CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kendilerine ''CHP’ye, İBB’ye ve İstanbul Barosu’na kayyum atanacağına'' ilişkin bilgi geldiğini belirterek, ''Arkadaşlara, 'güçlü bir ekip yapın, burada yatın' (CHP Genel Merkezi) dedim. Özgür Karabat, Gökan Zeybek, Ulaş Karasu, Veli Ağbaba yedi gün burada yattı. Ankara İl Başkanlığı’ndan, Gençlik Kolları Başkanlığı’mızdan 150 genç burada yattı kayyuma karşı. Biz bu binayı kayyuma teslim edersek, Türkiye demokrasisini temsil ederiz. Bu bina herhangi bir bina değil" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV’de İsmail Küçükkaya'nın "Yeni Bir Sabah" isimli programına konuk oldu. Özel, CHP'nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ile gerçekleştirdiği görüşmelerin yanı sıra gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özel, şunları kaydetti:
"Ekrem Başkan’ın kendisini sevenlere, kendisini merak edenlere çok selamları var. Ekrem Başkan, bildiğiniz Ekrem Başkan. İçimizde morali en yüksek olan, motivasyonu en yüksek olan kendisi. Gün boyunca hem kendisine gelen ziyaretçileri, milletvekilleri ile hukukçularla, Adalet Bakanlığı’na başvurudan onay alan herkesle görüşüyor. Bir yandan da sürekli okuyor, çalışıyor, hazırlanıyor. Yüksek bir motivasyonla dışarıda kendisine sahip çıkan milyonlara hizmet edeceği günlere hazırlanıyor.
Dün üçüncü kez kendisini ziyaret ettim. Önümüzdeki süreci konuştuk. Geçtiğimiz hafta partimizin kurultayını yaptık. Kurultaydan güven tazeleyerek, birleşerek, güç tazeleyerek CHP bir bütün halinde çıktı. Bundan sonra CHP, kendi yol yürüyüşünü sadece bir siyasi parti olarak gerçekleştirmeyecek. CHP’nin bundan sonraki yürüyüşü, adım adım bir iktidar yürüyüşü. Bunun için toplumun tüm kesimlerini kapsayacak hem siyasi partilerle bu yolu birlikte yürüyecek hem siyasi parti üyesi olmayan ancak toplumun çok farklı kesimlerinden insanları kucaklayarak yol yürüyecek. İktidarı devralmaya gidiyoruz. Her anket, bir öncekinden iyi geliyor. Geçmişte 0.2 - 0.3 puanlık artışlar, şimdi artık çok daha fazla. Her gelen anket, hangi firma yaparsa yapsın, iktidara yakın, uzak, abonesi olan, özel şirketlere yapan. Her gelen anket daha iyi geliyor. Bu da üzerimize daha büyük bir sorumluluk yüklüyor. Birlikte bundan sonraki süreci konuştuk.
Samsun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’ya ayak basıp, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı simge bir kent. O yüzden ilk mitin Samsun’da. Ekrem Başkan da bence tutukluluk hali ortadan kalktıktan, mitinglere başladığında, il ziyaretlerine başladığında ilk Samsun’dan başlayacak. Bunu hep konuşurduk. Maalesef Ekrem Başkan olmadan yapacağız. Onun boşluğunu biz dolduracağız. CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel değil, CHP’nin yöneticileri, üyeleri, gelecekte ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanına sahip çıkmak isteyen herkesi Samsun’a bekliyoruz. Çok önemli bir miting, önemli bir başlangıç olacak.
Çarşamba günü bizim için bir sembol. Neden? Darbe girişimi, 19 Mart Çarşamba günü yapıldı. 7 gün boyunca gündüz, gece direndik. 26 Mart Çarşamba günü orayı bir kayyuma değil, belediye meclisimizden bir seçilmişe emanet ederek, Ekrem Başkan’ın da içine sinerek, belediye meclisimizde tüm üyelerimizin de oylarını alarak, yine sandıktan çıkarın birisini Ekrem Başkan’a vekil seçtik. Ona teslim ettik ve ayrıldık. 7 gece miting yaptık. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en demokratik, en önemli sahip çıkışlarından birinin gün dönümüdür, ileride yıl dönümü olacak. 19 Mart günü, hem dünyanın en çok bildiği Türkiye’nin metropolüne, İstanbul’una darbe yaptılar. Türkiye’nin dört gün sonra belirleyeceği cumhurbaşkanı adayına darbe yaptılar. Bence milletimiz takdir ederse, bir sonraki cumhurbaşkanına darbe yaptılar.''
