Bir ülkenin uluslararası düzeydeki yerini gösteren en önemli verilerden biri de 'pasaportunun gücü'dür.

Ülkelerin bir iç politikası ve buna uygun söylemleri bir de dış politikası ile paralel konumu bulunur.

İktidardaki yöneticilerin 'dünya lideriyiz' sözleri iç politikada prim yapabilir ancak vatandaşının pasaportuyla gümrük kapısından çıkış süresi uluslararası etkinlikle ilgilidir.

Bunu ortaya koyan verilerden biri de her yıl yayınlanan 'en güçlü pasaport' indeksleridir.

Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkeye ek olarak Tayvan, Hong Kong, Kosova, Filistin ve Vatikan’dan oluşan 6 bölgeye vizeye tabi tutulmadan girebilme kıstasına göre listeler oluşturuluyor.

Her yıl yenilenen listelerde ülkelerin durumları değişiklik gösterebiliyor.

Uzun süredir bu sıralamanın başında Japonya bulunuyor.

Bir Japon 163 ülkeye vizesiz seyahat edebiliyor.

ABD ise 5. sırada yer alan ülkeler arasında.

2018 yılında listenin 40. sırasında bulunan Türkiye, 2022'de ise 52. sıraya geriledi.

Türkiye’nin 111 ülkelik skoru içerisinde vize istemeyen ülke sayısı 72, kapı vizesi veya e-vize ile giriş yapılabilen ülke sayısı ise 39.

Ayrıca Türkiye, 159 ülkeden vize talep etmiyor ya da kapıda vize veya e-vize opsiyonu sunuyor.

Uluslararası kabul görmüş indekslerdeki veriler böyle.

Uygulamada ise indekslerde yer almayan sorunlar yaşanıyor.

Özellikle Suriye'deki iç savaşın ardından Türkiye'nin yaklaşık 5 milyon sığınmacıya kapılarını açması, ardından önce 250 bin sonra 400 bin dolara vatandaşlık hakkı vermesi pasaportunun gücünü azalttı.

Pandemide kapanmalar nedeniyle yaşanan küresel kısıtlamalar Türk pasaportuna karşı fiilen uygulanmaya devam ediyor.

Özellikle Schengen kapsamındaki AB ülkelerine ya da ABD'ye seyahat etmek artık eskisinden de zor.

Schengen vizesi başvurularında 2015 yılından bu yana verilen ret oranı 4,5 katına çıktı.

Türkiye'de yaşanan ekonomik ve politik gelişmelerden dolayı, vize almak gün geçtikçe zorlaştı.

Bunun yanı sıra konsoloslukların da sürekli olarak yeni vize türleri çıkarması ve yeni evraklar talep etmesi, vize sürecini engelli koşuya dönüştürdü. 

Bazı belediyelerin yurt dışı görevler için kullanılan gri pasaportları para karşılığı verdiğinin ortaya çıkması, iltica başvurularındaki artış ve 211 bini Suriye uyruklu 39 bini Afgan, 300 binden fazla kişiye verilen vatandaşlık hakkı yeni evrakların istenmesinin nedeni.

Sade vatandaşın yurtdışı seyahat planı yapması ekonomik nedenlerle mümkün olmadığından bütün bu bilgilerin bir karşılığı da aslında yok.

Doların 20, Euro'nun 21 liranın üstüne çıktığı ekonomik tabloyla Avrupa'ya gitmeyi bırakın havalimanındaki dış hatlarda su içmek bile bu geniş kesim için hayal.

Ancak herkes turist olarak yurtdışına gitmiyor, zorunluluk durumları da var.

Mesela Türkiye ile Avrupa Birliği arasında karşılıklı öğrenci değişim programı olan Erasmus’a gitmeye hak kazanan öğrencilerin bir çoğu bundan yararlanamadı.

Euro kurundaki artış ve ülkedeki ekonomik tablo sonucunda değişim programından yararlanabilen öğrencilerin sınıfsal profili daraldı.

Artık temel belirleyici olan akademik başarı değil, maddi yeterlilik.

'İtibardan tasarruf olmaz' denilerek yazlık, kışlık, kutlamalık külliyeler yapsanız da vize kuyrukları sırasında uluslararası itibarınız yüzünüze vuruyor. 

Öyle ki, yanaklarınızda oluşan allı morlu hal, pasaportunuzun bordo rengiyle ahenk oluşturuyor.

Yine de bütün bunlara iyi tarafından bakalım derseniz de...

Elin gavuruna döviz kazandıracağımıza hepimiz 'yerli ve milli' olarak evlerimizde oturuyoruz...