İmamoğlu, dört günlük gözaltı süresinin ardından dün akşam saatlerinde İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne getirildi.
Yoğun güvenlik önlemleri alındı
Dört gündür gözaltında olan İmamoğlu ve gözaltınadaki 90 kişi, Vatan Emniyet'ten 14 minibüslük konvoyla adliyeye getirilerek, eski 7. kattan savcılık katlarına çıkarıldı. İmamoğlu'nun Çağlayan Adliyesi'ne sevk edilmesinden hemen önce, Çağlayan yakınındaki yollar yarın sabah 08.00'e kadar kapatıldı.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde geniş güvenlik önlemleri alındı, adliye çevresinde çok sayıda polis ve TOMA bulunduruldu. Çağlayan'a getirilen şüphelilerin dışında, gözlemci olarak katılacak avukatların ise adliyeye girişi yasaklandı.
İki farklı savcıya ifade verdi
Hakkında iki ayrı suçtan gözaltı kararı bulunan İmamoğlu, önce terör bürosu savcısı tarafından sorgulandı. Emniyetteki ifadesinin aksine sorulara ayrıntılı yanıtlar veren İmamoğlu, bu ifadesi tamamlandıktan sonra bu kez yolsuzluk suçları nedeniyle farklı bir savcıya ifade verdi. Her iki ifade tamamlandıktan sonra savcılar ayrı ayrı değerlendirme yaptı. Her iki savcı da İmamoğlu için tutuklama talebinde bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 19 Mart'ta gözaltına alınan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, "terör örgütüne yardım" ve "yolsuzluk" suçlarından ayrı ayrı tutuklanmasını talep etti. İmamoğlu ile birlikte, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Reform Vakfı Başkanı Mehmet Ali Çalışkan ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın da "silahlı terör örgütüne yardım etme" iddiasıyla tutuklanması talep edildi.
İBB'ye yönelik “yolsuzluk” soruşturmasında da adliyeye çıkarılan diğer 89 kişiden 5 şüpheli 'suç örgütü kurmak ve yönetmek', 'rüşvet almak', 'irtikap', 'kişisel verileri ele geçirmek' ve 'ihaleye fesat karıştırmak' suçlarından, 84 şüpheli ise 'suç örgütüne üye olmak', 'rüşvet almak' ve 'rüşvet vermek' suçlarından tutuklama talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi.
İki soruşturmada da tutuklanma talebiyle hakimliğe sevk edilenlerin sayısı 92’ye çıktı.
Sevk yazısındaki iddialar
Terör soruşturmasına ilişkin savcılık tutuklama sevk yazısında, “PKK/KCK terör örgütünün başta İstanbul olmak üzere metropol illerde etkinliklerinin arttırılması amacıyla fiilen 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen yerel seçimlerde hayata geçirdiği "KENT UZLAŞISI" faaliyetiyle ilgili olarak terör örgütü yöneticilerinin söz konusu seçim öncesinde görüş ve talimatlarını terör örgütüne müzahir medya aracılığıyla ilettiği, ayrıca seçim sonrasında da bir kısım yöneticiler tarafından olgunun dile getirildiği” belirtildi.
Bu konuya ilişkin örgüt yöneticilerinin yaptığı açıklamaların sıralandığı yazıda, CHP 27. Dönem Milletvekili Yıldırım KAYA’nın, “terör örgütüne müzahir Medya Haber isimli yayın organında 11 Şubat 2025 tarihinde verdiği röportajda “Cumhuriyet Halk Partisi ile DEM, HDK ittifak yaparak İstanbul’da çok açık bir şekilde açık ara seçimleri kazandı” dediği anımsatıldı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) adlı yapının nasıl kurulduğunun anlatıldığı yazıda, farklı kentlerde yürütülen HDK soruşturmaları dosyalarına giren ifadelere yer verildi.
Yazıda, bu tespitler üzerine, Kent Uzlaşması yoluyla, terör örgütüyle anlaşma yapıldığı, bu anlaşmanın gereği olarak İstanbul’daki belediye meclis üyeleri ve bazı başkan yardımcılarının atandığı, bu isimlerin örgütle irtibatlarının bulunduğu, yerel seçimden kısa süre önce CHP’ye kayıt yaptırdıkları, Ataşehir ve Kartal Belediye Başkan Yardımcıları ile 8 İBB meclis üyesi olmak üzere toplam 10'unun hukuksal durumu ayrıntılı olarak anlatılan HDK verilerinde geçtiği ve HDK mensubu olduklarının tespit edildiği kaydedildi. Bu isimlerin tutuklandıkları vurgulandı. Bu isimler dışında 8 belediye meclis üyesinin de HDK haricinde terör örgütüyle irtibatlarının bulunduğu, toplam 18 belediye meclis üyesinin tutuklandığı ifade edildi.
Fotoğrafların 2014 tarihli olduğu da belirtildi
Sevk yazısında bu isimlerden Sancaktepe Belediye Meclis Üyesi Elif Gül’ün durumunun, konunun vahametinin anlaşılması açısından dikkat çekici olduğu vurgulandı. Bu kişinin, terör örgütünün kırsal alanında faaliyet gösteren kızını örgüte teslim ettiği ve Kandil bölgesinde diğer örgüt mensupları ile beraber fotoğraf çekildiğine dair tespitlere ulaşıldığı kaydedildi. Sevk yazısında bu fotoğraflara da yer verildi. Fotoğrafların 2014 tarihli olduğu da belirtildi.
