İlk bölümde yaklaşık 14 yıldır Suriye’de olup bitenlere, Ortadoğu’nun genel yapısına, Ortadoğu üzerine yapılan planlara, Baas Rejimine, Arap Baharına, Suriye İç Savaşının safhalarına geniş bir perspektiften bakarak hafızamızdakileri güncelledik. Bu II. Bölümde de Suriye Savaşı’nın neden olduğu mülteci olayına, bu savaşın Hamas-İsrail Savaşıyla ilişkisine ve savaşın kazanan ve kaybedenlerine, yeni oluşumun Türkiye’ye etkilerine ilişkin ‘Esas Bilgi Unsurlarının’ neler olduğuna değineceğim.

Mülteci olayı, son yılların en büyük insanlık trajedisi; 11 milyon Suriyeli’nin farklı ülkelerde, mülteci durumunda olmasıdır. Suriye’de nüfusun yaklaşık üçte biri kaldı. 4 milyona yakın (bazı kaynaklara 7 milyon), statüleri mülteci olmayan, Suriyeli Türkiye’de bulunuyor. Bu durum, Türkiye’nin başına açılmış en büyük sorunlardan biri olarak gündemdeki yerini muhafaza ediyor. Söz konusu sığınmacıların ülkelerine dönüp dönmeyecekleri tartışılıyor.

Hamas-İsrail Savaşıyla ilişkisi

İsrail'in Hizbullah'la savaşı, Lübnan topraklarında genişleyerek devam ediyor. 7 Ekim 2024’te İsrail tankları Gazze sınırına ilerledi. Kasım sonundan itibaren İsrail ordusu, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesiyle işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri ve Suriye toprakları arasındaki tampon bölgeye yeni kuvvetler konuşlandırdı. Suriye sınırına giden Netanyahu, Esad rejiminin düşmesinin İsrail’in İran ve Hizbullah’a vurduğu darbelerin ‘zincirleme reaksiyonu’ olduğunu, tampon bölgeyi ele geçirdiklerini ve bu bölgeye dair 50 yıllık anlaşmanın Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte geçersiz olduğunu savundu. İsrail Genelkurmay Başkanı Halevi, “Bu geceden itibaren Suriye cephesinde savaşmaya başlayacağız ve kimsenin sınırlarımıza ulaşmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Şam Sednaya Hapishanesi

14 Temmuz 1789 Fransız İhtilalinde Fransız monarşisine karşı duyulan öfkenin ve kralın mutlak gücünün, adaletin keyfi uygulanmasının bir sembolü ve devrimin başlangıcının bir işareti haline gelen Bastille Hapishanesi’nin halk tarafından basılmasını çağrıştıran bir olay yaşandı. Sednaya Cezaevi’ndekilerin serbest bırakılması gündeme oturdu.

Şam’da ‘İnsan mezbahası’ veya ‘Esad’ın ölüm merkezi’ olarak anılan işkenceleriyle namlı, insanlık suçu sayılacak binlerce kişinin öldürüldüğü yeraltı hapishanesi Sednaya'nın gizli bölümlerde unutulan mahkumlar olduğu haberleri dolaştı.

Dünya nasıl tepki verdi?

Esad yönetiminin gidişine ilişkin ülkelerin tepkileri;

İsrail (Netenyahu): Gelişmelerden memnuniyetini belirtti, “tarihi bir gün” dedi. İsrail televizyonuna verdiği beyanatta, “Suriye’ye demokrasi getireceklerini” söyledi.

Rusya: “Barışçıl ve siyasi yollarla sorunlar halledilmeli” dedi ve vatandaşlarına Suriye'yi terk etme çağrısında bulunuldu.

ABD (Biden): “Nihayet Esat rejimi çöktü. Rejimin çöküşü temel bir adalet eksikliğinin sonucudur. Uzun süredir acı çeken Suriye halkı için daha iyi bir gelecek inşa etmek adına tarihi bir fırsat. Esad’ın hesap vermesi gerekiyor.”