CHP Genel Başkanı Özel, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından CHP’ye de kayyum atanacağını yönelik iddialarını hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
"O gün sabah Ekrem Başkan’a operasyon yapıldığında, saat 7’ye 10 kala ben MYK üyelerime haber verdim. Hızla burada buluştuk. Yukarıdaki odamda 8-10 kişi toplandık. Durum şundan ibaretti. Dün gece önce Ekrem Başkan’ın diplomasını, çok alakasız bir kurum iptal etmiş. Diplomayı, İstanbul Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi vermiş. Çarşamba günü öğlen 12’de toplanıp bunu görüşecekler. Ama anlamışlar ki diploma iptal edilmeyecek. Çünkü 7 kişiden sadece 2’si iptal edelim diyormuş. İftar vakti, akşamın 6-7’sinde İstanbul Üniversitesi’nin yönetim kurulunu toplayıp, hiç alakası yok diploma ile. Diplomayı iptal ettiler. İftarda öğrendik bunu. ‘Gözü dönmüş bunların’ dedik. Ben hatta ‘Bu normal değil’ dedim. Yarın öğleni bekleyemiyorlar. Zaten tedirgin yattık, sabah 06.00’da uyandık. Toplandık ve ‘Ben İstanbul’a gidiyorum ama partiyi de savunmak lazım’ dedim.
"Bize gelen bilgi şuydu, CHP’ye kayyum, İBB’ye kayyum, İstanbul Barosu’na kayyum"
Birçok duyum alırsınız, bize gelen bilgi şuydu, CHP’ye kayyum, İBB’ye kayyum, İstanbul Barosu’na kayyum. Bu hafta üçüne de kayyum atayacaklar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni alacaklar, buna direnecek yapı olan CHP’yi çökertecekler, bunu savunacak olan avukatlarında barosuna kayyum atayacaklar bu hafta diye. Zaten böyle bir tedirginlikle başladık. Dedim ki arkadaş, 'güçlü bir ekip yapın, burada yatın' (CHP Genel Merkezi) dedim. Özgür Karabat, Gökan Zeybek, Ulaş Karasu, Veli Ağbaba yedi gün burada yattı. Ankara İl Başkanlığı’ndan, Gençlik Kolları Başkanlığı’mızdan 150 genç burada yattı kayyuma karşı. Biz bu binayı kayyuma teslim edersek, Türkiye demokrasisini teslim ederiz. Bu bina herhangi bir bina değil. Avukat bürosunda oturup, iki kişinin dilekçe ile yazdığı bir binadan bahsetmiyoruz. Bu bina, Türkiye’yi teslim etmeyen binadır. Bu bina, Türkiye’nin yüzyıl önce kurtuluş mücadelesinin başlatıldığı binasıdır. Burayı verdiğinizde, demokrasiyi verirsiniz.
''Bir darbe mekaniği işlemeye başladı diye çıktım Meclis’teki grup konuşmamda söyledim''
15 Temmuz’un hedefi nasıl Meclis ise milli irade ise orayı savunduysak, bu da bir darbe. Geliyordu, göz göre göre geliyordu. Ne zaman 9 Ekim günü bir bakan yardımcısı, siyasi bir kişilik İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandı, bir darbe mekaniği işlemeye başladı diye çıktım Meclis’teki grup konuşmamda söyledim. Çünkü belli bir şey yapacaklar. Tarafsız hakim savcı yerine, bakan yardımcısı Akın Gürlek, oraya yollandı. O sabah, bu darbe girişimini duyunca dedim ki arkadaşlar, ‘Bizim kontrolümüzde iki mekan var. Biri CHP. Burada yatıp, kalkıp burayı savunun. Burayı vermeyin’ dedim. 'Siz ne yapacaksınız?' dediler. 'Vallahi yolda düşüneceğim' dedim. Bir sembol mekanda bu darbeye direnmek lazım. Yola çıktık, yol boyunca giderken, İstanbul İl Başkanımı aradım. Ekrem Başkan’a açılan o anda iki dava var. Biri mali suçlar dedikleri diğeri ise terör. Terör demek kayyum atamak demek. Niyet belli. Kayyum atanacak. Esas makam odası, Saraçhane’de. Kayyum gelecek, oraya oturacak. Orayı savunmak lazım. Özgür Çelik’e dedim ki Saraçhane’ye kimleri toplayabiliriz. Dedi ki, 'İBB Meclis üyelerimizi’ Meclis salonuna derhal gitsinler, ben başka bir talimat verene kadar oradan çıkmasınlar dedim. Makam odasına bir güvenlik alın, ben geleceğim, orayı savunacağız dedim. Burayı bırakmayacağız dedim. Öleceğiz ama burayı bırakmayacağız.