Tutuklanan diğer belediye meclis üyelerinden elde edilen bilgilerin de sıralandığı yazıda, şu değerlendirme yapıldı:
“Soruşturma derinleştirilerek sürecek”
“Sonuç olarak yukarıda örnekleme olarak yer verilen şahısların KCK yürütüme kurulu üyesi Duran Kalkan’ın 2024 yerel seçimler öncesinde yaptığı açıklamada vücut bulan, kamuoyunda “KENT UZLAŞISI” olarak bilinen, terör örgütü mensuplarının metropol belediyelerine sızdırılması talimatı doğrultusunda ilimizdeki çeşitli ilçe belediyelerine yerleştirildikleri, çoğunun ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olmalarının sağlandığı, şüphelilerin terör örgütünün mali yapısının desteklenmesi ve alan saha gücünün arttırılmasını ortak ve organize bir plan dahilinde hedefledikleri, soruşturma kapsamında ortaya koyulan deliller ile şüphelilerin HDK üyesi oldukları, Halkların Demokratik Kongresi (HDK)'nın legal görünümlü bir cephe yapılanması ve TBMM'ye alternatif bir meclis olduğu, hiyerarşik olarak PKK/KCK terör örgütünün sözde Türkiye Yürütmesi olan KCK/TDÖ parça örgütlenmesi altında siyasi alan yapılanmasının çatı yapısı olarak yer aldığı, benzeri bir oluşum olan DTK'nın Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 02/12/2019 tarih ve 2018/4589 Esas- 2019/7385 Karar sayılı kararıyla PKK/KCK terör örgütünün unsuru olarak ayrıca terör örgütü olarak kabul edildiği, KCK yürütüme konseyi üyelerinin yukarıda ortaya koyulan talimat ve telkinlerinde "demokratik özerklik" amaçlarına ulaşmak maksadıyla hayata geçirilen "KENT UZLAŞISI" stratejisine HDK ve bileşenlerine hayati bir rol verildiği, bu kapsamda HDK'nın sosyal alandaki faaliyetleri ile eş güdümlü şekilde siyasal alanda da "KENT UZLAŞISI" modeli üzerinden metropol belediyelerindeki kritik noktalara HDK üyelerinin sızdırıldığı, nitekim şüphelilerin ifadelerine de kısmen yansıyan şekilde şüphelilerin siyasi tutum ve davranışlarının bu doğrultuda ve üst düzey örgüt yöneticilerin talimatına göre şekillendiği, bu kapsamda şüphelilerin PKK/KCK terör örgütünün uzantısı olan HDK içerisinde faaliyet yürüttükleri, KCK eş başkanları ve yürütüme konseyi üyesi olan üst düzey örgüt mensuplarının talimatları ile "demokratik özerklik" planını hayata geçirmek maksadıyla ilimiz ilçe belediyelerinde kritik konumlara getirildikleri ve bu şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olarak görev yapmalarının sağlandığı anlaşılmakla terör örgütünün metropol illerde etkinliğini arttırma amacını haiz Kent Uzlaşısı faaliyetinin hayata geçmesi adına iştirakleri tespit edilecek diğer tüm şahısların deşifre edilmesi için soruşturmalarımız derinleştirilerek devam edecektir.”
Firari Azad Barış adlı kişinin...
Sevk yazısında, firari Azad Barış adlı kişinin PKK siyasal alan yapılanması sorumlusu olduğu iddia edilerek, bu kişinin yüklü miktardaki hesap hareketleri özetlendi. Düzenli ve resmi geliri olmayan Barış’ın, buna rağmen adına kayıtlı 2 adet araç ve 3 adet gayrimenkul kaydının bulunduğu, bunlardan bir tanesinin de HDP Genel Merkez Ek binası olduğu, HDP ile olan tapu devri sırasında mevduat miktarının nasıl 21.000.000 TL’ye yükseldiğinin gelen veriden anlaşılamadığı, tüm bankacılık iş ve işlemlerin muvazaalı ve işleme konu paranın kaynağının şüpheli olduğu vurgulandı.
Anonim isimli bir sosyal medya kullanıcısının, “Yedili koolisyonun adayı Kılıçdaroğlu’nu destekleyen HDP’nin Diyarbakır Milletvekili adayı Azad Barış, seçimi kazanmaları halinde gerçekleştirecekleri planı itiraf etti: Özerklik kuracağız ve Afrin’i geri alacağız” paylaşımlarına yer verilen sevk yazısında, Ekrem İmamoğlu, Ahmet Özer, Mahir Polat, Resul Ekrem Şahan ve Murat Ongun’un Azad Barış ile irtibatlı oldukları ve kent uzlaşısı örgütsel faaliyetine iştirak ederek, “Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme” suçunu işledikleri kaydedildi.
Gizli tanık ifadeleri
İmamoğlu ve diğer isimlerin Kent Uzlaşısı’na destek verdiklerine yönelik gizli tanık ifadeleri ve diğer ifadelerin özetlendiği sevk yazısında, İmamoğlu’nun 2018-2025 tarihleri arasında terör suçlarından adli kaydı olan 138 farklı kişiyle iletişiminin olduğu kaydedildi. Belediye iştiraki şirketlerde işe alınan 21 kişinin de terör örgütleri ile iltisaklı olduklarına yönelik bilgilerin saptandığı vurgulandı.
