2024’ün son ayında, Suriye'de 13 yıl 8 ay 3 hafta ve 3 gün süren rejim son buldu. Rejimin sonunu getiren savaşı; Ortadoğu’nun genel yapısı, Ortadoğu üzerine yapılan planlar, Baas Rejimi, Arap Baharı, savaşın safhaları, kazananları ve kaybedenleri, Hamas-İsrail Savaşı ile ilişkisi ve yeni oluşumun Türkiye’ye etkilerine ilişkin unsurları geniş bir perspektiften aktarmaya çalışacağım.
Ortadoğu’nun genel yapısı
“Ortadoğu’da neler oluyor?” sorusunu doğru cevaplandırabilmek için Ortadoğu’nun karakteristik özellikleri ve değişmez niteliklerine bir göz atmamız gerekir:
· İnsanoğlunun ilk kavgası Kabil’in kardeşi Habil’i öldürmesiyle başlamış, kâinatta ilk kan akıtılan yer Ortadoğu olmuş, zamanla da istikrarsızlığın hâkim olduğu yere dönüşmüştür
· Bir zamanlar dünyanın en büyük kütüphanesi, bilim adamlarının bulunduğu Şam ve Bağdat’ıyla bölge köklü ve görkemli medeniyetin beşiğiydi
· Dünya enerji ihtiyacının önemli bölümünün karşılandığı bölgedir
· 20. yüzyılın ilk yarısında yaratılan devletlerden oluşur
· İslam dünyası olarak görülür
· ABD, ulusal çıkarlarından ziyade İsrail’in çıkarlarını gözeten politika izler
· İsrail ise ABD’nin Ortadoğu’daki askeri ve siyasi çıkarlarını koruyan bir denge unsurudur
· Emperyal güç zihniyetinin kirlettiği anti demokratik yapı hakimdir
· Petrole rağmen bölge ülkelerinin ekonomisi zayıftır
· Dost ve düşmanın çabuk yer değiştirir. Kimin kimle savaştığı çoğu zaman belirsizdir. Entrikaların döndüğü bir coğrafyadır.
Ortadoğu üzerine yapılan planlar
· Ortadoğu’nun paylaşımını öngören 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması,
· Ortadoğu’nun yapılanmasına ilişkin ABD ve NATO’nun 1979’daki Bernard Lewis Planı’na göre Sykes-Picot tekrar gözden geçirilerek din, mezhep ve ırk esaslarına dayalı 30 küsür devlet daha ortaya çıkartılma planı,
· 1991’de Irak’ta Çekiç Güç’le yapılanın 2015’te Suriye’de taşeron terör şirketleriyle yapılmak istenmesi,
· Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)
· Büyük İsrail Projesi,
· ABD eski Dışişleri Bakanı C. Rice’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 23 ülkenin rejim ve sınırlarının değişmesi gerektiğini ilan etmesi,
· Etnik köken ve dini mezhep temeline dayanan bir yapının oluşturulmak istenmesi.
Baas Rejimi
Suriye'nin yakın siyasal tarihine bakıldığında, istikrarsızlıkların ve çalkantıların hâkim olduğu görülür. Osmanlı'nın ardından batılı güçlerin hakimiyetine giren Suriye'de çok sayıda darbe ve siyasal sistem değişiklikler oldu. Baas Partisi 1947’de radikal Arap milliyetçileri tarafından kuruldu. 1963'te Hafız Esad’ın da yer aldığı Arap Sosyalist Partisi iktidarı ele geçirdi. Adı ‘Cumhuriyet’ olmasına rağmen baskıcı tek adam rejimi, diğer bir ifadeyle ‘Prematüre doğmuş bir ülke’ haline geldi. Petrole rağmen sanayi devrimi yapamadı, sosyal adaleti sağlayamadı. 61 yıllık dönemde iki devlet başkanı; baba Hafız Esad ve oğul Beşar Esad yönetiminde kaldı. 13 yılda ulusal uzlaşıyı sağlayamayan Beşar Esad, İran ve Rusya’nın desteklerine rağmen iktidarını sürdüremedi.
