Toplumda umudun ortak paydası gelir dağılımında adaletin sağlanması

Seçim tarihi, kurulan ittifaklar derken, partilerin milletvekili aday adaylıkları da son sürat... 

Türkiye’nin; insan haklarını esas alan, çoğulcu, demokratik bir devlet yapısına ve adalet mekanizmasına kavuşma umudunu da taşıyan 14 Mayıs seçimlerine de sayılı günler kaldı.

Şüphesiz ki; Demokrasiye gönül vermiş herkes için iradede ortaklaşacağı bir seçim olacak.

Buraya kadar hiç bir sıkıntı yok.

Ancak, yıllardır tekli politika içerisinde, derin yara almış ekonomiyle ağır şartlar altında yaşam mücadelesi veren halka; toplum çıkarları doğrultusunda adil bölüşümü, halkçılığı gelecek iktidar seçmene göstermek zorundadır.

Ve hepimizin seçim ardından ilk olarak on yıllardır topluma unutturulan esas konuyu, “ekmeği nasıl bölüşeceğiz” kavgasını hatırlayıp, hatırlatmamız gerekir.

Yoksa bu koşulları öncelemeyen, gelecek muhalif siyasetin de, giden siyasi anlayıştan çok büyük farkı kalmayacaktır.

Bu sebeple muhalif ittifakların çalışmalarında önceliklerinin; sosyal devlet, kalkınmacı ekonomi özcesi; asgari sosyal demokratik taleplerin kendine yer bulduğunu seçmene iknası gerekir. 

Tüm ülke coğrafyasının ortak paydası bu “umut”.  İşte,  gelir dağılımında adaletin sağlanması.

Bu noktada da zamanı “doğa” üzerinden okumak gerekir.

Başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan coğrafyanın; tarımsal ve hayvansal yatırımlarda desteklenerek, yeniden üretim endeksli büyümeyi sağlamak ve çiftçinin, üreticinin, yetiştiricin sıkıştığı dar boğaza nefes aldırmak gerekir.

Tarım alanında üretim eksikliğinin yarattığı sosyal maliyet yüksekliğini engellemek için, başta deprem bölgesi olmak üzere, bölgelerde yaşayan insanların desteklenmesi ayrıca anlam bulacak.

Velhasıl; Muhalif ittifaklar vekil seçiminde; İllere, bölgelere hakim adaylar üzerinde durarak, olabildiğince seçici olması gerektiği kadar, toplum sorunlarını önceleyen anlayıştan kopmadan sükut içinde süreci bitirmek zorundalar.

Vatandaş “ekmek derdinde” iken, ün derdine düşülmeden, özellikle deprem acısı yaşayan insanlara karşı bir “insani sorumluluk”  taşıdıklarını unutmadan, adaylarını seçmeleri gerekiyor 

Karar alındı. Bir seçime gidiliyor mu, gidiliyor.

Özgürlükle tutsaklık arasında keskin bir çizgide durduk mu, durduk.

Otoriterlikle demokrasi arasında gidip gelen bir sarkaçta mıyız, evet.

O zaman her seçimin aynı zamanda diğerini seçmeme özgürlüğü olduğunu da unutmadan, giderek artan ve kangrenleşen sorunlara yönelik çözüm arayışına da denk düşen bir siyasal anlayış, toplumun sorunlarını önceleyen bir muhalefet programı ve bu programa seçmenin iknası gerek.

Zira, unutulmasın ki dünya siyasi tarihi dahil, her radikal sağ tehlikesi baş gösterdiğinde sol partilerin seçmeni “merkezin” adayına oy verir. 

14 Mayıs seçimlerini okumasını bilen siyasetçiler için sokak; Temsili demokrasi, siyasal katılım ve siyasete dair önemli şeyler söylüyor.

Öyle ki, geleneksel partilerin artık miadını doldurduğunu, ne söylerlerse söylesinler, ne vadederlerse etsinler, sözleri artık seçmende karşılık bulmadığını gösteriyor.

Hatta seçmen adına mücadele edeceğini söyleyen ve seçmenle arasında hiyerarşi inşa eden klasik anlayışın “Ben yaparım”, “Bu sefer de bize verin”, “Teminat biziz” gibi söylemlerin seçmende karşılığı kalmadığı sokakta görülenler arasında.

Her ne kadar anketler yapılıp seçim öngörüleri çıkartılsa da, korku ikliminde yaşanılan bir ülke olduğu gerçeğiyle, şu an hiç bir siyasi anlayış için kazanılmış bir seçim yok.

Ve net olan; Seçimi masada oturarak yapacağız, edeceğiz diyenler değil, geleceğimize “ortak” olarak bakmadan çıkış yolunun olmadığını gören siyasi anlayış kazanacak.

Bu ortak bakışın, işçiden, emekçiden, üretenden geçtiğini yeniden hatırlayanlar Türkiye’nin ikinci 100 yılının da mimarı olacaklar.

14 Mayıs sabahı tüm ülke uyanacak otobüsleri, vapurları, tekneleri, oto­mobilleri, at arabaları, sokakları, caddeleri doldurup taşıran insanlar, apartmanları, ca­mileri, köprüleriyle, deniziyle birbirine girecek..

Seçim propaganda çalışmalarının demokratik olgunlukta çatışmasız geçmesini ve bu uyanışın; karanlığı silip aydınlığı getirmesini diliyorum.