“Bilerek iştirak etti”
Sevk yazısının değerlendirme bölümünde de şu tespitler yapıldı:
“Tutuklama istemiyle sevk edilen şüphelilerin PKK/KCK terör örgütü siyasal alan sorumlularından Azad Barış ile olan ortak, yoğun ve süreklilik arz eden ve örgüt mensubu ve belediye personeli olan tanık beyanlarını destekleyen 31/03/2024 tarihli seçime yakın dönemi öncesine ilişkin irtibatlarına dair içerikler, kendilerinin sair terör örgütü mensuplarıyla irtibatlarına dair tespitler, mali analiz raporları içeriği, Azad Barış ve firmalarının Kent Uzlaşısı faaliyetleri ve söylemlerine ilişkin açık kaynak tespit içerikleri, faaliyet doğrultusunda Belediyelere sızdırılan belediye meclis üyeleri ve başkan yardımcıları ile personellerden ibaret terör örgütü mensuplarının örgütsel bağlarına dair tespitler (yukarıda da vurgulandığı gibi bu tür diğer şahısların tamamıyla deşifresine ilişkin soruşturmalar devam etmektedir) bir arada değerlendirildiğinde; şüpheli İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU’nun diğer şüphelilerle birlikte yerel seçimlerde, belediye meclis üyesi listelerinin kendisinin onayıyla belirlenmesi, kendisinden habersiz belirlenemeyeceği olgusu da nazara alındığında kendisinin Belediye Başkanı seçilebilmesi amacıyla desteklenmesi karşılığında terör örgütünün yönetimince de ifade edilen metropollerde etkinliğinin arttırılması amacını taşıyan "kent uzlaşısı" faaliyetine bilerek iştirak etmek, bir kısım terör örgütü mensuplarının Belediyelerde etkili yerlerde görev alması, diğer bir kısım terör örgütü mensubunun veya öldürülen örgüt mensubu yakınlarının sözde değer ailesi tabir edilen yakınlarının kamu görevinde yer almasını sağlamak suretiyle Yargıtay kararlarında da ifade edilen her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemlere iştirak ederek üzerilerine atılı PKK/KCK terör örgütüne yardım etme suçunu işledikleri…
“Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i tavsiye etti”
Yine şüphelilerden Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan'ın kullanmış olduğu telefon ve dijital materyallerin şifresini kolluk görevlilerine vermedikleri, Reform vakfı kurucularından şüpheli Mehmet Ali Çalışkan'ın yanında cep telefonu olmadan eş zamanlı yakalama gözaltı tarihinden sonra kolluk görevlilerine teslim olduğu, bu şekilde ilişki ve irtibatlarının deşifresini engelleme amacında oldukları, yine dikkat çekici olarak şüpheli Ekrem İmamoğlu'nun terör örgütü mensubiyeti nedeniyle kamu davası açılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'i seçilmesi kendisinin tavsiye ettiğine dair beyanda bulunduğu anlaşılmakla; Şüphelilerin üzerilerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu anlaşılmakla; tutuklanmalarına karar verilmesi kamu adına talep olunur.”
İmamoğlu’na örgüt liderliği suçlamasından tutuklama talep edildi
Yolsuzluk suçlarından sorgulama yapan savcı da İmamoğlu için tutuklama istedi. Savcının hazırladığı tutuklama talepli sevk yazısında, İmamoğlu’nun “suç örgütü lideri olduğu” öne sürüldü. İmamoğlu ve Murat Ongun’un da aralarında bulunduğu bazı isimler hakkında 18 Ekim 2024 tarihinde savcılığın re’sen soruşturma başlattığına değinilen yazıda, şüphelilerin birçok belediye iştirakinde usulsüz ihaleler, doğrudan temin veya hizmet alımı nitelikli işler üzerinden ihaleye fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme, rüşvet ve irtikap suçlarını örgütlü bir şekilde işledikleri iddia edildi.
“İmamoğlu lider, Ongun yönetici”
Sevk yazısında, “örgütün hiyerarşisi” başlığı altında, “örgütün tek söz sahibi olmakla birlikte, örgüt lideri ve yöneticisi tarafından verilen talimatların örgüt üyeleri eliyle gerçekleştirildiği, örgüt yöneticileri tarafından gizli toplantılar yapılarak, ihale verilecek şirketlerin önceden belirlenerek, ihale bedeli ve örgütün eline geçecek orana karar verildiği, tahsildar olan kişinin de bu toplantılara iştirak ettiği ve paraları da örgüt yöneticilerine teslim ettiği” ileri sürüldü.
“İmamoğlu liderliğinde, Murat Ongun’un yöneticiliğini yaptığı yapıda Medya A.Ş ve Kültür A.Ş üzerinde yakın çevresi aracılığıyla ihaleye fesat karıştırıldığı, hayali ihaleler ile kamu kurumu zararına dolandırıcılık faaliyetleri gerçekleştiği, naylon faturaların kesildiği” öne sürülen yazıda, yöneticiliğini Fatih Keleş’in yaptığı yapıda ise "kasa" olarak tabir edilen iş adamlarına ihalelerde ayrıcalıklar tanındığı, rüşvet veya irtikap neticesinde elde edilen gayrimenkullerin bu iş adamlarının üzerine verildiği, Keleş’in belediyeden alacaklarını tahsil etmek isteyen iş adamlarından "komisyon" adı altında paralar aldığı” iddia edildi. Yazıda, “yöneticiliğini Tuncay Yılmaz’ın yaptığı yapıda iş adamlarından temin edilenmen faatlerin İmamoğlu’nun ortağı olan şirketler üzerine alınarak kişisel zenginleşmesinin sağlandığı” iddia edildi.
“Örgütün temelleri Beylikdüzü Belediye başkanlığı döneminde atıldı”
“İmamoğlu liderliğindeki suç örgütünün temellerinin Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemlerinde atıldığı” öne sürülen yazıda, İmamoğlu’nun o tarihten beri yanında bulunan ve kendisine tabi olan kişileri İstanbul Büyükşehir Başkanı olduktan sonra, Büyükşehir Belediyesinin birimlerinin iştiraklerinin başına getirdiği, yönetici niteliğindeki şüphelilerin suç örgütünün devamını sağlamak maksadıyla kendi alt yapılanmalarını oluşturdukları tespit edilmiştir” denildi. Belediye iştiraklerinden ödeme alan iş adamlarının İmamoğlu’nun ortağı olduğu inşaatlara para aktarımı yaptığı, İstanbul'da yaşayan vatandaşların kişisel verilerinin örgüt faaliyetleri kapsamında hukuka aykırı şekilde ele geçirildiği iddia edilen yazıda, “Bazı iş insanlarını para vermeye zorladıkları, para vermeyenlere idari yaptırımlar uyguladıkları, belediyenin iş ve ihalelerini maddi menfaat karşılığında kendileri ile irtibatlı iş adamlarına verdikleri, belediyeden alacağı olan kişilerin ödemesinin yapılması amacıyla kendilerinden "komisyon" adı altında para talep edildiği” ifadelerine yer verildi.
