Seçimlere artık sayılı günler kala siyasette tansiyon da yükseliyor.
Oy kullanacak seçmen ki özellikle kararsız vatandaşlar, projeleri, vaatleri dinlemek ve ona göre karar almak istiyor.
Buna rağmen son yıllarda yapılan bütün seçimlerde olduğu gibi yine iktidar mensuplarının korku kozunu oynadığı görülüyor.
Muhalefet ise 'Ne ya hu, savaşta mıyız? Altı üstü bir seçim' yaklaşımında.
Son bir kaç günde çok kez 'darbe' sözünü duyduk iktidar temsilcilerinden.
Seçimi muhalefetin kazanması halinde 'siyasi darbe' olacağı, PKK ve FETÖ soslu olarak sunuldu halkın önüne.
Evet, kabul etmek lazım ki, bu dil 2015 yılında yenilenen seçimlerde sonuç verdi.
Kaybedilen iktidar bir kaç ay sonra yapılan seçimle geri alındı.
2017 ve 2018'de de sonuç alındı buna benzer söylemlerden.
Ama 2019'da yapılan yerel seçimlerde ters tepti ve iktidar kanadı büyükşehir belediyelerinin çoğunu kaybetti.
Hatırlanacaktır AK Parti'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki, "İnsanların parklarında artık o militanlar olacak. Allah korusun, evine su parasını getiren tahsildarın militan olduğunu bir düşünün. Başımıza gelecek felaketleri bir düşünün. Allah korusun" diyerek, seçimi kazanmayı umdu.
Millet İttifakı Adayı Mansur Yavaş ise geçmiş dönem yolsuzluklarını hatırlatarak, yeni bir sayfa açma güvencesi verdi.
Kazanan Yavaş oldu. Hem de ciddi bir oy farkıyla...
Sonrasında su parasını getirenlerin militan olmadığı, parklarda da dolaşmadıkları görüldü.
İstanbul'daki durum ise çok daha çetrefilli bir sürece sahne oldu.
Seçimi Millet İttifakı kazansa da AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, “Hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu” sözleriyle sonuca itiraz etti.
Partisinin adayı Binali Yıldırım'ın ilk aşamada sesi çıkmasa da sandık tutanaklarıyla iddialar yoğun olarak gündeme getirildi.
Evler basılarak tutanaklar arandı, yeniden sayımlar yapıldı ve sonuçta Yüksek Seçim Kurulu seçimlerin yenilenmesine karar verdi.
Yenilenen seçimleri ise Ekrem İmamoğlu büyük oy farkıyla kazandı...
Bu hatırlatmalardan sonra gelelim halkın gerçek gündemine...
Aşağıdaki fotoğraf bu sabah başkent Ankara'nın merkezi konumundaki Çankaya'da çekildi.
Çankaya Köşkü'nün hemen karşısındaki Halk Ekmek Büfesi'nde 1 lira ucuza ekmek almak için kuyruğa giren Ankaralıları gösteriyor.
Amaçları orada kuyruk oluşturup seçim propagandası yapmak değil.
Bizatihi yaşadıkları gerçek bu.
Türkiye'nin eğitim seviyesi en yüksek, refah düzeyi ilk sıralarda olan Çankaya'da yaşanıyor bunlar.
Bir kaç yüz metre ötesindeki döviz bürolarının önlerinde de insanlar var.
Kimisi elindeki para değer kaybetmesin diye orada kimisi de döviz daha yükselmeden borcunu ödeme derdinde.
Siyasilerin kürsülerden dillendirdiklerinin aksine bu kuyruklarda kimse darbe konuşmuyor.
Seçim bile konuşulmuyor buralarda...
Herkes ayakta kalma mücadelesinde.
Korku salarak iktidarını korumak isteyenlere sormak gerek.
Bundan daha kötü ne yaşayabilir bu insanlar?
Zaten sonraki aşama açlık!
Seçimi muhalefet kazanırsa aç kalmayacaklarını da belediyelerin uygulamalarından biliyorlar.
Sosyal yardımların ihtiyaç sahibi geniş kesimlere ulaştırıldığını deneyimlediler.
Darbe derseniz, onun girişimini de yaşadılar ve var güçleriyle karşı koyup eşlerini, çocuklarını kaybettiler.
Kafka’dan bir alıntıyla bitirelim bu keyifsiz yazıyı:
“17. Yüzyıl, matematiğin çağıydı, 18. Yüzyıl doğa bilimlerinin, 19. Yüzyıl ise biyolojinin çağıydı. Bizimkisi, yani 20. Yüzyıl ise korkunun çağıdır. Yaşadıklarımız içimizde bir şeyi yıktı. İnsanoğlunun bir başka insanla insanlığın diliyle konuştuğu takdirde, insanca tepkiler yaratabileceğine yönelik o güven duygusu.. İnsanlar arasında sürüp giden uzun diyalog, artık kesildi. Ve diyalog yoluyla ikna edilemeyenlerin, insanda ancak KORKU uyandırması da son derece doğaldır.”