Biz eğer meseleyi doğru anlatırsak, insanlar buna sahip çıkacak. 15 Temmuz gecesine dönün. Beğen, beğenme bir hükümet seçmişsin, bir meclis oluşturmuşsun. Evet. Bu darbeyi yapanlar ile hükümet arasında geçmişte etle tırnak gibiler. Ne istedilerse, vermişler. Adamlar bir yere gelmiş. Ama milletin seçtiği iktidarıyla, muhalefetiyle bir meclis var. Çıkmış biri o Meclis’i kapatacak. O cumhurbaşkanını tutuklayacak. Millet buna rıza göstermedi. Erdoğan’dan, Erdoğan’ın bu ülkeye yaptıklarından dolayı en çok kızan kişilerden biri benimdir. Ben bile şunu dedim. Önce şu darbeyi bir püskürtelim, çünkü gelecek başımıza Humeyni gibi geçecek. Sonra aramızda yarışırız. Bu millet en çok sandığı savunuyor. Neden? Atatürk’ün emaneti. Bu millet, her şeyi feda ediyor, her şeyden vazgeçiyor, bazen kızıyoruz ama seçme hakkına dokunduklarında ona çok yüksek reaksiyon gösteriyor.
''Bu millet, seçme hakkına el uzatanın elini kırıyor''
Millet darbe sevmiyor. Bu millet, seçtiği başbakanın asıldığını gördü ya o travmayı atlatamadı. Bu millet darbe, siyasete istikamet vermeye çalışan kimse varsa karşısında. Kenan Evren, ‘Bu askeri seçeceksiniz’ dedi, millet gitti Özal’ı seçti. Bu millete ne tür istikamet dayatırsan, karşında olur. Şimdi AK Parti geçmişte milletin bu tutumundan istifade etmiş bir parti. Bu millet, seçme hakkına el uzatanın elini kırıyor. 15 Temmuz’da da bunu gördük. O akşam çok önemli bir kalabalık geldi. Sandığına, seçme iradesine sahip çıktı.
Sayın Erdoğan, son girdiği genel seçimde, seçilerek cumhurbaşkanı ünvanını almıştır. Ben de kendisini bayramda aradım, partisine gittim, burada ağırladım. Geldiğinde CHP binasına Cumhurbaşkanlığı forsu olan bayrağı da çektim. Ben ona seçenlerin iradesinden dolayı, onu seçen 26 milyon kişiye saygımdan dolayı 'Sayın Cumhurbaşkanı' dedim. Kapıda karşıladım, kapıda uğurladım. Bir adım da geri atmadım. O günkü tavrımda doğruydu. Sonuna kadar da arkasındayım. O süreci Erdoğan bitirdi. Biz millete hizmet ederek, iyi yöneterek ve insanlara Erdoğan’a oy atmış olsalar da saygı göstererek bir yol yürüdük. Bu yürüyüşün sonunun iktidar olduğunu görünce Erdoğan, normalleşmeyi bitirmeye karar verdi.
''Cumhurbaşkanı o olacak diye, pazar günü yapılacak ön seçimden önce alıp, dört gün tutup, ön seçim günü hapse koyma meselesi, bir seçilmişi darbe yoluyla indirmektir"
19 Mart günü Erdoğan, atadığı savcı eliyle, devletin 35 yıl önce ilan vererek, davet ettiği, 31 yıl önce imza atıp, mührünü basıp verdiği diplomayı iptal ettirerek, ertesi sabah 5’te iki ayrı dosya, ikisinde de gizlilik var. Bir yerden yönetilmiyorsa savcıların birbirinden haberinin olmaması lazım. İkisi de aynı anda hareket geçerek yüzlerce polisle İstanbul’un seçilmiş kişisine sırf anketlerde kendisinden çok çıkıyor, gelecek cumhurbaşkanı o olacak diye, pazar günü yapılacak ön seçimden önce alıp, dört gün tutup, ön seçim günü hapse koyma meselesi, bir seçilmişi darbe yoluyla indirmektir. Bu bir sonraki cumhurbaşkanına, kendi rakibine darbedir. Bu darbeyi yapan cuntacıdır. Erdoğan, son seçimde aldığı oy ile cumhurbaşkanı ünvanı almıştır. 19 Mart’ta yaptırdığı işle cunta başkanı ünvanı almıştır. Akın Gürlek, en tartışmalı 10 davada mahkeme mahkeme gezdirilmiş, nerede lazımsa oraya götürülmüş. Selahattin Demirtaş’a da, Canan Kaftancıoğlu’na da, Can Atalay’a da cezayı o vermiş. Başarılı bir bir hakim yıllarca aynı yerde kalır. Hakim teminati diye bir şey var. Dünyanın en çok gezdirilen hakimi olmuş. En mobilize hakim.''
Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e ilişkin şöyle konuştu:
"9 Ekim günü o kişiyi alıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yani İstanbul'da bir hukuk insanının gelebileceği en üst noktaya geliyorsunuz, hem idari görevleri var orada hem yargısal görevleri var. Bir kere anayasamız eski sisteme göre yazıldı yenisine uyum yapıldı ya uyum maddelerinde biz bunu söylemiştik. Bakın hakimler savcılar dönemez diyorsunuz görevine siyasi görevlere, bakan yardımcılığı da siyasi bir görev, bakanlık da siyasi bir görev. 'Bunların 'dönemeyeceğini yazın' yazmadılar. Bal gibi siyasi. Erdoğan'ın sağ kolu kişiye, Erdoğan dedi ki; Akın sana İstanbul'da ihtiyacım var. İstanbul'a götürdü. Bu operasyonlar yapılıyor. Cümle alem biliyor ki Erdoğan'ın haberi olmadan Akın Gürlek terini silmiyor. Bu kadar söylüyorum. Bakın Akın Gürlek terini silecekse Erdoğan'a söylüyor. Uçaktan iniyor, havaalanında bütün AK Partililer biliyor, Akın Gürlek'le, Erdoğan ama üç dakika ama 30 dakika baş başa görüşüyor mu? Görüşmüyor mu? Görüşüyor. Görüşmüyor desinler. Akın Gürlek Erdoğan'ı havaalanında karşılamıyor. Kendisine uzun kısa brifingler ayaküstü ya da odada vermiyor desinler. Ömer Çelik'e sorun. Ben AK Partililerden, Cumhurbaşkanlığından Akın Gürlek'in Erdoğan'ı havaalanında ya da konakladığı işte çalışma ofisinde evinde ziyaret edip rutin aralıklarla düzenli şekilde bilgi verip vermediğini söylesinler. Ben bu kadar net söylüyorum.
"Bütün bunlar planlı. Tek elden yönetiliyor"
Özel, "Siz böyle bir bilgi olduğunu bilerek mi soruyorsunuz?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:
"Evet. Bütün AK Partililer de biliyor bunu. O karşılamada arkadaşlarım var. Akın Gürlek bakan yardımcısıyken bakın Erdoğan adamı, bakan yardımcısı yapmış siyasi pozisyon. Oradan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atıyor. Niyeti belli. Geldiği gün 9 Ekim. İlk hareketi 30 Ekim Esenyurt'ta kayyum ataması. 30 Ekim'den beri neler oldu kronolojik olarak bir bakın. Beşiktaş Belediyesi, Beykoz Belediyesi toplam altı belediyemiz bunun yanında Gezi'ye giden sanatçılar. 12 yıl önce de olsa dedi ben Gezi'nin hesabını sorarım dedi. Kim yapıyor? Akın Gürlek yapıyor. Bundan önceki Cumhuriyet Başsavcısı, ondan önceki yapmıyordu, bu yapıyor. Adam sabah kalkmış 12 yıl önceki Gezi'den hesap sormaya kalkmış. Oysa bu ne? Sanatçıları sindirmek. Gazeteciler, en son Timur Soykan, Murat Ağırel bugüne kadar dünya kadar gazeteci İsmail Saymaz ayağında kelepçeyle evinde oturuyor. Özlem Gürses, bir ay evden yayın yaptı. Dünya kadar gazeteciyi alıyor, koluna polis sokuyor, o fotoğrafı veriyor. Kolunda dün Timur Soykan'ı da polis götürüyor. Bunların hepsi algı operasyonu. Kimin talimatıyla oluyor? Akın Gürlek'in talimatıyla oluyor. TÜSİAD Başkanı değil mi? Bakın gazeteciler, sanatçılar, iş adamları başka bir boyut. Bugüne kadar TÜSİAD dediğin kurum çok önemli bir kurum eleştirir, genellikle hükümetin bütün toplantılarına gider. Bakanların dış gezilerine katılır. Adam demiş ki hukukun üstünlüğünün olmaması Türkiye ekonomisine zarar veriyor. İki kere iki dört demiş. Aldılar adamları mahkemeye yurt dışına çıkış yasağı... Mehmet Şimşek diyor ki gel yurt dışına birlikte gidelim. Adam diyor ki 'Gelemem Akın Gürlek bana yurt dışına çıkış yasağı koydu.' Bütün bunlar planlı. Tek elden yönetiliyor."