Dolandırıcılık suçlaması
Yazıda, dosyada yer alan raporlardan, 2021- 2023 yılları arasında birçok ihaleye fesat karıştırıldığı, bu ihaleleri sadece kendilerine yakın kişilerin almasını sağladıkları, öne sürülerek, “bu kişilerin dikkat ekmemek adına yanlarında çalışan kişiler üzerine de bir çok şirket açarak Medya A.$ ve Kültür A.$’den yüksek bedelli işler aldıkları, bazı işlerin tek işlik olarak kurulduğu, sonrasında aktif ticari hayatinin olmadığı, bazı şirketlerin ise sadece naylon fatura kesmek için kurulduğu ve bu belirtilen fillerin hiyerarşik yapı içerisinde sürekli olarak kamu kurumu zarara dolandırıcılık suçunun işlendiği tespit edilmiştir” denildi.
“Haksız zenginleşmeye sebep oldular”
İş verilen kişilerin sözleşmeye aykırı davranışlarına karşın haklarında para cezalarının uygulanmaması nedeniyle kamu zararına neden olunduğu ve bu kişilerin haksız zenginleşmesine sebebiyet verildiği iddia edilen yazıda, “Muvazaalı sözleşme ve hizmet alımları neticesinde örgüt mensubu kişilerin yetkilisi olduğu şirketlere aktarılan para, örgüt mensuplarının yanlarında çalışan kişilere veya yakınlarına şirket kurmak ve bu şirketlerden sahte fatura almak suretiyle, paraların alt şirketlere aktarıldığı, alt şirketler de kendi aralarında sahte faturalar keserek dolaştırılan paranın nakit çekilerek örgütün tahsildarlarına elden verildiği” ileri sürüldü.
“Reklam izni gayrimeşru ücrete bağlandı”
Özel mülkiyete konu reklam alanlarını kiralayan şirketlerin belediyeden reklam asılması için izin alması gerektiğinden belediyeye başvuru yaptığı, Belediye Kentsel Tasarım Müdürlüğü izin vermeye yetkili olduğu halde şirketlerin Kültür AŞ’ye yönlendirildiği ifade edilen yazıda, “Kültür A.Ş’nin izin verilmesi karşılığı şirketlerden ücret istediği, şirketlerin bu ücretleri Kültür A.Ş grafik tasarım bedeli vbaltında muvazaalı sözleşme imzalamak suretiyle şirkete aynı konulu fatura kestiği, aynı konulu fatura kestiği böylece reklam iznini gayrimeşru şekilde ücrete bağlamış olduğu, bu yöntemle Kültür A.Ş’nin reklam bütçesi harici bir bütçe oluşturarak örgüt mensuplarına ait şirketlere bu paraların muvazaalı sözleşmeler ile aktarıldığı ve yüksek miktarda kamu zararına sebebiyet verildiği tespit edilmiştir” denildi.
“İmamoğlu tüm suçlardan sorumlu”
Yazının devamında, imara aykırı yapılaşmalara göz yummak maksadıyla örgütün kasası olarak tabir edilen iş adamlarının üzerine gayrimenkul alımı yapıldığı ve elden nakit para alındığı iddialarına yer verilirken, bu suretle kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçu işledikleri ve milyarlarca lira kamu zararına neden oldukları öne sürüldü. MASAK, Vergi Denetim Kurulu ön raporunun ve tanık beyanlarından, öne sürülen iddiaların İmamoğlu ve diğer isimlerin emir ve talimatları doğrultusunda hiyerarşik yapı içerisinde sürekli işlendiği belirtilen yazıda, “Örgüt kurucu ve yöneticisinin örgüt bünyesinde işlenen tüm suçlardan sorumlu olacağı” belirtilerek, İmamoğlu’nun “Suç Örgütü Kurma Yönetme, Rüşvet Almak, ihaleye Fesat Karıştırmak, Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Ele Geçirme, Nitelikli Dolandırıcılık, İrtikap, Suç Gelirlerini Aklamak, Haksiz Mal Edinme ve Vergi Usul Kanununa Muhalefet suçlarını işlediği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesi bulunmaktadır” ifadeleri kullanıldı.
İmamoğlu'nun ifadeleri
İmamoğlu'nun 'kent uzlaşısı' kapsamında verdiği ifade, bir saaten uzun sürdü. İmamoğlu, terör soruşturmasına ilişkin sorgusunda "kent uzlaşısı" sorusuna, "Bana değil, Türkiye'nin mevcut siyasi gündeminde hükümetle yoğun diplomasi içerisinde bulunan DEM Parti yöneticilerine sorulmalıdır" cevabı verdi. İmamoğlu, 'yolsuzluk' soruşturmasından alınan ifadesinde ise, "Namusuma, haysiyetime leke getirecek uygulamaları yapanlarla mücadelemi hukuki zeminde sonuna kadar arayacağıma yemin ettim!" dedi.
"Hala bel altı oyunlarla, mert olmayan anlayışı ile milletin iradesini gasp etmeye ve kul hakkı yemeye devam etmektedir”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “terör örgütüne yardım” suçlaması kapsamında, terör savcılarına verdiği ifadede, “6 Mayıs 2019’da gözünü kırpmadan kul hakkı yiyerek milletin iradesini gasp etmiştir. 2025 yılına geldiğimizde aradan 6 yıl geçmesine rağmen yediği demokrasi tokadının şiddetini anlayamamış, hala bel altı oyunlarla, mert olmayan anlayışı ile milletin iradesini gasp etmeye ve kul hakkı yemeye devam etmektedir” dedi. Gizli tanık ifadelerini, “ahlak dışı” olarak yorumlayan İmamoğlu, HDP’den CHP’ye geçen, bir bölümü terörle iltisaklı olduğu belirtilen belediye meclis üyelerinin sorulması üzerine, İlçe Seçim Kurulu ve YSK’nın onay verdiği isimlerin, nasıl olup da seçimden iki yıl önce terörle iltisaklı bulunduğunu sordu, ya bu kurumların ya da savcılığın görevini yapmamış olduğunu belirtti. İmamoğlu, terörle iltisaklı bulunan belediye personellerinin sorulması üzerine de aynı personelin belediyeye kayyım atandığı, Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın İstanbul Valisi olduğu dönemde de çalıştığını, bu suçtan soruşturulduğunu ve hakkında dava açılmadığını söyledi. İmamoğlu, kurucusu olduğu vakfın, terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan bir akademisyene ücret ödediğinin sorulması üzerine, bu kişinin beraat ettiğini anımsattı. İmamoğlu, gizli tanıklarla konuşulması yerine bu bilgilerin araştırılmasını tavsiye etti.
