Tolga Gültekin: Psikolog
Orçun Mete Bayrakdar: Dil Konuşma Terapisti
Her insanın bir hikâyesi vardır. Kimi zaman bu hikâyeyi sözlerle anlatırız, kimi zaman gözyaşlarıyla ya da derin bir sessizlikle. Ama bazen yaşadıklarımız o kadar büyük olur ki konuşacak kelimeler bulamayız. Bu yazıda, psikolojik travmaların konuşma üzerindeki etkisini, yani "suskunluğun anatomisini" anlatacağız.
Travma Nedir ve Nasıl Etkiler?
Travma, bir insanı derinden etkileyen korkutucu, üzücü ya da beklenmedik olaylara verilen isimdir. Bir çocuğun sevdiği birini kaybetmesi, bir kazaya şahit olması ya da şiddet gibi olumsuz bir olay yaşamış olması travmaya örnek verilebilir. Bu tür olaylar bazen o kadar çok korku ya da üzüntü yaratır ki, bir çocuk konuşacak cesareti kendinde bulamaz.
Travma ve Konuşma Bozuklukları
Travmatik olaylar, beyindeki duyguları ve düşünceleri kontrol eden bölgeleri etkileyebilir. Özellikle çocuklar, olayları tam olarak anlamlandıramadıkları için bazen ne hissettiklerini bile ifade edemezler. İşte bu nedenle, bazı çocuklar travma sonrasında suskun kalabilir.
Bir travma yaşayan çocuk, konuşma yerine kendini resim yaparak, oyuncaklarla oynayarak ya da sessizlikle ifade etmeyi tercih edebilir. Ancak bu sessizlik, bazen bir yardım çağrısıdır ve dikkatle dinlenmesi gerekir.
Sessizlik Arkasında Saklanan Psikolojik Etkiler
Travmalar, bir çocuğun sadece dilini değil, duygusal dünyasını da etkiler. Travma yaşayan bir çocuk, çevresine güvenmekte zorlanabilir. İçine kapanabilir ve “Bir daha kimseye bir şey anlatmam” diye düşünmeye başlayabilir.
Bu durum bazen okul hayatında da sorunlar yaratabilir. Derslerde sorulan sorulara cevap vermek istemeyebilir, arkadaşlarıyla oyun oynamaktan kaçabilir. Bu da zamanla kendini yalnız hissetmesine ve sosyal hayattan uzaklaşmasına neden olabilir.
Travmayı İyileştirmenin Yolları: Konuşma Terapisi
Dil ve konuşma terapisi, travma yaşayan bireylerin kendilerini ifade etmelerine yardımcı olan etkili bir yöntemdir. Bu terapilerde çocuklar, duygularını ve düşncelerini sözlere dökmeyi yeniden öğrenirler. Terapist, onlara sözcüklerle oynamayı, hikâyeler anlatmayı ve duygularını fark etmeyi öğreterek adım adım iyileşme sağlar.
Örneğin, bir çocuk terapide oyuncak bebeklerle yaşadıklarını anlatabilir. Terapist, çocuğun oyun aracılığıyla kendisini ifade etmesini teşvik eder ve konuşma sürecini destekler. Bu sayede çocuk, sadece kelimelerini değil, duygularını da geri kazanır.
Toplum Olarak Nasıl Destek Olabiliriz?
Travma yaşayan bireyleri anlamak ve desteklemek çok önemlidir. Bir çocuk susuyorsa, belki de söylemek istediği bir şeyler vardır ama bunu ifade edecek cesareti ya da kelimeleri yoktur. Ona sözü kesilmeden, yargılanmadan dinleneceğini hissettirmek çok önemlidir.
Ebeveynler, öğretmenler ve arkadaşlar olarak bizler, bu çocuklara “Senin hikâyen benim için çok önemli” mesajını vermeliyiz. Konuşmak istemediklerinde, onlara sabırlı ve anlayışlı bir yaklaşımla destek olmalıyız.
Kelimelerin Gücünü Yeniden Keşfetmek
Travma, bir insanın hikâyesini anlatmasını zorlaştırabilir, ama bu hikâye asla kaybolmaz. Dil ve konuşma terapisi, bu sessiz hikâyeleri yeniden canlandırmak için bir anahtar görevi görür. Travma yaşayan bireylerin sesi olmak, kelimelerin ötesinde bir anlam taşır. Toplum olarak bu sesi desteklemek, suskunluğun anatomisini anlamak ve onun ötesine geçmek bizim elimizdedir.