"Bir darbeyi ancak millet, halk püskürtür"
Özel, partilerin genel başkanlarının hapiste olmasına tepki göstererek, şunları söyledi:
"Kazanmak için üç şeye ihtiyaç var: Ahlaki üstünlük, moral üstünlük yani psikolojik üstünlük ve çoğunluk enerjisi. Ahlaki üstünlük bizde. Gördük sorunları. MASAK raporu dediler. Bomboş MASAK raporu çıktı. Turpun büyüğü heybede dedi aylarca, neler çıktı. Göreceksiniz bir tane rüşvet, yolsuzluk olabilecek, bir tane dekont para görüntü hiçbir şey çıkmadı. Ne çıktı? Sadece gizli tanıklar, onların iftiraları. Kim olduğu belli değil. Bununla arkadaşlarımız içeride. Bize ahlaki olmayan bir şekilde saldırıldı. Psikolojik üstünlük muhalefette. Çünkü karşımızdaki kötülüğe karşı kurt işareti yapan Zafer Partili, İYİ Partili ile zafer işareti yapan DEM Partili, altı ok yapan 80 yaşında teyze, 16 yaşında Halk-Lis'li CHP'li çocuk yan yana duruyorlar. Gökkuşağı gibi rengarenk ama aynı yerde. Zaten sadece CHP'li kitle olsa bu darbeyi püskürtemeyiz. Bakın bir darbeyi bir parti püskürtemez. Bir darbeyi ancak millet püskürtür. Halk püskürtür. Zaten darbe mekaniğine karşı başarılı olacaksanız darbe girişimine karşı, orada şuna bakacaksınız. Sokakta kim var? 15 Temmuz'da sokakta AK Partililer olsaydı ve CHP'liler MHP'liler, o gün yoktu DEMliler, darbeden yana olsaydı Türkiye'de iç savaş çıkardı. Darbe sokağın partileri aşan bir birlikteliğiyle püskürttü. Kurtuluş Savaşı gibidir. Kurtuluş Savaşı veriyorsun. Ordu'da kim var biliyor musun? Ordu'da millet var. Halk var. Darbe de halkla püskürtülür. O yüzden Tayyip Erdoğan siyasi tarihinin en büyük hatasını yaptı. Bir sürü kendi adına doğru işler yapmıştır siyaseten. Millet adına doğru işler yaptığı da olmuştur. 23 yıldır, 30 yıldır çeşitli görevler yapıyor. Ben genelde Tayyip Erdoğan'ın hep karşısında oldum. Ama siyaseten kendi doğruları oldu ki bizi yendiler. Biz kazanamadık. Ama Tayyip Erdoğan 31 Mart'tan beri yanlış yapıyor ve en büyük hatası şu oldu; devletle milleti yarıştırmayacaksın. Bakın Kenan Evren'in de hatası budur. Şu anda Recep Tayyip Erdoğan şu hatayı yaptı; ben millet adına şunu söyleyeyim, ben hiçbir şey bilmiyorum, bir tek şunu biliyorum, sandığı okumayı sokaktaki insanın mesajını almayı biliyorum. Benim tanıdığım millet şöyle bir millet, vergi istiyorsun, ödüyor. Kızıyor, birazcık az vermek istiyor ama veriyor. Askere çağırıyorsun, gidiyor. Gerekirse kolunu veriyor devleti için. Oğlunu veriyor devlet için. Devletini bu kadar sever. Ama ne zaman devlet larşısına geçip de milletin yerine geçerse der ki, ben milletim, sen devletsin.
Kaymakamdan ilçe başkanı yaparsan, validen il başkanı performansı beklersen, Anadolu Ajansı'nı Cumhur İttifakı Ajansı yaparsan, TRT'yi AK Parti'nin sesi radyosu televizyonu yaparsan ve polisleri hiç yaşamadıkları şehre götürüp hiç yaşamayacakları bir yerde belediye seçiminde askerlere, uzman çavuşlara oy kullandırtırsan adam bakıyor diyor ki kardeşim bu devlet benim karşıma geçmiş. Dveletle millet yarışırsa millet kazanır."
"Erdoğan tek başına. Herkes ondan korkuyor"
Özel, "Şimdi bu sizin bildiğinizi o da biliyor olmalı. Çok tecrübeli bir siyaset adamı. Siyaseti hani oyunun kuralına göre de oynayan da birisi. Böyle bir hamle yaptığı zaman halkın nasıl reaksiyon göstereceğini de bilir. Bu hatayı sizin büyük hata diye tanımladığınızı neden yapıyor o zaman?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
"Güç zehirlenmesinden. Şimdi öyle bir noktadayız ki Erdoğan eskiden doğruları yaparken hani diyorsunuz ya süreci doğru yönetitniz, benim gibiydi. Şöyle benim gibiydi; etrafında arkadaşları vardı. Bolca fikir alıyordu. Danışıyordu ve kendi siyasi okumasıyla doğru kararlar veriyordu. Eleştiriye açıktı. Şimdi Erdoğan tek başına. Herkes ondan korkuyor. Herhangi bir söze tahammülü yok. Ve güç öyle bir kendisini zehirlemiş durumda ki artık en ufak eleştiriyi duymak istemeyen bir nobranlığın içinde ve herkes partisinde de herkes bunu söylüyor. Şimdi isimler söyleyeceğim. Eskiden meclis başkanlıkları yapmış, başbakan yardımcılıkları yapmış, bakanlıklar yapmış halen AK Parti üyesi olan aklı selim, ak saçlı insanlar diyorlar ki, yanlış yapılıyor. Bu fayda getirmez. Ve bu kişiler CHP'li falan değil. AK Parti'nin içinde de öyle gruplar var ki kendi pozisyonlarını kaybetmemek için her şeyi toz pembe gösteriyorlar. Erdoğan zaten kendisi de şu niyette olduğu için şunu söylediği için demokrasi bitirendir. İşimize geldi bindik. İşimize gelmeyen yerde ineriz dediği için Erdoğan'ın İsmet Paşa, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel gibi bir demokrasi altyapısı yok. Biz parlamentodan yanayız. Biz eleştiri kültüründen geliyoruz. Biz görevlerin bir süreliğine yapılmasından mesela biz kazanmak kadar kaybettiğinde de olgun davranmayı erdem sayarız."
