Ortaylı, Hürriyet'teki "Şiddet, cinayet ve Türkiye" başlıklı bugünkü yazısında, “Şiddet ve suçun sadece son dönemlerin bir alışkanlığı olduğunu düşünmeyelim; ancak endüstrileşen şehir, eşitsizliğin sadece gelir dağılımında değil, eğitimde de görüldüğü, insanların mutluluk ve mutsuzluklarını çözümleme biçimlerinin zaman içinde farklılaştığı bir toplum yapısını doğurmuştur” değerlendirmesinde bulundu.
“Bir toplum, insanların birbirlerinin derdini dinlediği, yüz yüze çözümler aradığı bir yerken, son iki-üç yüzyılda bu konuda gittikçe artan bir yalnızlık ve bireysel toplum yapısının ortaya çıktığı görülmüştür” tespiti yapan Ortaylı, şunları kaydetti:
“Bir gencin hayatı, 20 yıl içinde Anadolu’nun sakin yaşantısından kopup İstanbul, Ankara veya İzmir’in varoşlarında devam ederse (ki bu şehirlerin varoşları birbirinden çok farklı sorunlar ve yapılara sahiptir) ve ümitsiz bir fakirlikten öteye geçemezse, bunun çözümü nedir? Çözüm, erken emeklilikle insanları geçindirmek değildir. Kırsal yaşama dair eğitim verilmeden, köy hayatından kopmuş insanları yeniden köylere adapte etmeye çalışmak da değildir. Bu bir çıkış yolu değildir ve neredeyse imkânsız bir hayaldir; çünkü köye dönen insanlar, yumurtayı dahi satın alacakları bir bakkal aramaktadır.
Eğitimde gerçeklikten kopuk, fanteziye dayalı programlar yapmak hiçbir sorunu çözmez. Özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde, 1930’larda kaliteli şekilde inşa edilen okul binalarıyla dolu köyler mevcuttur. Bu okullar bugün boştur; oysa boş olmaları için bir sebep yoktur. Orada hâlâ çocuklar yaşamaktadır.”
Ortaylı son olarak, “Okuyup bir meslek sahibi olacak diye getirdiklerimiz, işsiz çete üyeleri hâline geliyor. Uyuşturucu, tarihte hiç olmadığı kadar yaygınlaşıyor. Meslek eğitimi verilemiyor; eğitim alanların da iş bulması zorlaşıyor. Türkiye için özel problemler ve 85 milyonluk bir ülke için üzücü sonuçlar doğuran bir tablo bu. Çok daha iyisini yapabilir, çözüm üretebiliriz” diye yazdı.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.