“En kötü barış, en haklı savaştan iyidir” Der, Marcus Cicero..
Benjamin Franklin de;
“Savaşın iyisi, barışın kötüsü yoktur’ der..
İşte bu nedenle, yanı başımızda Ortadoğu’ da fitillenen savaş ortamına tam da bu açıdan baktığımız zaman kaybedecek olanın yine insanlık olacağını görmemek mümkün değil.
Zira; çatışmalı ortam kayıptır, yıkımdır, insanlığa züldür.
Yıkımların faturası karar vericilere değil, maddi, manevi hep aynı adrese, halklara kesiliyor.
Ayrıca; az kaybeden, çok kaybeden taraf diye bir şey yoktur.
Masum çocukların, sivillerin öldüğü hiçbir savaşın kazananı olamaz. Kaybeden insanlık olur.
Çatışmalı ortama, ayrışma ve kutuplaşmaya karşı iyileştirici gücü olan tek şey ise barıştır.
Kaldı ki her zaman, havada esen rüzgarın barış havası olması, her şeye rağmen en iyisidir.
Çünkü; hiç bir ekonomi savaş harcamalarını karşılayamayacağı gibi, ekonomik krizin pençesinde kıvranan ülke ekonomimiz için ağır fatura doğurur..
Çıkarılan ya da çıkarılmak istenen çatışmalı ortamlara taraf olmak yerine, barışın sesi olmak tüm ülke ve halklarının insanlık borcudur.
Ayrıca siyasette zerafet diye bir şey vardır ve uzlaşı ve çatışmasızlık dili en anlamlı yanıdır.
Savaşın değil, barışın sesini yükselten ülke olmak, siyasetin zerafetinde yer almak.
Güzel olmaz mı?
Neden olmasın.