İmamoğlu, savcılıktaki sorgusunda, “Terör örgütleri içerisinde aktif olarak faaliyet gösteren akrabanız veya yakınınız var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Benim ailemin ve şahsımın ve ailemin etrafından terör ile ilgili kimse barınamaz, bir parçası olamaz. Bunun bana sorulmasını bile zul kabul ederim.”
PKK üst düzey yöneticisi Duran Kalkan soruldu
İmamoğlu’na PKK üst düzey yöneticileri Duran Kalkan ve Bese Hozat’ın “kent uzlaşısı”na yönelik açıklamaları anımsatıldı. Yıldırım Kaya’nın, “Cumhuriyet Halk Partisi ile DEM, HDK ittifak yaparak İstanbul’da açık ara seçimleri kazandı” sözleri soruldu. İmamoğlu’na, Abdullah Öcalan’ın talimatı ile kurulan Halkların Birleşik Devrim Hareketi de anımsatılarak, legal görünümlü bir çatı yapı olarak HDK’nın bu doğrultuda kurulduğu söylendi. HDK içerisinde ilçe belediyeleri ve İBB’de görevli belediye meclis üyelerinin de bulunduğu belirtilerek, “Kent uzlaşısı ne anlama gelmektedir, ne zaman, ne amaçla kuruldu?” sorusu yöneltildi.
İmamoğlu, soruyu şöyle yanıtladı:
“2018’de Millet ittifakı adayı oldum. Liderlerden izin alarak, İstanbul ittifakı adayı olduğumu ifade ettim. Ogün den bugüne her siyasi yarışta özellikle İstanbul seçimlerinde İstanbul ittifakı ve Türkiye ittifakı ifadelerini sayısız kere kullandım. Baska bir siyasi partinin yaptığı tarif ve o tarifi aynı duyguyla paylasan kişilerin durumu kendilerini bağlar. "Kent Uzlaşısı” " ifadesinin DEM Parti söylemi oldugunu biliyorum. Yukarıda ismi geçen terör örgütleri ve bağlantılı örgüt üyelerinin ne isimlerini ne söylemlerini biliyorum ne de takip ettim. Öyle bir merakım da yoktur. 2024’te DEM, Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Meral Danış Beştaş’ı çıkarmıştır. Yarıştığımız adaylar içerisinde DEM Parti adayı da vardır. Buna rağmen CHP, İstanbul ve birçok ilimizde Türkiye ittifakı söylemini sloganlaştırarak kapsayıcı bir yerel seçim politikası gütmüştür. Bu çerçevede İstanbul ve Türkiye’nin muhtelif illerinde, ilçelerde oluşan Meclis üyesi listelerinde her parti ve görüşten isimler dahil edilmiştir. İstanbul'da birçok ilçede geçmişte başta AK Partili olmak üzere İYİ Parti, MHP, BBP ve DEM gibi birçok partide siyaset yapmış insanlar listelere dahil edilmiştir.
Bu süreç CHP Genel Merkezi üzerinden onaylı listeler ile ilçe seçim kurullarına teslim edilmiştir. İlçe seçim kurulları, terör örgütü üyeliği dahil, seçilme hakkına sahip olmayan kişileri listeden çıkartır. 2022 yılında tespit edildiği söylenen insanların 2024’te listelerde görülmesi halinde müdahale edilmesi gerekirken, AK Parti’nin İstanbul’da ve 26 ilçede kaybettiği seçimden yaklaşık 7 ay sonra başlatılan soruşturma süreci meclis üyelerinin bahsi geçen ve terör örgütü üyesi olduğu ifade edilerek yasal islem baslatılmıştır. Bu işlemi kasıtlı bir itibarsızlaştırma süreci olarak görüyorum. Ya ilçe Seçim Kurulu görevini yapmamıştır ya da YSK görevini yapmamıştır ya da yürütülen soruşturmalar hakkaniyetli değil. İşlem yapılan insanların içinde devlet memuru dahi vardır. Konu ile ilgili bilgim bu kadardır. Kent Uzlaşısı bana değil şu anda Türkiye'nin mevcut siyasi gündeminde hükümetle yoğun diplomasi içerisinde bulunan DEM Parti yöneticilerine sorulmalıdır.”
İmamoğlu, “Kent Uzlaşısı kapsamında, İstanbul ilçe belediye ve Büyükşehir Belediye Meclis üyelikleri ile belediye başkan yardımcılarından 18 kişinin terör kayıtları olduğu, bu kişilerin yerel seçimden bir ay önce HDP’den CHP’ye geçtikleri, bu şahısların karar alıcı mekanizmalarda yer almalarının sağlandığı belirtilerek, bunu kimin sağladığı” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“İlçe Seçim Kurulu ve YSK’ya bildirilen listelerde bu isimler bulunmasına rağmen bu tespitin yapılmayıp, bu soruşturma süreçlerinin başlatılmasını yargı üzerinden bir siyasi müdahale olduğunu hatırlatmak isterim. Beni ilgilendiren kısmı, CHP’nin, İstanbul ve Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde, Türkiye'nin hukuken yasal olan siyasi partilerinde geçmişte üye olmuş birçok ismi Türkiye ittifakı kavramı ile listelerinde göstermiş olduğu gerçeğidir. 39 ilçede yaklaşık 1500'e yakın meclis üyesinin kim olduğu ya da kimlerle iltisaklı olduğu meselelerini bilmem mümkün değildir.”
