Bilgi kirliliğinin meşrulaştığı günümüzde, ağzı  olan konuşuyor, klavyesi olan yazıyor. Reyting, tiraj ve gündem yaratma kaygısı ne etik tanıyor, ne de hakkaniyet. Dikkat çekici açıklamalar yapmak  adına, dezenformasyonla Veteriner Hekimlik mesleği üzerinden prim yapmaya çalışmak moda oldu.
179 yıllık köklü bir meslek
Bilir bilmez konuşan medya çalışanları, politikacılar, gazeteciler;  “yok veterineri falanca fakülteye dekan yaptılar”, “yok veterinerden falanca kuruma başkan yapmayacağız” türünden ileri geri laflarla, sözüm ona etkileyici açıklamalarla kamuoyunun çıkarını  koruyormuşçasına övgü almaya çalışırken, aslında, ne kadar nezaketsiz bir şekilde bir mesleği ve mensuplarını nasıl rencide ettiklerinin farkında bile değiller. Değersizleştirmeye  çalıştıkları Veteriner Hekimlik, her şeyden önce bilimsel öğretim geçmişi 179 yıl olan köklü bir meslektir. Yani yeni türemiş bir meslek değildir. Osmanlı’da, Askeri Veteriner Okulu, Mühendislik, Tıp ve Harp Okulu'ndan sonra sonra açılan dördüncü okuldur. O tarihlerde o kadar önemlidir ki, Padişahların sadece Veteriner Okulu mezuniyet sınavına katıldığı bilinir. Ülkemizde halk sağlığı ve gıda güvenliği konusunda toplum sağlığına dikkat çeken ilk kişi 'Tarhana Osman' lakaplı Osman Nuri Koçtürk, Veteriner Hekimdir. İlk kök hücre çalışmalarını, değil ülkemiz, dünyada bile ilk kez yapan Süreyya Tahsin Aygün, Veteriner Hekimdir. İlk Bakteriyoloji laboratuvarını kuran Ahmet Şefik Kolaylı, Veteriner Hekimdir. Ülkemizde Radyestezi biliminin ilk uygulayıcısı Samuel Aysoy, Veteriner Hekimdir. Tüm bu saydığım bilim insanlarının ve adını saymadığım daha nicelerinin varlığından habersizce, bugün kalkıp Veteriner Hekimliği mesleğini sözümona küçümsemek, bilgisiz kişilerin cehaletinden doğan saygısızlıktan başka bir şey değildir. Veteriner Hekimlik mesleği günümüzde hayvan sağlığının yanında, çevre sağlığı, insan sağlığı ile beraber 'Tek Sağlık hareketi' içerisinde değerlendirilmektedir. 2007 yılında Roger Mahr adlı bir Veteriner Hekim ve Ronald Davis adlı bir Tıp Hekiminin bir araya gelmesi ile Amerikan Veteriner Tıp Derneği ile Amerikan Tıp Derneği birleşti ve Tek Sağlık adıyla anılan bir hareketin doğmasını sağladı. Aslında bu hareketin öncüsü, çok daha öncelerde, 1960’larda, Veteriner Hekim Calvin Schwabe’e dayanıyor. Daha da öncesine gidersek aslında, 150-200 yıl önce insanlar ve hayvanlar aynı hekim tarafından muayene ve tedavi edilirdi. Modern Patolojinin kurucusu Rudolf Virchow, “Hayvan Tıbbı ile Beşeri Tıp  arasında kesin bir sınır yoktur, edinilen tecrübe bütün tıbbın temelini oluşturur’’ der. Gerçek böyledir ancak, hekim olmanın, tıp doktorlarına sağladığı prestij ve akademik ödülden, özellikle ülkemizdeki veteriner hekimler ne yazık ki faydalanamamaktadırlar. Oysa dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde veteriner hekimlerin sosyal statüsü ülkemizdeki durumdan çok daha iyi noktadadır.
Zoonoz hastalıklar riski sürerken...
2009’da Domuz Gribi, 2005’de Kuş Gribi, 2003’de Şiddetli Akut Solunum Yolu Hastalığı (SARS), 1996’da Ebola, 1989’lerin sonunda Deli Dana gibi hastalıklar, yani hayvanlardan ve hayvansal gıdalardan bulaşan zoonoz hastalıklar, veteriner hekimler için yeni değildir. Sıtma, Sarı Humma, HIV, Kuduz, Lyme, Toksoplazma, Salmonella... Bunlar hep hayvanlarda başlayıp insanlara geçen hastalıklardır. Bazılarını pire, kene gibi böcekler veya sinekler insanlara bulaştırmıştır. Bazıları etle, sütle, gıdayla bulaşmıştır. Bazıları mutasyon geçirip insandan insana bulaşma özelliği kazanmıştır. Gelecek günlerde zoonozlara ilişkin yeni yeni hastalıklara maruz kalacağımızı öngörmek, Covid-19 Pandemisinden sonra, korku ütopyası değil, olasılığı yüksek gerçeklik olarak değerlendirilmelidir. Zoonoz hastalıklar tehlikesi ile bu kadar burun burunayken, veteriner hekimleri, haklarındaki asılsız bilgilerle, vurdumduymazlık içerisinde, küçültücü söylemlerle incitmek yerine, önemlerini topluma arz etmek ve kendilerinden maksimum olarak faydalanmak en akıllıca iştir. Hak ettikleri değer ve itibar kendilerine teslim edilmelidir. Çünkü en son yaşanan Covid-19 Pandemisinde, virus izolasyonu ve aşı çalışmalarındaki başarıları bile rencide etmek bir yana, övgüyü ne denli hak ettiklerinin göstergesidir.    
Editör: Ömür Ünver