Arap Baharı (2010)
Arap halklarının demokrasi ve özgürlük hareketi olarak başlayıp mitingler, protestolar, ayaklanmalar, silahlı çatışmalar ve iç karışıklıklarla devam eden halk hareketi olarak tanımlandı. 2010 yılı sonunda başlayan Arap Baharı’nın görünürdeki amacı yıllanmış liderleri, değişmez demirbaşları değiştirmek, demokratik düzene geçişlerini sağlamaktı. Büyük bir heyecan yaratmıştı. Tunus’un değişmez sanılan lideri Zeynel Abidin Bin Ali’yi iktidarından etti. Tüm bölgeye yayıldı. Bingazi’de Şubat 2011’de Kaddafi’yi devirmek için isyan başladı. Libya’da 25 bin Türk işçisi ve 23 milyar dolarlık yatırım projemiz vardı. Mart 2011’de BM GK, AB ve Arap Ligi Kaddafi’yi devirmek için ittifak yaptı. 8 aylık dönemde Tunus, Mısır, Libya ve Yemen şimdi de Suriye’de diktatörler peşi sıra devrildi. Burada ismi geçen liderlerden Bin Ali, Kaddafi ve Esad BOB’a karşıydı.
Suriye’de iç savaş
- İç karışıklıklar safhası
- İç savaş safhası
- Yabancı güçlerin müdahil olduğu safha
- 29 Kasım 2024’te başlayan 8 Aralık 2024’te Esad’ın ülkeyi terk ettiği son safhadır.
Özet olarak:
1. Safha İç karışıklıklar safhası: Arap Baharı’nda liderlerin devrildiği günlerde, Suriye’de halk hareketi 2011 yılının ilk aylarında ülkenin güneyinde bir okul duvarına ‘doktor sıra sende’ yazılmasıyla başladı. Bu söz, babasının halefi görülen kardeşi Basil’in trafik kazasında ölmesi üzerine iktidara gelmek zorunda kalan göz doktoru Beşar Esad’a yönelikti.
26 Ocak 2011’de başlayıp 15 Mart’ta, Baas rejimini devirmek için büyük bir halk hareketi ardından iç savaşa dönüştü. Suriye Ordusu ile Suriye’deki iç isyancılar arasında başlayıp, azınlıkların yerel özerklik, Kürt devleti kurma talepleriyle çatışmalar genişledi.
2. Safha Suriye İç Savaşı: Irak ve Şam İslam Devleti, El Nusra, bazı Kürt, Türkmen, Süryani, Dürzi grupların da katıldığı, büyük trajedilerin yaşandığı safhadır. Dünyanın gözleri önünde işlenen pervasızlıklar nedeniyle Suriye cehenneme dönüştü. Rusya ve İran, Esad’ın ülkesinin başında kalmasını istiyordu. PYD ve muhalif gruplarla ilgili görüşler değişkendi. İran bunlara ilaveten Şii kuşağı oluşturma gayreti içinde oldu. İdlib’de El Kaide hilafet varlığı, kuzeyde PYD kantonları ve kuzeydoğu hattında IŞİD Hilafet Devleti gibi nüfuz alanlarına bölünmüştü. Suriye’nin toprak bütünlüğünü parçalama zemini oluşturuldu.
3. Safha Yabancı güçlerin müdahil olduğu savaş: Rusya, Suriye'ye yaptığı askeri yığınağın ardından, 30 Eylül 2015 günü operasyonlara da başladığını duyurmuştu. Suriye için yeni dengeler ortaya çıkmıştı. Şam yönetiminin askeri destek talebi üzerine Rusya, Suriye'deki askeri varlığını arttırdı. Suriye savaşını ABD, Rusya, İran ve Türkiye gibi aktörlerin IŞİD, muhalif gruplar, PYD Esad, sığınmacılar gibi faktörlere bakış açılarına göre değerlendirmek uygun olur. PKK-PYD-YPG’nin hedefi, Türkiye sınırı boyunca bir Kürt bölgesi oluşturmaktı.
Bu safhada, sınır şehirlerimize yapılan roket saldırılarında 100’ü aşkın insan yaşamını yitirmişti. TSK Müşterek Özel Görev Kuvveti ve koalisyon hava kuvvetleri, Suriye'nin Cerablus/Halep bölgesinin İŞID terör örgütü unsurlarından temizlenmesi amacıyla, 24 Ağustos 2016’da yaklaşık 5 bin kişilik ÖSO ve Türkmen birlikleriyle koordineli olarak “Fırat Kalkanı” harekâtı Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları ve BM Sözleşmesinin 51.maddesinde yer alan meşru müdafaa hakkı ile BM’nin IŞİD ile mücadeleye yönelik olduğu kararlar çerçevesinde icra edilmiştir.
Barış görüşmeleri, 20 Aralık 2016’da Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanlarının “Moskova Mutabakatı” 2016 yılı için olumlu bir gelişme oldu. 30 Aralık’ta El Bab’da Rus askeriyle ortak operasyon düzenlenerek bir ilk gerçekleştirildi.