"Ekrem İmamoğlu yasaklı da olsa hapiste de olsa adayımız odur"
Özel, "Olur da İmamoğlu adaylaştırılamazsa ne yapacak Sayın Özgür Özel?" sorusunun yöneltilmesi üzerine de şu yanıtı verdi:
"Bir kere bizim A, B, C planımız yok. Yani şöyle yok. Taktiksel olarak Z'ye kadar var. Ama özünde şöyle bir mesele var; biz dedik ki erken seçim istiyoruz ve cumhurbaşkanı adayını erken belirleyeceğiz. Bunun üzerine biz adım attıkça onlar attı. Adayımızın adaylaşmasına engel olmak için her şeyi yaptılar. Partiye kayyum atamaya çalıştılar. Hatta onu kesmek için kurultay yaptık. İBB'ye kayyum atamaya çalıştılar. Yedi gün yedi gece orada kaldık. Milletimizle birlikte direndik, eylem yaptık. Terör örgütü dediler, yolsuzluk dediler. Ekrem Bey içeri aldılar bana dediler ki şimdi ne yapacaksın? B planın var mı? Dedim var. dayanışma sandığı kuracağım. Sadece CHP'liler değil bütün milletimiz hangi partiden olursa olsun dayanışma için gelip oy atacak. İki ay önce 1,5 milyon üyem var. Ön seçim günü 1 milyon 750, bugün 2 milyon. Bu bir halk hareketi. 15,5 milyon kişi İmamoğlu'nu aday etmiş. İmamoğlu olmazsa ne olur? Şöyle olur; İmamoğlu içeride. Kampanyası dışarıda. Biz kampanyasını yaparız. Genel başkan olarak ben yaparım. 81ilde il başkanlarım yapar. 973 ilçe başkanlarım yapar. 2 milyon üyem onun adına kampanyayı milletimizle bir yaparız içeride. İmamoğlu içeride veya dışarıda ama siyasi yasak geldi. Adaylığa başvuracağı gün örnek diploması halen geri verilmedi, idari yargıdayız. Ben çok inanıyorum o diploma iptalini geri aldıracağımıza. Ama yapmadılar. Ya da siyasi yasak getirdiler. Aday olamıyor. İmamoğlu dışarıda mı? Dışarıdaysa otobüsün üstünde. Ama birlikte ama ayrı şehirlerde. Kampanyayı bir şehirde o yapar. Bir şehirde ben yaparım. Bir şehirde Mansur Yavaş yapar. Bir şehirde milletvekillerimiz yapar. Bir yerde otobüs üstü Ali Mahir Başarır çıkar bir yerde Murat Emir çıkar. Bir tane kağıt üzerinde resmi adayımız olur ama kampanyayı hep beraber yaparız. Ekrem Bey hem cezaevinde hem yasaklı. Ekrem Bey televizyondan izler. Notlarını alır, istişare içinde oluruz. 81 ilde dünyanın en büyük kampanyasını yaparız. Zaten o seçim şuna döner; Ekrem İmamoğlu'nun hapiste mi kalsın, özgür mü olsun? Türkiye'de otokrasi mi olsun, demokrasi mi olsun? Adayın isminin kim olduğunun önemi yok. En yüksek oyu kim alacaksa Ekrem Bey içerideyse aday olur. Ama o adaylık, milletin adayı Ekrem İmamoğlu'nun yerine bu süreçte olan siyasi yasağını kaldırmak, hapisten çıkarmak onun yeniden seçilebilir hale gelmesini sağlamak üzere yapılmış adımdır. O aday olan arkadaşımız kimse Ekrem Bey geldikten sonra o arkadaşımız da başka bir göreve gelir Ekrem Bey de yürütme görevi bakanlıksa başbakanlığa gelir, cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanlığına gelir. Bu seçim bırakırlar siyasi yasak olmazsa Ekrem Bey'le Tayyip Bey arasında umarım adil ve gerçek bir yarış olur öyle yarışırız. Yok ne yaparlarsa yapsınlar, Ekrem İmamoğlu yasaklı da olsa hapiste de olsa adayımız odur. Kampanya onun üstünden yürür. Çünkü millet karar verdi ben vermedim ki."
