Bizim gibi uluslararası kriterlere göre demokrasi bile kabul edilmeyen ülkelerde kendine özgü kurallar işler.

Mesela 'Cambaza bak' çok işlevsel bir kuraldır.

'Bul karayı al parayı' da öyle.

Halk, yönetenlerin bir işaretiyle ya cambaza odaklanır ya da karayı bulup parayı almanın derdine düşer.

Bu işarete uymazsan, o zaman geçmiş olsun!

Terörist de olursun, bölücü de...

Bir de muktedirler bunu size söylemez bizzat hep birlikte cambaza bakanlara söylettirir.

Tabi hukuk düzeni içinde bir bedeli de olacaktır bunun.

Onun için de inanmasanız da cambaza bakıyormuş gibi yapmak zorunda kalırlar bu insanlar.

Otoyolların, şehir hastanelerinin, köprülerin tadını çıkarmak varken bunların maliyetini soramazsınız mesela.

Hani devletin kasasından bir lira çıkmayacaktı, garanti ödemeleri ne kadar diye de soramazsınız...

Özelleştirmelerden elde edilen 63 milyar dolar nerelere harcandı, deprem vergileri nereye gitti, vergi ve imar afları, bedelli askerlik gibi uygulamalardan elde edilen milyarlar ne oldu diyemezsiniz.

Türk Telekom üzerinden bize 20 milyar dolar civarı borcu bize bırakıp Lübnan'a dönen Hariri'den paranın nasıl tahsil edileceğini de gündeme getiremezsiniz.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili dosyanın ilk günlerdeki hararetli suçlamalara rağmen Suudi Arabistan'a neden gönderildiğini merak edemezsiniz.

Birleşik Arap Emirlikleri'ni 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında diye suçlayıp sonra yakınlaşmayı da, darbeyle Mısır'ın başına geçen Sisi'yi firavunlukla suçlayıp Rabia'nın katili olduğunun söylendiğini hatırlatamazsınız da.

Bu liste uzar gider...

Muktedirler, bunların hiçbirinin konuşulmasını istemez.

Cambaza bak işte, akşam evine ekmek götürmeye devam edersin, bundan büyük nimet mi var der.

Karayı bulup parayı alırsan da senden iyisi yok...

Bizim gibi uluslararası standartlarda demokratikmiş gibi olan topraklarda "E sandık var kardeşim, seçim yapılmıyor mu" denilerek, halkın yönetime karar verdiği belirtilir.

Ama aday olanların da daha önce milletin vekili olanların da mal varlıkları açıklanmaz kamuoyuna.

"Neredeeeeen nereyeeee!" demenize de izin verilmez.

Tek aracıyla şehir içi nakliyatçılık yapan kişinin il başkanlığı ve milletvekillikleri sürecinde gemi ve TIR filolarına sahip olması sorgulanamaz.

Bu kişinin bir şeker fabrikası özelleştirmesinde 600 milyon dolarlık teklif için el kaldırdığını televizyondan görseniz de inanmamalısınız.

Mümkünse kafanızı başka tarafa çevirip, ekmeğinize bakmalısınız.

Öyle ya muktedirler bonkördür.

Devlete ait istatistik kurumunda bilimsel verilere göre açıklanan enflasyona sizi ezdirmemiştir.

Daha ne yapsınlar memnun etmek için.

Çarşıda, pazarda yetmiyorsa paranız bu sizin savrukluğunuzdandır.

Bir de ya hu bir milletvekili bile bu kadar servet sahibi olabiliyorlarsa onun adaylığına karar verenlerin durumu nedir acaba diye şeytani soruları da aklınıza getirmemelisiniz.

Onun yerine şifa niyetine gece yatmadan önce manda yoğurdu karışımı yenebilir misal.

"Manda yoğurdunun içine 3 - 5 tane Medine hurması doğrayın. Ona biraz çay kaşığı kestane balı ve bir de içine yulaf atın. Bu dörtlüyü karıştırarak yeyin ve yatın."

Eğer hergün 165 liralık bu karışımı yeyip yatabiliyorsanız zaten şu ana kadar anlattığım her şeyi unutabilirsiniz...