Kantarın topuzu kaçtı bir kere...

Bir yanda 10 bin lira aylığı 2 bin lira artar mı artmaz mı diye günlerdir emekliler üzerinden yürütülen gündem...

Bahsedilen de en düşük aylık alan 4 milyon emekli...

Asgari ücretin altında alan diğer milyonlarca emeklinin adı anılmıyor. 

Cumhurbaşkanı, ABD'den talimat verdi diye başlayan haberler, yorumlar...

Buradayken sanki aylık aynı değilmiş gibi...

Müjde diyenler, haksızlığın giderildiğini söyleyenler, bütçeye yine büyük yük olacağı için büyük üzüntü yaşayanlar falan filan...

Bir tek 19 bin lira olan açlık sınırına bu artışla yaklaşamayacak olan emekliler heyecanı yaşamıyor...

Ekonomi sanki bir anda büyük şok yaşamış da Cumhurbaşkanı da bu arada bir talimatla sorunu çözmüş gibi yani..

Hani 2 bin lira ek zamla en düşük aylık alan emekliler Antalya sahillerini dolduracakmışçasına bir coşku...

Bu zamlar neye göre belirlenir ki?

İktidarın elinde ekonomik göstergeler yok mu?

Neden her seferinde ek zam durumu, Cumhurbaşkanı müjdesi, kulisler, gizemler, gündemler yaşanır...

Ve neden hep ek zamlarla durum idare edilir...

Açın bakın arşivlere, son yıllar çalışanlar, emekliler için hep böyle geçmiş; Dışarıdan bakan, koskoca ülkede hesap bilen de mi yok yav der...

Bu asgari ücrette de böyle, halkın lehine bir çok düzenlemede de aynı şekilde...

Kimse bu durumun nedeni ne, ekonomik krizin sorumlusu kim diye sormuyor...

Önce ölümü gösterip sıtmaya razı etme hali bu...

Yerli ve milli bir yandan bu huy; Eskiden çalıştığımız gazetelerde patronlar yapardı bunları...

Kantarın topuzu kaçtı dedik ya öbür yanda ise Monaco'da istakoz keyfini seçmeniyle paylaşan iktidar milletvekilleri var...

Şimdi de partili ile bürokrat, Bodrum'da yemek yemişler de 165 bin lira hesap ödemişler...

İnsanların işi yok, oturmuş yok şu kadar emekli aylığı, bu kadar asgari ücretli maaşı hesabı yapıyor...

Kimdir, nedir diye bakıyorsunuz arama motorlarına, bir yanda hemen hemen doğuştan iş adamı, diğeri de bıyıkları terlediğinden beri kamuda yönetici birileri...

Yesinler bence de; Yalnız, aynı kişilerin sosyal medya hesaplarında Gazze'de öldürülen çoluk çocuğa ilişkin paylaşımları şık durmuyor.

Hani hala katliam sürüyor ve çocuklar da hala aç; Onlar Bodrum'da 5 bin doların üzerinde hesap ödeyerek akşam yemeği yiyecekler diye ara verilmiyor bu katliama...

Sanki bakanken ihalesini yaptığı yere koltuktan kalktıktan sonra milyonluk maaşla yönetici olan da, görevdeyken kendi firmasına ihale veren bakan da hesap verdi mi bu ülkede; Onlar niye anlatsın yemeği, hesabı verip çıkmışlar işte...

Ama bu durum ne yazık ki ne Ankara, ne İstanbul ne de Bodrum ile sınırlı!

Anadolu'da her şehirde iktidar döneminde ihya olanlar, bir de müjde ile 2 bin lira zam alır mıyım diye bekleyenler var...

Geçenlerde Samsun'da aynı şeyleri duydum çokca; Eski milletvekilleri, eski başkanlar...

Her yerde aynı iddialar yani; gemicikler, benzinlikler, kasalar, cüzdanlar, arsalar, evler diye uzayıp gidiyor liste...

Sadece ekonomideki ayar da bozuk değil...

Sinan Ateş'in Ankara'nın göbeğinde güpegündüz öldürülmesiyle ilgili davaya bakın, yansıyanlar yıllardır benzer davalardan farklı değil...

1970'lerde, 80'lerde, 90'larda, 2000'lerde hep aynı olmadı mı?

Eğitime 'milli' ve 'maarif' deyince oluyor sanki, TBMM'deki görüşmelere ilgili bakan katılma gereği bile duymuyor; Biz o milletvekillerini niye seçiyorsak...

Bakana sorsan 'Gazi Meclis' falan der de, milletin seçtiklerini neden muhatap almadığını nasıl anlatır bilemem...

Ya da her dört gençten birinin işsiz olduğu ülkenin konuyla ilgili bakanı iş aranan meslekleri paylaşıp, 'hani iş var ama beğendiremiyoruz'a da getirebiliyor...

KPSS önerisinde bulunmuş bugün bir büyükşehir belediyesinin uzmanları; Onlardan kaçı KPSS ile girmiş acaba o işe...

Bir bakanlıktaki önemli bir genel müdürlüğe atama yapılmış, yine eski vekilin oğluymuş; Tesadüf herhalde...

Ayar kaçtı bir kere, aç karnına müjdeler de aslında skandal olabilecek olaylar da heyecan yaratmıyor artık...

Gereksiz sorular, daha da gereksiz yanıtlar kalıyor geriye...