Son yıllarda seçim öncesi en çok duyduğumuz sözler 'istikrar' ve 'beka' oluyor nedense.

Oysa 21 yıldır ülkeyi aynı parti yönetiyor.

İktidarda istikrar olsa da sade vatandaşın hayatı tepetaklak olma konusunda istikrarlı.

Her seçim öncesi duble yol, hızlı tren hatları hatırlatılıp ülkenin nasıl da geliştiği anlatılıyor ve daha fazlası için destek isteniyor.

Dersiniz bütün ülke sürekli seyahat halinde ya da her ailede bir TIR şoförü var.

Bir yandan da neredeyse çeyrek asırdır iktidarda olanlar ülkeyi terörün ele geçireceği korkusunu salıyor ortalığa.

21 yıldır ellerini kimin tuttuğunu söylemiyorlar.

Ya dış mihraklar bunu engellemiş ya da içerideki işbirlikçiler yollarına taş koymuş imaları da havada uçuşuyor.

Gerçi istikrar için gerekçe gösterilen terör konusu da net tanımlanmadığı için herkesin bir gün terörist ilan edilme riski de bulunuyor.

Ama kabul edelim bu konuda istikrarlı uygulamaların olduğu yılları yaşadık.

Ekonomide de enflasyonun istikrarlı bir yükselişi sözkonusu.

İlgili Bakan bu günler için tek haneli rakamları işaret etmişti ama kimse inanmadığından hayal kırıklığı da yaşanmadı.

Her gün çarşıya pazara çıktığında aynı ürünü istikrarlı bir şekilde zamlı almaya da alıştı herkes.

Demokrasi derseniz onda da istikrarlı bir gerileme yaşanıyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde tek kişinin yetkileri sonsuzluğa doğru artarken, atanan bakanlar istifa bile edemiyor.

Sade vatandaşın halini hiç sormayın, ağzını açsa cezaevinde olacağını bildiğinden istikrarlı bir şekilde geçim derdine odaklanmış durumda.

Özgürlükleri düşünecek hali kalmadı kimsenin.

Mideden gelen gurultu kafasının içindeki sesleri bastırıyor.

Alın size istikrarlı bir demokrasi.

Bir de beka sorunu var bu ülkenin, tek partili iktidarın onca zamandır geniş yetkilerle başta bulunmasına rağmen.

Eğer iktidar değişirse beka sorunu ortaya çıkar deniliyor seçim arefelerinde.

Bütün dünya gözünü bu topraklara dikmiş iktidarın gitmesini bekliyor.

Buna karşı koyabilecek tek güç ise mevcut iktidar.

Yoksa hafazanallah! Düşünmesi bile korkunç algısı oluşturuluyor.

Bakın daha dün buna örnek iki açıklama yapıldı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "14 Mayıs akşamı ya şampanya patlatıp sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb'ine hamdedenler olacak" dedi mesela.

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, el yükseltti ve "Terör örgütlerine bu ülkeyi yeniden teslim edecek zamanımız yok, bir karış toprağımız da yok. Biz birliğimizi ve dirliğimizi muhafaza ettiğimiz sürece inşallah bunların üstesinden geleceğiz" diyor.

Yani aslında bir seçim değil Kurtuluş Savaşı'ndayız.

Sağolsun hayatları istikrar içinde olan azınlığa mensup bakanlar da naçizane biz fanileri uyarıyor.

Derdi ailesinin geçimini sağlamak olan sade vatandaşa bunca sorumluluk yüklemek biraz fazla olmuyor mu?

Hem terörü engelleyecek hem ülkenin parçalanmasının önüne geçecek.

Bunu da tek oyla yapacak.

Bir yandan da şikayet etmeyecek yaşadığı olumsuzluklar nedeniyle.

Ha bir de kendi günlük sorunlarına çare arayacak.

Bu ülkenin sade vatandaşı olmak ne zormuş arkadaş!