Dönemin ABD Başkanı Obama'nın Suriye iç savaşında kimyasal silah kullanımını kırmızı çizgi olarak ilan etmesine rağmen, Ağustos ve Eylül 2013’te muhaliflerin elindeki Ğûta’da 2 kez kimyasal silah kullanıldı, bin 500 Suriyeli öldü. BM’nin Şam yönetimine karşı aldığı yaptırım kararı, Rusya ve Çin’in vetosuyla sonuçsuz kaldı. Nisan 2017'de İdlib’in Han Şeyhûn nahiyesinde kimyasal silah kullanıldı. Bu olayın ardından ABD Suriye’yi bombaladı.
2003’ten beri sürdürülen Irak ve Suriye’den sonra Türkiye ve İran’ı da kapsama alacak şekilde genişledi. Bu dönemde 24 Şubat 2022’de Rusya, Ukrayna’ya saldırdı. Bu savaş devam ederken 7 Ekim 2023’te paramiliter örgüt Hamas’ın silahlı kanadı el Kassam tugayları İsrail genelinde geniş çaplı saldırıya geçti. Böylece Hamas- İsrail Savaşı başlamış oldu.
4. Safha 29 Kasım’da başlayıp 8 Aralık 2024’te Beşar Esad’ın ülkeyi terk ettiği son safha: Muhalif Güçler tarafından Şam’ın ele geçirildiği safhadır. Bu safhada Ukrayna ve İsrail Savaşları ile İran Cumhurbaşkanının helikopter kazasında ölmesi, Hamas’ın siyasi lideri Haniye’nin Tahran’da suikasta kurban gitmesi gibi olaylar Suriye’ye dolaylı ve doğrudan destek sağlayan Rusya ve İran’ın önceliklerini ve dikkatlerinin yönünü değiştirdi. İsrail kaynakları bu durumu, “Tahran da İsrail’in vuruşları, Hizbullah’ın lideri öldürüldükten sonra darmadağın olduğundan desteğini çekmek zorunda kaldı” diye açıkladı.
29 Kasım 2024’te Suriye'de yeniden başlayan iç çatışmalar, Esad'ın ülke genelindeki hakimiyetini derinden sarstı. HTŞ'nin başını çektiği muhalif gruplar İdlib, Hama, Humus, Halep'i ele geçirdiler. Uzun zamandır korunan denge Halep’in düşmesiyle bozuldu. Muhalif Güçler kuzeyden ilerlerken, İsrail de güneyden vurdu. Sonuçta Muhalif Güçler Şam’ı kuşattı.
On gün gibi kısa bir sürede önemli yerlerin kontrolünü ele geçirmelerinden sonra, 8 Aralık 2024’te Başkent Şam’ın kuşatılmasıyla Esad rejimi ve yaklaşık 14 yıllık savaş sona erdi.
Suriye Arap Cumhuriyeti feshedildi.
Başkent, bir ülkenin kimliğini ve gücünü sembolize eder. Düşmanın savaşma azim ve iradesinin kırılması için kati netice sağlayan hedeflerden biri de hükümet merkezi yani ‘Payitaht’ tır. Başkentin düşmesi sadece askeri bir yenilgi değil, aynı zamanda bir ulusun moralinin ve direncinin çöküşünü simgeler, düşmanın zaferi olarak görülür. Nitekim Şam’ın düşmesiyle “halkına eziyet eden, malikânesinin garajında lüks otomobil koleksiyonu yapan, miyarlarca dolarları yurt dışına kaçıran, diktatör” olarak anılan Esad da ülkeyi terk etti. Esad, ailesi ve yakınlarıyla beraberinde Rusya’ya sığındı. Bu son safhada dikkat çeken olay, Rusya ve İran’ın beklenen desteği sağlamamış olmalarıydı. Ülkesinin savunmasını başkalarına ihale edenlerin akıbeti hep Esad gibi olmuştur.
Suriye’de silahlı muhalif güçlerin başkent Şam’da kontrolü sağlamasının ardından ülkeden ayrılmayan Başbakan Muhammed Gazi El-Celali, iktidarı devretti.
Yeri gelmişken Atatürk’ün yaklaşık bir asır önce belirttiği, “Kuvvetli bir ordu ve sağlam bir devlet yapısının” önemi bir kez daha anlaşılmıştır.
“Kimse savaşa girdiği gibi çıkamaz.”
Yarın: 13 yıl süren Suriye Savaşı’nın ardından (II. Bölüm)