Trump: “Rusya koruyamadı. Esad gitti. İran şu anda zayıflamış durumdadır.”

Bizim önceliğimiz bölgede güvenliği temin etmektir.”

Fransa (Macron): “Barbar devlet sonunda çöktü.”

Türkiye (Erdoğan): “Hiçbir ülkenin çakıl taşında dahi gözümüz yok.”

 

Suriye Savaşı’nın kazanan ve kaybedenleri

Rusya’nın Suriye'deki askeri varlığını artırması, üs bölgesini genişletmesine rağmen (BBC Rusça Servisi: Yaklaşık 7500 Rus askeri Tartus ve Lazkiye'deki üslerini muhafaza edecek görünüyor), İran’la birlikte Suriye denklemi dışında kaldığı görüşü ağırlık kazanıyor.

Suriye’nin bölünmesine neden olan emperyalistler, ABD, İngiltere, İsrail kazandı. Hatta Golan Tepelerine iyice yerleşen İsrail sürecin en büyük kazananı olarak gösterilmektedir.

Türk basınında ve açık oturumlarda “7 milyon göçmen var. 40 milyar dolar harcadık, kimden tahsil edilecek? Esad gitti, bahaneleri kalmadı, sığınmacılar ülkelerine dönmeliler”  görüşünü dile getirildi.

Suriye Savaşı’nı farklı kılan hususlar

  • İç savaş olmaktan çıkıp, süper güçlerin müdahil olduğu, kimyasal silahların kullanıldığı, dünya savaşının telaffuz edildiği boyutlara ulaştı
  • Taşeron terörist örgütlerden, bölgesel ve hâkim güçlere kadar değişik aktörler boy gösterdi
  • Her iki Dünya Savaşının patlak verdiği coğrafyada oldu
  • Oryantalizmin ve Siyonizm’in geçerli olduğunu gösterdi
  • ABD ve Rusya karşı karşıya gelmekten özenle kaçındı
  • ABD-İngiltere-İsrail-Türkiye-S. Arabistan aynı eksende bulundu (2010, CIA İslam yolu Anlaşması)
  • Kazananı kâğıt üzerinde belli olmayan, sonucu ve kaybedeni baştan belli bir savaşa dönüştü
  • Büyük bir mülteci sorunu yarattı, demografik parçalanmanın nelere mal olduğunu gösterdi
  • Ülkenin güvenliğini başka ülkelerinin delaletine bırakanlar hüsrana uğradı
  • Rusya-Ukrayna Savaş ile Hamas-İsrail savaşları Suriye savaşıyla bağıntılıydı
  • Barışı korumadaki kayıtsızlık, insan hakları ihlalleri endişe verici boyutlara ulaştı

·      Bu dönemde Türkiye’de Ergenekon, Balyoz operasyonları 15 Temmuz darbe girişimi, TBMM ve TSK’nın hedef alındığı vahim olayların gerçekleşti

·      Tıpkı Bağdat gibi Şam da çatışma olmaksızın düştü. (Dış basında, Suriye Ordusu ve daha önemlisi doğrudan Esad’a bağlı 4. Tümen’in savaşmaması için “firar eden subaylara 30 bin, erlere 15 bin dolar ödendiği, Katar ve S. Arabistan’ın finanse ettiği” iddiaları yer aldı.)

