Kullandığımız dil zamanın hışmına uğrar. Özellikle teknolojinin eklediği terimler hemen kendine bir yer bulur. Şu 'tık' meselesi de öyle. 'Biraz daha' yerine her yerde kullanılıyor. Derslerin nasıl? Bir tık daha iyi. Bir tık koyu mavi olsun. Nasılsın? Bir tık iyiyim. Anketlerde durum nasıl? Bir tık iyi. Paça boyu iyi mi? Bir tık kısalt. Hava nasıl dışarıda? Bir tık sıcak. Bu böyle gidiyor. Uzunluk biriminden, sıcaklık birimine, renk tonundan sağlık durumunun tanımlanmasına; bir joker edasıyla her yerde kendine bir işlev buluyor. Nasıl sinsice araya girip sokulduysa aynı hızla bir virüs gibi konuşmanın genetiğini değiştiriyor. Ama yine de 'aynen aynen' tekrarlamalı onay cümlesinden (cümle de değil ya) evladır.
Benim çocukluğumda teşekkür ya da sağol yerine sıkça 'mersi' denirdi. Osmanlının son dönemlerinde entelektüelliğin bir göstergesi, hakim dil Fransızca olduğu için bu kelime sıkı bir yer edinmişti sanırım. Artık kimse 'mersi' demiyor. Günümüzde dünyada bilim ve iletişim açısından hakim dil İngilizce olduğundan, özellikle plaza dili denen garip oluşumda 'ignore et', 'push etmen lazım', 'delete et' gibi, böyle söylendiğinde daha gerçekçi bir anlam ya da vurgu içeriyormuş gibi gelen, havalı ve bir o kadar komik duran laflar yerleşti.
Bir de çok eskiden oluşturulmuş, şimdiki zamanda tam yerinde kullanılan ama çıkışı bilinmeyen sözler var. Bunların en ünlülerinden biri 'Ali Cengiz oyunu'. Siyasette, tavlada ve uyarsa her iş ortamında kullanılabilir. Araştırıp bulmazsan, kullandığında anlamsız görünen, bilmediğin bir adamın ismiyle bir deyim kullanmış oluyorsun. Son dönemde ise sosyal literatüre giren bir söz var. 'Bilal'e anlatır gibi'. Bundan otuz yıl sonra bir baba oğluna 'bak oğlum Bilal'e anlatır gibi anlatıyorum' dese çocuk ne olduğunu bilmese de kastini anlayacaktır. Girip araştırırsa bulur nereden çıktığını. Gerçi o zaman diliminde bu gerekçe de çok anlamlı gelmeyebilir.
Siyasete baktığımızda ortalık bir ‘tık’ daha karışık, bir ‘tık’ daha gergin ve bir ‘tık’ daha muamma. En sonunda silahlar da tıkladı. İyi Parti İstanbul il Başkanlığı’na tıklandı. Fizik yasaları ve doğa kanunlarına aykırı açıklamalarla bu ateşin 500-600 metre uzaklıkta ve kot olarak daha yüksek bir inşaatın bekçisi tarafından hırsızları korkutmak amaçlı havaya ateş açılması sonrası olduğu belirtildi. Bekçi sorgulama sonrası serbest bırakıldı. Silah geri tepmiş de ondanmış. Ne mesafe silaha uygun ne yeryüzü seviyesine göre hizalanması. Askerlik yaptık, iyi kötü silah da kullandık. Ben geri tepip aşağı ateş edebilen bir silah hiç görmedim. Gerçi solcular, havaya ateş açılması sonucu meydanlarda çok kayıp vermiştir. Belki onlar açıklayabilir.
Tarih biraz da unutulmakla mükelleftir. Ama günümüz teknolojisinde girip buluveriyorsun hatırladıklarını. 2007 yılında, Devlet Bahçeli, 'Öcalan'ı asamadın' diyen Erdoğan'a yüklenerek. "Sen niye asmıyorsun? Asacak ipin mi yok" diyerek elindeki urganı meydana atmıştı. Bunun üzerine bir tık çıkan olamadı ama bir tık aşağısında Akşener grup toplantısında mermileri salona fırlatıverdi. Gerçi hakkını teslim etmek lazım, haklı içerikli, samimi ve tiyatral gücü yüksek bir konuşmaydı. Atarlı giderli bu konuşma %2 ekler diye düşündüm. Bizim millet sever atarı. Sokaklar öfkeli, atarlı adam dolu. Ya selektör çakarlar, ya bağırırlar ya iterler. Dövdükleri de oluyor.
Meydanlarda materyal kullanma modasına son ek ise ‘seccade’ oldu. Garibim seccade. Bu kadar anlam yüklenince o da şaşırmıştır sanırım. Bay Kemal istemsiz olarak bir seccadeye bastı. Sanırsın cenazeleri çıkarılmadan depremzede binalara vinçle girdi. Yedi büyük günahtan biri işlendi sandım ödüm tıkladı. Bay Kemal özür diledi. Sonunda seccade meydanlara geldi. İlk defa onun da bir söz hakkı olmuştu. Aldı bir tartışma. ‘Vay efendim kutsala basıldı’ diyenler bir tarafta, ‘seccade halı demektir, eşyadan kutsal mı olur, bu puta tapmaktır’ diyenler bir tarafta. Herkes kendi meşrebince inandı, savundu. Bay Kemal’e komplo yapıldığını söyleyenler, etrafındaki danışmalarını suçlayanlar ohoo, daha ne muhabbetler. Olsun. İyi tarafından bakıp, dini bilgilerimizi tazelemiş olduk diyelim buna da. Ayrıca, her kötü şeyin iyi yanı da vardır. Mesela Covid 19 salgını sonrası bizim millet pandemi ve mutasyonu öğrendi. İşte okulda öğretemezsen hayat öğretiveriyor.
Bu seçim çabucak olsa bari diyorum. Yüreğim kaldırmıyor artık. Daha çok tıklanma rekoru kıracak videolar olmaz inşallah. Amin..