

Doğduğumuzda kapalı dudaklarının üzerindeki işaret parmağına rağmen hemşireyi umursamayıp avaz avaz bağırmamız gibi.

Ölmeden önce de bu evrende bir hoş seda bırakmak istiyorsak eğer...