Esas bilgi unsurları

Gelişmelerden en fazla etkilenen ülkelerden biri, 911 kilometrelik sınırı olan, Türkmen yurdu Golan Tepeleri ve Türkmen varlığından dolayı Türkiye’dir. Tarih, ahde vefa ve mevcut durum dikkate alınarak bu olayda, en kritik, temel ve karar verici önemi sahip bilgileri ifade eden ‘Esas Bilgi Unsurları’nın (EBU) neler olabileceğini tespite çalıştım:

  • Suriye’deki gelişmeler ve yeni oluşumların Türkiye’ye etkileri,
  • Savaşın son safhasında, İsrail’in ‘Türkmen Yurdu Golan Tepelerinin’ tamamına hâkim olması karşısında Türkiye’nin tutumu ne olmalı?
  • Türkiye’nin izlediği rolden kaynaklı komşularla ilişkileri nasıl etkileyeceği
  • Tampon bölgenin terör örgütleri için ‘Kurtarılmış bölgeye’ dönüşüp dönüşmeyeceği
  • PYD/YPG'nin, Suriye'nin yeni siyasal sisteminde nasıl bir yapıda yer alacağı
  • Türkiye'deki sığınmacıların ülkelerine dönüşünün hangi oranda gerçekleşeceği
  • Türkiye’nin, Suriye'nin yeniden imar sürecinde rol alması için ne yapmak gerektiği
  • Suriye üzerinden, Ortadoğu ülkelerine ticari faaliyetlerin canlanabilmesi için nelerin yapılması gerektiğidir.

 

Sonuç

Suriye Savaşı, hâkim gücün tek kutuplu dünyada ‘Dünya Devleti’ olmak genel amacına erişebilmek için ‘Oryantalizm, Siyonizm, teoloji ve medeniyetler çatışması’ esaslarına göre, stratejik noktalara ve doğal zenginliklere hâkim olmanın bir parçasıdır. 1947’de İngiltere, yıllarca sömürdüğü Hindistan’ı Pakistan-Hindistan olarak bölmekle kalmamış, Keşmir’i de aralarında sorun olarak bırakıp çekilmiştir. Ortadoğu’dan çekilirken de ‘Churchill’in Hıçkırığı’ olarak tarihe geçen aceleyle cetvel kalem çizilen sınırlar, yıllar sonra Irak’ın, şimdi de Suriye’nin parçalanmasına zemin hazırlamıştır. ABD, Afganistan’ı uzun süre çatıştığı Taliban’a bırakıp çekilmiştir. Emperyal güçler, hedef ülkeye demokrasi getirecekleri vaadiyle ‘Arap Baharı’ örneğinde olduğu gibi iç isyanlar, ardından iç savaş ve vekalet savaşlarıyla askeri gücü zayıflatılmakta, yıllanmış liderleri düşürüldükten sonra, geçiş süreci yaşanmakta (Irak’ta Saddam’dan sonra 4 yıl) daha sonra peyk hükümetlere teslim ederek hedef ülkede hakimiyeti ele geçirmektedir.

Suriye’de de Irak benzeri uygulamaya göre 4-5 yıl kaos dönemi yaşatıldıktan sonra; kuzeyde Alevi, Halep ve Şam’da Sünni, İsrail hududunda Türkmen, Dürzi olmak üzere 4 parçaya bölüneceği söylenebilir. Rice’ın 2001’de, “İsrail’in güvenliği için ‘Yıpratıcı Kaosla’ Irak, Libya, Lübnan, Suriye, İran rejimleri değişecek” diye belirtiği plan büyük oranda gerçekleşmiştir.

Tüm bunlar yapılırken insan hakları ihlalleri ve özellikle kadın ve çocuklar başta olmak üzere masun insanların dünyanın gözü önünde katledilmesi, 11 milyon Suriyeli’nin göçe zorlanması vicdanları sızlatan bir durumdur. Bu noktada Cengiz Han’ın, “İçindeki düşmanı yenemeyen bir millet, ordusu ne kadar büyük olursa olsun asla hiçbir zafer kazanamaz” sözünü hatırlatmakta yarar vardır.

Suriye’nin güvenliği, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığının korunmasını, ülkemizin de Ortadoğu tuzağına düşmemesi dileklerimle yeni yılınızı kutlarım. 2025 barış ve huzur getirsin.

Bitti

Bölüm I : https://www.gazetezebra.com.tr/13-yil-suren-suriye-savasinin-ardindan-i