Türkiye'de halk uzun zamandır önemli sorunlarla boğuşuyor.
Ekonomik kriz bunun başında ancak adalet, eğitim, sağlık, çevre, spor, sanatta yaşananlar, doğal afetlerin yol açtığı yıkımlar diye liste uzuyor.
Yine uzun zamandır ülke siyaset konuşuyor. Mayıs ayında yapılan seçimlerin etkisi iki yıl önceye dayanıyor.
Bu kadar siyaset konuşan toplumda siyasilerin bu derece gündemden uzak olması bir yana sorunlar katlanarak büyüyor.
Seçimden sonraki günlerde sadece akaryakıttaki artış yüzde 75'e, kurdaki yükseliş yüzde 35'e ulaşmasına rağmen milletin temsilcileri tatilde...
Üniversiteler açılacak, gençler istedikleri üniversiteleri değil ailelerine yakın olanı tercih etmek zorunda.
Ev satın almak artık hayal bile değil de kiralamak rüyalarını süslüyor gençlerin.
Üniversiteyi bitirseler iş yok, çünkü onlar KPSS'ye hazırlanırken birileri istisnai kadrolarla ya da sözlü sınavların avantajlarıyla o işe yerleşmiş oluyorlar.
Özel sektördeki durum ortada, artan maliyetleri gerekçe göstererek ya işten çıkarmalar yapıyor ya da kapıya kilit vuruyor.
Bu durumdan adında gençlik olan bakanlık sorumluluk hissetmiyor ama...
Adında eğitim olan bakanlık da yükseköğretim ibaresini kullanan kurumdan da ses yok.
Daha çok yasaklamalarla duyuyor adını bu kurumların gençler.
Ama seslerini yükseltmekten de geri durmuyor gençler, ne de olda 'delikanlılar'...
ODTÜ Mezuniyet Töreni'nde onca polisiye önlem altında protesto pankartlarını Devrim Stadyumu'na sokup, diyeceklerini yine diyor, yasaklar getiren Rektörü ıslıklarla konuşturmayabiliyorlar hala...
Ya işçiye, memura, esnafa, tacire, sanayiciye ne demeli?
Kötü ekonomik kararların doğrudan etkilediği kesimler bunlar...
Ancak işçi ve memur sendikalarının yöneticileri, kravat takmamayı özgürlük sayıp, iktidarın hemen her teklifine onay veriyor mesela...
Ticaret odaları, sanayi odaları, bunların üst kuruluşları bu kötü ve gerçeklerden uzak ekonomi politikalarını sadece alkışlıyor.
İnanmayan internette kısa bir aramayla ulaşabilir bu iktidar güzellemelerine...
Esnaf ve sanatkarın temsilcisi olduğunu iddia edenler, faturalarını ödeyemeyen üyelerinin aksine yaşamlarından memnun...
Ne iktidarı işaret edebiliyorlar ne de sorumluluk alıyorlar.
Adında sağlık olan bakanlık, yurt dışına giden doktorlara dönüp bakmıyor.
Sanayi ve teknolojiyle ilgili olan bakanlık da yetişmiş elemanların bedava yurt dışına ihracına kayıtsız.
Yeni atanan Merkez Bankası Başkanı hemen öğrenmiş mesela istediği soruları yanıtlamamayı.
Eskisi, yıl sonu enflasyon tahmininde 2,5 kat yanılıyor ama başka bir kuruma başkan yapılabiliyor.
Şeffaflık her ne kadar demokrasilerin ana ilkelerinden olsa da bizde seçim kazandırmıyor.
Adında adalet olan bakanlık, seçilmiş milletvekilinin tahliyesi gündeme geldiğinde ya da yıllardır adliye önünde nöbet tutan acılı anne randevu için gittiğinde kapı duvar oluyor.
Muhalefet farklı mı sanılıyor...
Hayati dedikleri seçimleri kaybedip hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorlar.
Koltukları en az iktidarda olanlar kadar değerli kendileri için.
Bu ülkede son yıllarda hiç 'istifa' sözünü duyduk mu?
İktidarın görevlendirdikleri ancak 'affını isteyebiliyor', muhalefettekiler de boşluğa ıslık çalıyor...
Çok konforlu bir ülkedeyiz aslında yetkili ve koltuk sahibiyseniz.
Her şeyi yapabilirsiniz ve bütün bunların sorumlusu olmayabilirsiniz.
Uluslararası endekslerde hemen her alanda gerilere yuvarlanmamızın nedenlerinden biri de bu.
Öncelikle ilkokullarda 'sorumluluk' ve 'etik' dersleriyle baştan başlamamız gerekiyor galiba.
Bugünleri kaybettik hiç olmazsa yarınları kurtaralım diye...