"Mansur Bey'in ön seçimde oy kullanması CHP üyelerine saygısını gösterir"
Özel, Mansur Yavaş'ın açıklamalarının sorulması üzerine de şunları söyledi:
"İlk günden beri ben bunu söylüyorum ama işte bazı medyadaki arkadaşlar 'Yok her şartta aday yok bilmem ne.' Mansur Bey ilk gün dedi ki 'CHP üyeleriyle yapıyorsunuz. Ekrem Bey girecek. Ben ön seçime girmem ama ön seçimi kötülemem' dedi. Bakın gitti, oy da verdi. Bir kere Mansur Bey'in ön seçimde oy kullanması CHP üyelerine saygısını gösterir. Yani partili kimliği ön planda. Mesela oy kullanmaya gitmese der ki 'Bana ne? Kötü bir görüntü olur. CHP üyelerinin kararını saymıyorum' der. 'Ben kendimi CHP'li görmüyorum' der. Öyle değil. Aslanlar gibi gitti oy kullandı. Öncesinde Ekrem Başkan Ankara'da konuşma yapmaya geldiğinde gitti kahvesini içti. Yolun açık olsun dedi. Arabaya kadar uğurladı. Bu olay olduktan sonra ilk gün koştu Saraçhane'ye geldi. Döndük geldik, İstanbul mitinginde konuşma yaptı. Orda da spekülasyon yapıyorlarmış. İstanbul mitinginden erken ayrıldı. İstanbul mitingi arife günüydü. Tüm ilçelerde yapmış, kendi ilçesi Beypazarı'nda iftar var. Bana dedi ki, Sayın Genel Başkanım ben dedi sizin konuşma başladıktan sonra, Beypazarı'na gideyim.' 'Git' dedim kendi ilçesi. Ankara'daki toplantılarda çok konuşmalar yaptı, pozisyonu koydu. Mansur Bey, ilk gün ne dediyse orada. Dedi ki, Ekrem Bey'le seçim kazanılıyorsa, ben Ekrem Bey'in arkasındayım, en mutlu ben olurum dedi. Bir aksilik olursa da ben fırsatçılık mırsatçılık yapmam. Kimsenin yedeği de olmam bunu da söylüyor. Bana partim bir görevi o görevi yaparım diyor. Mansur Bey'in şu tarafından da çok memnunum. Onun gücü icraatında, işine gücüne bakmasın da. İşini gücünü yapıyor. Şimdi de yapacak.
"Türk ile Kürt birbiriyle uğraşmak yerine ülkelerini birlikte kalkındıracaklarsa bunda kimin ne zararı var?"
Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve DEM heyetinin görüşmesinin ve Kürt sorununun da sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
"Birincisi daha Türkiye'de bu gerginlikler daha ortada yokken Yani Meclis açıldı 1 Ekim günü. Sayın Bahçeli DEM sıralarına gitti el sıkıştı. Bütün Türkiye şok oldu. Hatta Tuncer Bakırhan da söylüyorlar şaşırdık diye. Ben DEM'in elini sıkıyorum diye teröristtim o zaman. Diyordu ki Sayın Bahçeli veya Erdoğan DEM'leniyor bunlar diyordu. DEM'le görüşmek vatan hainliğiydi. Bir baktık Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı gitti DEM Partililerin elini sıktı hatırını sordu. Bana o gün mikrofon uzatıldığında şöyle bir imkan vardı. Ben ağzımı açar, gözümü yumar her şeyi söyleyebilirdim. Dedim ki; diyalog iyidir. El sıkışmak iyidir. Devlet Bey'in DEM Parti'nin elini sıkması demokrasi adına önemli bir iştir dedim. Böyle yerlerde kavgadan gerilimden beslenmenin kimseye bir faydası yok. Bak kavga yapılacak. yapılır. Mesela şu anda biz kavga ediyor muyuz? Ediyoruz.
