Yıllardır muktedirlerde süre gelen, “aklın ipini koparma” şimdi muhalefete de bulaşmış, herkese bağırıyor, parmak sallıyorlar.

Malumları; Onlar gibi düşünmeyen herkes “terörist” oluyor diyerek eleştirenler, kendilerine ses çıkaranı provokatör ilan ediyor, seçim yenilgisini halka yükleyecek kadar aklın ipini koparıyor, eleştirdiğiyle aynılaşıyor.

Her yer şiddet, kötülük dolu. Ekonomik krizin faturası tabana öyle yayılıyor ki, verginin de vergisi geliyor yine kurtarmıyor. Kasa bir boşalmış, sat sat dolmuyor.

Enkaza dönmüş sistemin altında; Halk, ille de gençler kalırken, kendilerinin de kaldığını görmüyor.

Muktedirlerin hasımlığa dönüşmüş siyaseti etkili bir iç hukuk yolunu bırakmamış, adaleti garabet içinde boğmuş, umudu tüketen gençler artık canına kıyar olmuş, ama muhalifler iktidarla değil, hala birbiriyle savaşıyor.

Ve adeta paralize olmuş bir sessizlikle KHK’ların yarattığı sonuçlara karşı susuyorlar.

Öncesinde “ölüm-kalım” dedikleri seçim kaybedilince, “dünyanın sonu değil ya” diyecek kadar da umursamaz olmuşlar.

Şimdi “yerel seçimler” var denilip, üzerine sorumluluk alan olmadığı gibi aynılarla devam etmek isteyenlerle, değişim deyip kendi kliniğini işletmek isteyenler arasında hayalleri kırılmış halkı, gençleri görmüyorlar.

Hasan Pulur fıkrasıdır:

Yoksul bir köy, seçim sabahı. Karı koca oylarını kullanmış eve dönüyorlar.

Kahvenin önünden geçerken adama bağırmışlar:

“Gel ülen, bi çay iç!”

Adam karısını eve yollayıp, gitmiş.

Eve dönmüş, elinde bir yumurta, karısı sormuş:

“Ne elindeki?”

“Yumurta, görmüyon mu?”

“Gördüm de, anlamadım neyin nesi.

Adam başlamış anlatmaya:

“Kahvede otururken biri geldi, bana bir yumurta verdi. Hediye!”

“İyi de ne olacak bu yumurta?”

“Zengin olacağız.”

Yumurtayı karşı komşunun kümesindeki tavukların altına koyacağım, civcivler çıktıktan sonra bir tane dişi alacağım. Bu dişi büyüyüp tavuk olacak, bir sürü yumurtlayacak. Onları da kuluçkaya yatıracağım, yine civcivler gelecek. Sonunda o kadar çok civciv, tavuk, yumurta olacak ki, bunları satıp bir inek alacağım!”

Karısı “eee!” diye meraklanmış:

“İneği, komşunun öküzüyle çiftleştirip, doğan buzağıyla yine çiftleştireceğiz. O kadar çok ineğimiz, öküzümüz olacak ki, satıp bir ev, bir kaç tarla alacağız. Sonunda çok paramız olacak. Paranın üçte biriyle yine ev ve tarla, üçte biriyle üst baş, üçte biriyle mobilya, beyaz eşya alırız.”

“Sonra?”

“Üçte birden kalan parayla da, ben biraz gezip tozacağım!”

Kadın hırsla yerinden kalkmış:

“Gezip tozacaksın öyle mi?”

“Öyle!” 

Kadın yumurtayı kapıp, yere atmış kırmış...

Kırılan yumurta mı, yoksa hayal mi?

Yerel seçimlerden sonra, kim bilir kaç yumurta kırılacak.

Hayal kalmadı da insanlarda, kalan umut kırıntıları da mı bitecek?

Hani diyorlar ya; İstanbul’u alan Türkiye’yi alır. İstanbul alındı alınmasına da, arkasından yakalanan umudu, büyüyen hayalleri, birilerinin koltuk hırsı, birilerinin beklentileri mi desek bilinmez, ama geldi yumurtayı kırdı. 

Türkiye alınamadı.

Evet, sevgili muhalifler, gayrı yumurtayı kırmayın.

Yoksa; Siz bu kafayla giderseniz, yerelde değil İstanbul’u almak, isminiz ANAP gibi tabelada kalacak…