Türkiye halkının “güçlendirilmiş parlamenter sistem” ile “cumhurbaşkanlığı hükümet modeli” arasında yeniden sistem değişikliğini oylayacağı 14 Mayıs 2023 seçimlerine sayılı günler kalırken, bütün dünyanın gözünün bize çevrili olduğu görülüyor.
Özellikle Avrupalıların seçimleri yakından izlemesinde; son bir yıldır Rusya-Ukrayna arasındaki savaşta Türkiye’nin tutumu, NATO üyesi olmasına karşın “Avrupa tarzı demokrasiden” uzaklaşan görüntüsüne bakıldığı görülüyor.
İşte bu görüntülerin tartışıldığı bir makaleyi geçtiğimiz 3 Nisan tarihli Fransa’nın etkili gazetelerinden Le Monde da AB’nin 2000’li yıllarda Ankara Büyükelçiliği yapan Marc Pierini yazdı.
“20 yıl önce Türkiye’de görev yapmış bir diplomatın değerlendirmeleri ne kadar önemli olabilir” diyebilirsiniz, ancak AK Parti’nin geldiği yıllarda Türkiye’de Avrupa Birliği'nin Ankara Büyükelçiliğini yapan birinin 20 yıldır Türkiye’yi unuttuğunu düşünmeyeceğimize göre analizlerine kulak vermekte fayda var.
Yazıya ilk olarak meslektaşımız Leyla Emeç Tavşanoğlu ‘www.muhalif.com.tr’ de dikkat çekti.
“Avrupalı liderler Türkiye’de olası bir güç geçişinin sonuçlarıyla başa çıkmaya hazır mı?” başlıklı aslında birçoğu varsayıma dayalı yazısında Pierini, Kemal Kılıçdaroğlu’nun potansiyel olarak seçilmesinin Türk-Avrupa ilişkilerini kolaylaştırmaya yardımcı olabileceği gibi, sorun yaratabileceğini de dile getiriyor.
Pierini Avrupalı liderlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya şansölyelerine ‘Naziler’ diyerek yumruk atmasının, Hollandalı liderlere ‘Nazi artıkları’ diye alay etmesinin ya da Fransa cumhurbaşkanına hakaretler savurmasının; kısacası kendileri hakkında 20 yıldır zaman zaman Erdoğan’ın dile getirdiği “ağır ithamların” sona geldiğini düşündüklerini yazıyor.
Bu kapsamda, “Uzun zamandır gerçekleşmeyeceği düşünülen bir ihtimal-muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi olası olmasa da makul hale geldiği” görüşünün hakim olduğuna vurgu yapan Marc Pierini, “Avrupalı liderler böyle bir rejim değişikliğinin olumlu ya da sorunlu sonuçlarıyla başa çıkmaya hazır mı?” sorusunu yöneltiyor.
Yazıda Avrupa Konseyi’nin çoğunluğunun tepkisinin hayal edilmesinin kolay olduğunu vurgulayan Pierini, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesi halinde sistem değişikliğinden daha önemlisinin düşünce mahkumlarının serbest bırakılmasının olacağına vurgu yapıyor ve şöyle devam ediyor:
“Hukukun üstünlüğüne hızlı dönüş için hazırlanmış bir yol haritası; bir parlamenter demokrasi sisteminin kaçınılmaz olarak uzun bir restorasyonu; önceden oldukça politize olmuş bir yargının iyileştirilmesi; ve bir kez daha özgür basının çiçek açması. Bütün bunlar Avrupalı siyasi liderleri ve Batılı yatırımcıları memnun edecektir.”
Rusya baskısı
Yazısında Pierini “Şimdi gelelim sorulara” diyerek Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan bazı soruları yöneltiyor:
“Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’nın önünde önemli konular vardır. Özellikle Batı’nın Rusya’ya uyguladığı petrokimya ürünlerinin Rusya’ya el altından ulaştırılmasının önüne geçecek midir? Estonya’dan Romanya’ya kadar uzanan NATO’nun Güneydoğu kanadında düzenlenecek savunma manevralarına Türk askeri katılacak mıdır? Temmuz 2019’da Türkiye topraklarında konuşlandırılan ve NATO savunma sistemini kesin ihlal anlamına gelen S-400’ler ne olacaktır?”
Soruların ardından Rusya’nın yeni hükümet üzerinde baskı oluşturabileceğine de vurgu yapan Pierini şu tespitleri dile getiriyor:
“Yeni Türk hükümeti’nin Rusya’nın ülke üstündeki ağırlığının gittikçe artmasına sebep olan petrol ve doğal gaz boru hattı Türk Akım ve yüzde yüz Rus malı olan Akkuyu nükleer santralı gibi projeler, Rusya’yla turizm anlaşmaları, Suriyeli mülteciler gibi konular Moskova tarafından Ankara’ya karşı koz olarak kullanılacaktır. Bütün bunlar Batılı güçlerin Suriye’nin doğusundaki IŞİD’le mücadelesini de güçlendirecektir.”
“Saygı ve güven geri dönüş yapacaktır”
Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinin ‘ton değişikliği’ olarak niteleyen Pierini “Böyle bir ton değişikliğinin somut etkisi, şu anda duraklamış olan çok çeşitli konularda çok yönlü bir diyaloğun yeniden başlaması olacaktır” yorumunu yaparak ilginç bir değerlendirmeye de yer veriyor.
Pierini diyalog konularının “Dış politika, ticaret (özellikle Gümrük Birliği çerçevesinde) ve mali ilişkiler, vizeler, göç, çevre” ve “Sorunlar; stratejik özerklik, Avrupa Siyasi Topluluğu ve iyi bir önlem olarak savunma sanayi” şeklinde sıralayarak, “Açıkçası, saygı ve güven geri dönüş yapacaktır” diyor.
Yazısında cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği için 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin sonuçları hakkında spekülasyon yapmak istemediğini belirten Pierini, sadece sandığa gitme ve oy sayımı işlemlerinin kurallara uygun yapılmasının beklendiğinin altını çizerken, yazı şu cümlelerle son buluyor:
“Bütün bunlara karşılık Avrupalı yetkililer Türkiye’de uyum içinde birlikte çalışacakları beklenen yeni bir Cumhurbaşkanı ve AKP’nin hala çoğunlukta olduğu bir parlamentoya hazırlıklı olmalılar. Ama hazırlıklı olmak, alışılmış kutlama mesajları iletmek yeterli değil. Türkiye ve AB arasında yeniden diyalog kapılarını açmak ve Ankara’ya yeni temellere dayalı sağlam bir destek vermek elzemdir. Tartışma konuları çok ve çeşitli. Ama bütün bunlar Avrupa kıtasının geleceği üstünde ciddi bir ağırlığı olan ortak bir ülkeyle ilişkileri yenilemek için muazzam bir fırsattır.”