Ve şüphesiz vicdanı zaten muhaliftir. Pes etmez ama sesini duyuramamanın kederini yaşar. Mesele büyüyen hüzün de değildir

Seçim, seçim, seçim. 

Kendi aralarında, al takke ver külah yapa dururken siyaset, hayat durmadan bizleri; yoksul ve yoksun bir yerlerimizden kurcalıyor..

Bazı duygular; söylesek anlaşılamıyor, yazsak eksik kalıyor, yetmiyor…

Bu yetkinsizlik, insanın içinde çığ gibi büyüyor. Kalbinizdeki boğuntunun ağırlığı sizi biraz daha sarıyor..

Bir de bakıyorsunuz kendi gerçekliğiniz içinde dönüp durmuşsunuz, kimse sizi duymuyor..

Kendi içimizde, köşelerimizde, sözcüklerimizde tekrara düşmekten; bıkmadan, usanmadan yazıyoruz..

Her gün kadınlar öldürülüyor ve kadın cinayetleri politiktir. İş kazası değil, ihmalin neden olduğu ölümlerdir..

**

Sanat tükeniyor, bilim yara alıyor, doğa kanıyor, kaynaklar tükeniyor, kültürel değerler betona kurban ediliyor… Bu dünya sadece senin için değil, hayvan canlar için de dönüyor..

Eğitim sektede, sağlık ticarethane. Kırmızı, mavi, beyaz fark etmeksizin tüm liyakat sahipleri ülkeden gidiyor..

Kol gezen yoksulluktur, açlık büyüyor..

Çocuk işçiliği, mültecisi, mevsimlik tarım işçisi, asgari ücretli, öğrencisi liste uzuyor..

Velhasıl, her güne düşen; derdi, sorunu, acıyı yazmaya bir gazete köşesi yetmiyor..

Sonunda tükenen sözcüklerden, bizim mücadelemizde kendi içinde bağıran dilsiz çana dönüyor..

Ve gitgide yüreklerde hüzün büyüyor. Elbette, elbette ki hayatı sorgulayanlar muhalif ve hüzünlü olacaktır.

Bu insan olmanın gereğidir ve vicdan buralarda bir yerde yaşar. 

Ve şüphesiz vicdanı zaten muhaliftir. Pes etmez ama sesini duyuramamanın kederini yaşar. Mesele büyüyen hüzün de değildir. Zemin öyle kaygan ki, mesele bir muhalif olarak yılgınlığa düşmemektir..

Acı, direniş, yoksunluk, hayatımıza girmiş şah damarımızdan. Duy, ses ver demekten başka bir şey gelmiyor elden. İşte bu yarım kalmışlık, gerçeğin peşinden koşan insanları boğuyor..

İnsan, her yeni güne şiddetle, baskıyla, hukuksuzlukla uyanmamıza neden olan bu erk egemenlikten çıkacak bir umut, bir yol olmalı diyor..

“Hiçbir kötülük, kötülük olarak tarif edilmekle düzeltilememiştir. “ Der, Adorno..

Belki de çözümün yoluna bu cümleden hareketle başlamak gerekir..

Muhalif olan herkesin, artık herkes tarafından zaten bilinen kötülükler üzerinden değil, yine Adorno’nun dediği gibi, “Benden yana olmayan bana karşıdır.” Dilini kullanarak kötülüğü yapanları yenecek dili kullanmak, çözüm argümanları üretmek gerekir..

Farkında mısınız? Tıpkı Kafka’nın dediği gibi, “Bir sürü boş şey arasında adalet kaybolup gidiyor! Ortada hiçbir şey yokken, mahkemeler bir suç yaratıyor.”

İspanya'daki mutlak krallık ve engizisyona karşı, Aydınlanma Çağı'nın özgürlükçü düşüncesini ve cumhuriyet yönetimini savunan Shiller; “insanlar, çok değerli bilimsel açıklamalar ya da çözümlemeler yerine, karar verirken özetlerden ve hikayelerden etkilenirler.” der

Özellikle sosyal medyanın çığ gibi geliştiği ve etkili olduğu bugünün dünyasında algı ve hikaye, en az bilimsel veriler kadar önemlidir. Muktedirlerin kullandığı yöntem tam da budur. Bu algı yöntemini terse çevirmek gerekir..

Mesela bu kötücüllük; kişiler ve muktedirler üzerinden değil, mevcut hasta sistem ve ekonomik göstergeleri halkın anlayacağı yalınlıkla anlatmakla yenilebilir..

Bir dil, çözüm argümanı olmalı, bir direniş ülkenin her yerine ve herkesin damarlarına yayılmalı..

 Evet, baskı ve korku ikliminin toplumsal bellekteki yarattığı “amnesia” yı iyileştirecek, toplum hafızasını yeniden kazandıracak, unutturulan her şeyi hatırlatacak dil, muhalif kimlik, bir muhalif tuttum gerekir..

Muhalif siyasetçilerin, iktidar partisi ve kurmayları üzerinden değil, var olan gerçekleri; yoksulluğu, hukuksuzluğu, yolsuzluğu, her gün tabana inip, gözler önüne sererek siyaset yapması gerekir..

Aksi takdirde; boşluk bulan iktidar temsilcileri toplumsal “amnesia” yı yarattıkları baskıyla daha da büyütecek. Toplumsal belleğin geçici kayıpları kalıcı hale gelecek..

Önceki gün;  TTB başkanının tutuklanması, gazetecilerin gözaltına alınması ve TMMOB gibi sivil toplum kuruşlarının kapatılma planı gösterdi ki, bugün karanlığı yırtmayı başaramazsak, bir daha bu ülke aydınlığa uzun süre kavuşamayacak..