Genel Seçim sonuçlarının; siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatımıza vurduğu darbeler henüz tazeyken, yerel seçimler geldi kapımıza dayandı…

Kaybedilmiş ve yine tekliğe mahkum edilmiş halkın; topluma özgü düşünce duyarlılıkları konuşulmadan, muhalefet kanadı:

İnsana; hak ve adalet, ekonomik refah, insanca yaşamın olması için mücadele programlarını anlatıp, sömürüyü kızarak göstermesi gerekirken; bırakın topluma kendilerini anlatmayı, uzlaşmak yerine birbiriyle çatışmaya başladı.

Sol muhalefetin; emek sermaye çelişkisi, bağımsızlık ve hukukun önemi, hak ve eşitliğin erdemi ve özgürlüğün savunuculuğunu yapması gerekirken, sağdan daha sağa, muhafazakardan daha muhafazakara evrilme isteği ile genel seçimlerin; Altılı Masa üyeleri ve özellikle İYİ Parti'nin alınan sonuçlarda hiç dahli yokmuş gibi, CHP üzerinden yerel seçimlerde aday polemiği yaratmaya çalışması, birbiriyle kapışıyor.

Ancak; her ne kadar ciddi yanlışlara imza atmış olsa da, genel seçim sonuçlarının tek müsebbibi sadece CHP’yi göstermek, ne akıl ne de siyasi ahlakla bağdaşmaz.

Seçim zamanı; konuşulmuş, tartışılmış ve nihayetinde birlikte sandığa gidilme kararı alınmış, o gün halka paylaşılmayan görüşmelerin bugün yerel seçimler öncesi, Ana Muhalefet Partisi CHP’ye karşı kullanılması son derece siyasi etikten uzaktır.

Ki, yine; seçim zamanı alınan, sonrasında görevleri sonlandırılan CHP danışmanlarının, sanki yeni fark edilmiş gibi o gün değil, bugün kamuoyuna servis edilmesi de ayrıca ironiktir.

Halk iradesinin meclise tam yansıyıp yansımaması, yansıyan iradenin nasıl kullanılıp kullanılamadığı tartışılırken, hala temsili demokrasiden katılımcı, denetimci demokrasiye geçemeden yine bir seçime gitmek, muhaliflere bekledikleri yerel başarıyı getirir mi bilemem.

Ama hem tekliğin ortaçağından kurtulmayı isteyip, hem tutarlılığa, bir akılcılığa ve "tabulara karşı çıkmaya" kızmak da muhalefetin hala en temel çelişkilerinden olduğu da, aslı varken taklitte ısrarlarından belli.

Zira; eleştirdikleriyle aynılaşma yarışı, halkın sorunlarını çözme başarılarından daha hızlı.

Yine; erk egemen iktidardan karşı muhalefete kadar herkes millete; ‘cenneti’, ‘cehennemi’ gösterir oldu.

Tıpkı fıkrada geçen anekdot gibi;

Annesi küçük kıza “bak, diyormuş; şayet uslu durursan cennete gidersin, yok uslu durmazsan da cehenneme.”

Kız da masum masum sormuş annesine:

Peki, ne yaparsam sinemaya giderim?

Kimse üçüncü bir seçeneği sunmuyor.

Kimse; hakça, eşit, adaletli ve karnı tok, insanca yaşamanın reçetesini göstermiyor.