İmamoğlu, eski HDP Genel Başkan Yardımcısı, sosyolog Azad Barış ile iki kez görüştüğünün ve ortak bazdan telefonlarının sinyal verdiğinin anımsatılması üzerine de “Azad Barış’ı tanıyorum. Tanıştığım 7 yıl içerisinde sohbet ya da toplantıların hemen hemen tamamında DEM Partili bir kısım milletvekillerinin de olduğu buluşmalar yaptım. Azad bey bu toplantıların tümünde tam eğitimini bilmemekle beraber, sosyolog, siyaset bilimci ve toplumsal siyasi araştırmalar yapan bir kurumu üzerinden degerlendirmeler yapmak ve siyasi açılımlarını paylaşmak DEM partili milletvekilleri ile bir araya gelerek bizim de masamızda bulunan bazı arkadaşlarımızla birlikte siyasi değerlendirmelerini dinlediğimiz, muhtelif toplantılar yaptığımız şahıstır. Çerçevesi ağırlıklı olarak yerel seçim süreçleri ile ilgilidir. Benzer siyasi periyotlarda başka siyasi partiler ve onlara hizmet eden düşünce kuruluşları ve uzmanlar ile çok farklı buluşmaları yapmış bir kişiyim. Teknik ve siyasi analiz görüşmeleri ve ağırlıkla farklı seçmen gruplarının eğilimleri ile ilgili görüşmelerdir. 10’dan fazla kez Azad Barış ve çoğunluğu DEM Parti milletvekili olan gruplar ile toplantı yaptık” yanıtı verdi.
İmamoğlu’na Gizli Tanık İlke’nin, “2024 Yerel Seçimlerinde DEM Parti' nin seçimlerde CHP'yi desteklemesi için sağlanan para trafiği Murat ONGUN tarafından gerçekleştirildi” yönündeki ifadesi de okundu. Para trafiğinin kim tarafından sağlandığı soruldu. İmamoğlu, şu yanıtı verdi:
“Mehmet Ali Çalışkan ile 2018’de, adaylık dönemimde tanıştım. CHP ile çalışan değerli bir araştırmacıdır. Reform Enstitüsü, düşünce kuruluşu olarak geliştirmek arzusunda olduğumuz bir kurumdur. Ancak henüz etkin şekilde faaliyetlerde bulunmaya dönük planlama oluşturulamamıştır. Vakfın kurucuları arasındayım. DEM Parti ile CHP arasında bağlantı ve finans ilişkisini kurmakla ne Murat Ongun’un, ne Mahir Polat’ın, ne Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın ilişkisi yoktur. Cumhuriyet ile yaşıt CHP’nin bir parti ile ilişki kurma konusunda dışarıdan bir kimsenin aracılığına da ihtiyacı yoktur. Gizli tanık uygulamasını da beyanlarını da kabul etmiyorum. Çoğunlukla uydurma, kumpas içerikli ve yalan ifadelerdir.”
İmamoğlu’na, gizli tanık Meşe’nin, insan kaynakları birimi aracılığıyla HDP’ye yakın isimlerin işe alındığı iddiası da soruldu. Aynı gizli tanığın, İBB’nin Dış İlişkileri Başkanlığı’nı yapan emekli büyükelçi Mustafa Osman Turan’ın Türkiye ile ilgili elinde bulundurduğu önemli konuları yurtdışında İmamoğlu’nu parlatmak için koz olarak kullandığı iddiası da anımsatıldı. İPA’nın faaliyetleri, bilim insanlarının yaptığı raporlamaların algı operasyonlarında kullanıldığı iddiaları da okundu. İmamoğlu’na bu konular soruldu.
İmamoğlu, “Gizli tanık ifadelerini şiddetle reddediyorum. Tümü ile yalan iftira, uydurmadır. Bahsi geçen bir kısım yakından tanıdığım insanların namusuna, şerefine ve haysiyetine hakaret içeren seviyesi çok düşük cümlelerle doludur. Yüce Türk yargısının böyle bir gizli tanık yöntemini tercih ederek 3 kez tarihi oy rekorlarıyla İstanbul'da seçim kazanmış, 16 milyon İstanbullunun belediye başkanını bunlarla muhatap etmesini derin üzüntü ile karşılıyor ve kınıyorum” dedi.
İmamoğlu’na, belediyede işe alınan 21 kişinin terör örgütleri ile iltisaklı olması da soruldu. İmamoğlu, “Bu konuda daha önce hakkımda yürütülen ve ne yazık ki savcılığını dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı ve ne ilginç tesadüf ki bahsi geçen tarihler arasında hem AK Parti dönemi hem de kayyım döneminde mevcut İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın 6 Mayıs 2019’da kayyım olarak görev yaptığı döneme de denk gelmektedir. Dolayısıyla bahsettiğim sayın bakanın AKP ve İstanbul Valisi olarak görev yaptığı bu dönemlerde de bahsi geçen raporda olan iltisaklı kişiler tarafımızca tespit edilmiş ve kamuoyuyla paylaşılmıştır. Sonrasında İçişleri müfettişleri soruşturmalar yapmış ve hakkımızda dava açılmamıştır. Gizli tanık dinlemek yerine soruşturma dosyasını hazırlayan savcılık gerekli bilgileri ilgili yerlerden temin edebilir. MASAK Raporu’nda, Reform Vakfı’nın para transferi ilişkisinde bulunduğu şahıslardan Mesut Yeğen’in örgüt üyeliğinden yargılandığı anımsatılarak, vakfın neden bu kişiyle ilişkili olduğunun sorulması üzerine İmamoğlu, “Harp Okulu mezunu, Kuleli Askeri Lisesi mezunu ve TBMM grup başkan vekili olan arkadaşlarımla böyle bir vakıf kurduk. Mesut Yeğen, profesör ve siyaset bilimcidir. Basından ve televizyon programlarından tanındığını düşünüyorum. Öğrendiğim kadarıyla yargılandığı davada beraat etmiş ve 2021 yılında bu karar kesinleşmiştir. Vakfın yönetiminde yer almadığım için Yeğen’e niçin ödeme yapıldığına yönelik bilgim yoktur” yanıtını verdi.
