Dünyanın bir çok yerinde, işçi karşıtı politikalara, özelleştirme planlarına, ekonomik krizin faturasını halka çıkaran sistemlere karşı, üretimdeki gücünü kullanan emekçiler; Sağlık, eğitim, ulaşım, inşaat gibi alanlarda genel grevle hayatı durdurmaya devam ediyorlar. 

Ve yanlarında sendikaları liderlik ederek başı çekiyor.

Bizde ise;

Sendikal hakları için direnen Hitachi, Betek Boya ve anayasal talepleri için direnen Polonez işçileri, Ankara Çayırhan Termik Santrali'nde özelleştirmeye karşı direnen maden emekçilerinin verdiği hak mücadelesi devam ediyor.

Peki, sendikaları, destek temsiliyetinde nerede? 

Peki, STK ve muhalif siyasetçiler mücadelenin ne kadar yanında.

Ana muhalefet partisi lideri nerede?

İnsan canı yandığı anların tamamını, mutlu olduğu zamanların bir kısmını hatırlarmış. 

Yüzyıl yetecek kadar canımızın yandığını, hatırlamamız için daha ne olmalı. 

Canına yandığımın toplumsal refleksi nerede?

Her gün, yeni bir intihar haberi düşüyor ülkenin ortasına, ama sayı olarak kalmaktan öteye gitmiyor bu acılar.

Kime sorsan şikayetçi. Kime dokunsan, dilinde bin ah, veryansını, olmaz olsunu, mutsuzluğun binbir türü.

Dertler şikayete, şikayetler arşa varmış. 

Ve fakat kimse bir tutam da olsa Sabahattin Ali, bir kaç satır “Sırça Köşkü” merak edip okumamış.

Zira okusalardı halimizin kitabın tam da ortasında olduğunu görürlerdi. Tabi, bir kaç kemiğin o muhteşem camları kırabildiğini de..

Oturup topluma dert salan çok.

Derde feryat eden çok.

Çözmek için bırakın adım atmayı, cesaret edenlerin yanında duran da yok.

Bu ülkenin üretenleri, işçileri, emekçileri hiç bir zaman bu kadar yalnız bırakılmamıştı.

Emeğin, emekçinin safında yer almadan, dayanışmasına omuz vermeden, sorunlar çözülüp, hak yerini bulur mu?

Adalet, eyleme geçen gerçektir.

Hak temelli bir eyleme, geçmeyen halkın sesi duyulur mu? 

Gerçekler haykırılmadan, ezilenin sesi duyulmadan, adalet olur mu?

Halbuki bir kıpırdasak, hani hiç olmazsa kıpırdayanın yanında dursak; Bu cehennem ateşinin içinden, çiçek açarakta çıkabiliriz. 

Ama…

İşte bazen yazanlar da umudu tüketir. 

Şimdi gözümün önünde; “ Bülbülü Öldürmek” filminden kareler geçiyor. Kulağımda, Harper Lee’ den sözler.

“İnsanların tuhaf olduklarına karar verdim. Zorunlu olmadıkça onlar konusunda kafa patlatmayacağım.”