Sonrasında süreç gelişti. Net tavrım şudur; bu ülkede terör bitecekse, terör ne demek? Kan ve gözyaşı demek. Terör ne demek? Hem şehit vermek demek hem ekonominin çok ağır yaralar alması demek. Sen terörle uğraşırken millet uzaya gidiyor. Sen terörle uğraşırken millet en iyi elektrikli arabaları yapıyor. Sen terörle uğraşıyorsun o icat yapıyor, dünyaya satıyor. Terör yoksa kalkınma var. Terör varsa zenginleşme var. O yüzden terörün bitmesi. Türkiye'de Kürtler benim sorunum var diyor. Yok mu? Osmaniye'deki Türk belediye başkanı seçiyor, Manisa'daki Türk belediye başkanı seçiyor, Diyabakır'daki Van'daki Kürt seçtiği zaman kayyum atanıyor. Adamın sorunu var demokrasiye dair. Sandık görevlilerini bile içeri atıyorlar. Kürtlerin sorunu çözülecekse yani ne olacaksa toplumsal kutuplaşma azalıp Türk ile Kürt birbiriyle uğraşmak yerine dünyayla uğraşacaklarsa birlikte veya ülkelerini birlikte kalkındıracaklarsa bunda kimin ne zararı var? Bunda hepimizin menfaati var. Ben bununla ilgili hangi adım atılıyorsa değerli bulurum."
"Mehmet Şimşek bu darbenin mali ayağıdır"
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından yükselen döviz kurlarına karşı Merkez Bankası rezervlerindeki doların satılmasına yönelik konuşan Özel, şunları söyledi:
"Mehmet Şimşek sahtekar çıktı. Topladığı rezervler vardı, neye karşı? Enflasyon düştü diye, ekonomi korunaklı olsun diye. Bu ülkede bir demokraside yapılabilecek en yanlış iş yapıldı. Bütün dünyanın gözü önünde ülkenin en bilindik siyasi aktörlerinden birine siyasi operasyon çektiler. Bir sonraki cumhurbaşkanını hapse attılar. Ve bunun borsayı batıracağı dövizi fırlatacağı rezervlerin yakılacağı belli buna rağmen sustu, yapmayın demedi, pozisyon açmadı ve dedi ki rezervler bir gün satılmak için biriktiriliyor. O gün bugün mü! Utanmaz adam çıldırıyorum! Rezervler Ekrem İmamoğlu tutuklandığı gün borsa düşmesin diye mi tutulur! Mehmet Şimşek bunu önlemeliydi. Demeliydi ki biz ekonomi yapacaksak demokrasi içinde kalacağız. Seçilmiş adamı hapse atarsan yabancı sermaye kaçar. Bu rezervler ne pahasına oldu biliyor musunuz? Bu iktidar gelmeden önce 8 çeyrek altın alan emekli maaşı 2,5 altına düştü. Emekliye para verilmesi para biriktirildi. Niye? Çünkü enflasyon çıakrsa faiz çıkıyor, onu bastırmak için başka bir şey yapmak lazım, onu vermezsen döviz fırlıyor, fırlamasın diye rezerv yakıyorsun! Akıllı olmak lazımdı. Demeliydi ki, böyle bir iş yapamayız, dünyaya anlatamayız demeliydi. Biliyor muydu? Bal gibi biliyordu. Niye? MASAK raporu var.
Mehmet Şimşek bu darbenin mali ayağıdır, Erdoğan bir demokrat değil otokrattır, Türkiye’de bir demokrasi sorunu vardır"
"Kendi talimatıyla bir uzman yardımcısı görevlendiriliyor"
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın İmamoğlu soruşturmasında yer alan MASAK raporlarının, adli mercilere ilettiği bilgilerin kendi bilgileri ve onayları dışında olduğu yönündeki açıklamaya tepki gösteren Özel, şu ifadeleri kullandı:
"Yalan söylüyor! O yüzden sekreter, bakan değil. Aralık, ocak, şubat ayı boyunca televizyonlarda çıkan bütün yorumcular neyden konuştu, MASAK raporu. MASAK raporu 3 Mart'ta talep edilmiş, görevlendirme 10 Mart, 17 Mart'ta imzalanmış, operasyon 19 Mart, 3 ay boyunca MASAK'ta büyük bir yolsuzluk raporundan bahsediliyor. Sen çıkıp getirin raporu okuyayım deme! 3'ünde istiyorlar görevlendirme yok. Kendi talimatıyla bir uzman yardımcısı görevlendiriliyor. Yalan yanlış bir rapor imzalanıyor. Utanç vesikası, bir torba peçeteden ibaret. Ve Mehmet Şimşek kendine bağlı MASAK’ın siyasi operasyona kullanılmasına sessiz kalmıştır. Siz İsmail bey olarak bakan olacaksınız, size bağlı kuruluşun raporundan 3 ay boyunca herkes konuşacak, susacaksınız. Olmayan raporu martın 10'unda isteyecekler, görevlendirmeyle 17'sinde raporu vereceksiniz. O yalancı raporla adam tutuklanacak. Ve rezervler yanacak siz de 'ben bu rezervleri bugünler için biriktirdim' diyeceksiniz! Eğer Mehmet şimşek o rezervleri bugünler için biriktirdiyse yazıklar olsun ona!