İmamoğlu’na, vakfın başkanı Mehmet Ali Çalışkan’ın hesap hareketlerindeki yüksek para miktarları da soruldu. İmamoğlu, “Konu Çalışkan’ı ilgilendiren şahsi bir durumdur. Bilgim, görgüm yoktur” dedi.
İmamoğlu, “Kent uzlaşısı tanımına ve bu fikrin gerçekleştirilmesine yönelik katkılarının” sorulması üzerine, “Ben bahse konu kavramı hiç kullanmadım. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir katkım da bulunmamaktadır. Ayrıca başka bir siyasi partiye benim fikri ve söylemsel bir katkım olması da düşünülemez. Belediye meclis üyelerini belirleme yetkisi de CHP Genel Merkezi’ne aittir. Katkım bulunmamaktadır. Ancak bildiğim kadarıyla başka partilerden de seçime kısa zaman kala istifa edip CHP’ye katılan, belediye meclis üyesi adaylar olmuştur” diye konuştu.
İmamoğlu, tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in adaylık süreciyle ilgili bilgilerinin sorulması üzerine de “Esenyurt’ta belirlenen arkadaşımızın çekilmesine müteakip, Esenyurt ilçesinin demografik yapısına uygun olduğu düşünülen ve geçmişte benim danışmanlığımı da yapmış CHP üyesi Ahmet Özer, CHP Genel Merkezi tarafından aday gösterilmiştir. Bu süreçlerin tamamı Büyükşehir Belediye Başkan adayının tavsiyesi, il başkanlığının çalışma ekibine sunulması ve öneriyi olumlu bulması halinde MYK önerisi ile PM’de oylanarak karar verilir” yorumunu yaptı.
“Türkiye’ye büyük bir bedel ödetildi”
İmamoğlu, son sözlerinin sorulması üzerine şöyle dedi:
“19 Mart 2025 sabah saat 06:00 itibari ile İBB Başkanlık Konutu kapısına yüzlerce çok sevdiğim polisimizi yığarak, güneş doğmadan yasaya uygun olmayan bir şekilde gözaltına alınma metodunu kınıyorum. İfade etmeliyim ki işlemi yürüten polislerin nezaket dışında hiçbir kötü davranışı olmamıştır. Ancak bu talimatı veren kişi ve şürekası Türkiye’ye çok büyük bir bedel ödetmiştir. 4 gündür nezarette bulunan bir kişi olarak yürütülen soruşturmaların içinin boş, ahlak sınırlarını aşan uydurma sorularla dolu en güçlü dayanağını gizli tanık ifadelerine bağlamış olması ve gözaltına 3-5 gün kala hatalı tespitler içeren MASAK raporlarıyla doldurulmuş, tarihe kara bir leke olarak geçecek süreç yaşatılmıştır. Bu süreç Türkiye’nin itibarını zedelemiştir. Hukuk ve adalet duygularını vatandaş nezdinde yerle bir etmiştir. Türkiye'nin ekonomisini alt üst etmiştir. Gençlerin umudunu perişan etmiştir. Elbette bu süreci yöneten insanlar ve yöneticisinin, hem yüce yaradan huzurunda hem de bu dünyada hukuk önünde hesap vereceği günler yakındır. Aynı kişi ve şürekası yine bir başka Ramazan ayında 6 Mayıs 2019’da gözünü kırpmadan kul hakkı yiyerek milletin iradesini gasp etmiştir. 2025 yılına geldiğimizde aradan 6 yıl geçmesine rağmen yediği demokrasi tokadının şiddetini anlayamamış, hala bel altı oyunlarla, mert olmayan anlayışı ile milletin iradesini gasp etmeye ve kul hakkı yemeye devam etmektedir.
Milletimiz bunu görmektedir. Milletimizin vicdani ve adaleti bu haksızlığa karşı gereken cevabı mutlaka sandıkta verecektir. Gözaltına alınmadan oluşturulan, uydurma 6 dava ve 30 yıla yakın hapis cezası istemi ile İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edilen 31 yıllık diploma ve sadece gözaltından bir gün önce açılan kreşleri kapatmaya yönelik şahsıma tebliğ edilen soruşturma bu kişilerin kötü emellerinin ispatıdır. Ben ülkemiz için büyük tehdit haline gelen sürecin milletimiz tarafından anlaşılması için elimden geleni yapacağım. Dünden bugüne milyon kat milletimizin gücünü arkamda daha fazla hissediyorum. Cesaretimin tarifini dahi yapamam. Koltuğunu korumak için her şeyi yapmayı kendine hak gören ve milletimize ait olan her seyin; diplomanın, mülkiyetin, şirketlerin, yeşil alanların, okulların, boğaz kıyımlarının kendisine ait olduğunu düşünen bu zihniyetten ülkemizin bir an önce kurtulması şarttır. Aksi taktirde insanlarımızın geleceği tehdit altındadır. Emniyet Müdürlüğünde ve savcılık makamında vermiş olduğum ifadelerde de görüyorum ki bana ve arkadaşlarıma akla hayale gelmeyecek suçlama ve iftiralarla bir yol tercihi yapılmaktadır. Ben Anadolu'nun bağrından çıkmış ve devletinin birlik ve bütünlüğüne bağlı, Trabzon'un 40 haneli bir köyünde doğmuş bir çocuğun İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını sağlayan Cumhuriyete olan bağlılığını her koşulda ifade eden, Atatürk'ün emaneti "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" prensibini kamu hizmetinde asla unutmayan demokrasi aşığı bir kişi olarak bu yargı tacizi sürecini önüme koyan herkesi en üst seviyede kınıyor, hakkımı ömrüm boyunca hukuki yollardan arayacağımı beyan ediyorum. "Hak yemem, hakkimi da yedirmem" prensibimi milletimiz çok iyi bilir. Milletimiz de hak yiyeni sevmez, hakkını yedirmeyeni sever. Bu prensiple milletimizin bugün itibari ile sorumluluk alarak hak mücadelesini en üst seviyede vereceğine olan inancımla ifade ediyorum ki; milletimiz büyüktür. Bu iftiralar milletimizin bağrındaki duvarlara çarpıp geri dönecektir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.”
"Yolsuzluk" iddialarıyla ilgili ifadesi
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İBB Medya AŞ'deki "yolsuzluk" iddialarına ilişkin savcılık sorgusu tamamlandı. Emniyet ifadesi 121 sayfa tutan İmamoğlu’nun savcılık ifadesi ise yalnızca 2 sayfa oldu.
“Fotoğraflar şahsıma uygun bir soru yöntemi değil”
Adliyeye sevk edildikten sonra, ilk önce terör dosyası kapsamında ifadesi alınan İmamoğlu’nun yolsuzluk iddialarına ilişkin ifadesi de tamamlandı. Emniyetteki sorgusu sırasında kendisine gösterilen fotoğraflara ilişkin beyanda bulunan İmamoğlu, “Ben fotoğraflar ile ilgili cevap vermek istemiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım ve Türkiye'de en fazla gündemde olan kişilerdenim. Hayatım halkın arasında geçiyor ve insanlarla ilgili en fazla güvendiğim şey bir kere gördüğüm insanları tanımak ve hatırlamak üzerinedir. Ancak listeli bir şekilde fotoğraf tablosunun önüme konularak büyük bir bölümünün benimle çalışan özel yaşamımda benimle ilişkili ve siyasi olarak yol arkadaşı olduğum belli insanların bana sorulmasının şahsıma uygun bir soru yöntemi olarak görmüyorum. Zaten fotoğraflarda olan kişilerle ilişkilerim bellidir ve tespitlidir. Diğerleriyle ilgili tanımadığım insanları gözümle hatırladığım kadarıyla ifade ederek tanımaya çalışacak çaba içerisinde olacak bir kişi değilim” diye konuştu.
“Binlerce kamulaştırma işleminden biri”
İmamoğlu, Sarıyer’deki bir alanın kamulaştırılmasına ilişkin soruyu da “Kamulaştırma ile ilgili tamamen belediyenin bölgeyi yeşil alan olarak halkın huzuruna sunması için yapılmış bir çalışmadır. Belediye olarak binlerce kamulaştırma işlemi yapılmıştır. Bu da onlardan sadece bir tanesidir. Yasemin Eroğuz tarafından satın alınan söz konusu yer her ne kadar MASAK raporunda 3 milyon tl matrahlı 250 bin tl kapora ödemesi şeklinde gözükmüş ise de söz konusu arazinin alımı için Türkiye İş Bankası’ndan iki ayrı kredi kullanılarak gerçekleşmiş olup, ödemeler kredi vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Bu hususun tekrardan araştırılmasını istiyoruz” yanıtını verdi.
“Ticaretim ile ilgili hususlar kamuoyunun önünde şeffaf biçimde sürüyor”
Emrah Bağdatlı, Adem Soytekin, Hüseyin Köksal, Fatih Keleş gibi şahısların malvarlığındaki artışlardan bilgisinin olmadığını kaydeden İmamoğlu, “Kendi ticari hayatlarıdır” dedi. İmamoğlu ifadesinin devamında şunları söyledi:
“Bir kamu yöneticisi olarak kamu ahlakına sahip olduğumu iddia eden bir kişi olarak en önemli hususun şeffaflık ve hesap verebilirlik olduğunu çok iyi bilirim. Hayatım ile ilgili hiçbir hususun gizliliği olmamıştır. Hele hele kamu yöneticisi olduktan sonra gizlilik olamayacağını da bilen birisiyim. Ticaretim ile ilgili ailem ilgili tüm hususlar kamuoyunun önünde şeffaf bir biçimde sürmektedir.
“Kul hakkı yenmesi ağırıma gitti”
Üç nesildir ticaretin içinde olan bir insan ve dünyanın en büyük şehirlerinden birinin belediye başkanı olarak kamuda hesap sormanın ve hesap vermenin çoklu yöntemleri var iken dört gün önce sabah 6'da yüzlerce polisin evden bir insanın alınması ve oluşan gündem ile Türkiye'ye büyük bedeller ödetilmesi, ilave olarak da insanların mutsuz ve huzursuz hale getirilmesi ve son olarak mübarek Ramazan ayında kul hakkı yenmesi benim ve milletimin çok ağırına gitmiştir.
“Mücadeleye yemin ettim”
Üzülerek bir şehrin yollarının kapandığı, giriş çıkışın denetlenir hale geldiği, koca ilçelerin tümüyle barikatlarla çevirili bir ortamın benimle ilgili soruşturma süreçlerinin ve gözaltına alma eyleminin ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. Doğru yöntemi tercih etmeyip namusuma, haysiyetime leke getirecek uygulamaları yapanların, raporları düzenleyenlerin Allah'ın verdiği ömür kadar mücadeleme hukuki zeminde sonuna kadar arayacağıma yemin ettim.”
İmamoğlu'nun avukatları ise savunmalarında, "hukuki bir savunma yapmak sanki her şey özellikle soruşturma hukuka uygun yürüyormuş algısına teşne olmaktır. Olmayacağız" diye konuştu. Avukatlar, "Duyuma dayalı bir kurgu etrafında uydurma tanık beyanları, içerikleri itibariyle sahte olduğu aşikar MASAK raporlarıyla bir gözaltı kararı verilmiştir. Hiç bir yanıyla bunları kabul etmek mümkün değildir. MASAK raporlarını hazırlayanlar ve bu hukuksuzluğa iştirak edenler hesap vermeli, müvekkil derhal serbest bırakılmalıdır" ifadelerini kullandı.