Biliriz çünkü en uzun gecenin de bir sabahı vardır ve ne olursa olsun zaman en kötü günü de sona erdirir
Bitmekte olan bir yılın son saatlerindeyiz ve bu yılın iyi geçtiğini hiçbirimiz söyleyemeyiz.
Bitiyor bir yıl daha; düşlerimiz, tasalarımız ve yarım kalmışlıklarımızla…
2022 yalnızca çocuk tecavüzleri, artan işsizler, sanata yasaklar, eğitime, bilime vurulan sektelerle anılmayacak; mücadele araçları, kitapları, şiirleri, oyunları, yazıları sansürleyenlere karşı umudumuzu korumak için güvenli liman aramadan, umudu örgütlemeye çalışan direnenler de tarihe yazılacak.
Ve eğer gelen yeni yılda, geçen yılda yapmadıklarımıza hayıflanmayı bırakıp yapacaklarımıza bakarsak, ışığa kavuşmak için bir şansımız olacak.
Biliriz çünkü en uzun gecenin de bir sabahı vardır ve ne olursa olsun zaman en kötü günü de sona erdirir.
Hiçbir kötülük sonsuza kadar sürmez ve hiçbir karanlık sonsuz değildir.
Ve biliriz; ne yılbaşı gecesinin diğer gecelerden farkı vardır, ne de yeni yılın ilk gününün diğer günlerden. Hani bir piyango filan çıkmadıysa, insanın yaşamına çok da önemli bir değişiklik getirmez.
Ekonomik istatistikler, siyasi tahliller, yaklaşan seçim, aday açıklaması krize dönen Altılı Masa ve son sürat işlenen insan hakları ihlalleri yeni yıl sabahının ilk ışıklarında yine karşımızda olacak. Zira değişen sistem değil yalnızca tarih…
Şöyle bir geriye baktığımızda toplumca; yıllardır boşlukta uçmadığımız belli ama ayağımızı yere bastığımız da söylenemez.
Yeni bir yılda değişiklik yapmak ve bitirmek istiyorsak karanlığın adaletsizliğini, sabahı şu sorularla karşılamalıyız:
Biz daha kaç kez kendi yıkımımızı onaylayacağız?
Bildiklerini gizleyenlere daha ne kadar susacağız?
Yozlaşmış kültür alanı içinde daha ne kadar hapis kalacağız?
İnsanların birbirinin maddi yardımına değil, sevgi ve alakalarına muhtaç olduğunu göstererek, paranın saltanatını ne zaman yırtacağız?
Sorular sormadan, kendimizle yüzleşmeden gelen yıl bize ne verebilir ki değişen takvim yaprağından başka.
Biz ki yıllarca; başımızın üstünde zulüm; sarkaç saçak buzulları, ha düştü düşecek diye sessizce bekledik durduk. Oysa bir adım atsak karanlık dağılacak, zulüm gözlerimizle tutuşacaktı. Toplumsal refleks zayıfladı, o adım hiç atılmadı. Sonunda sindiğimiz karanlıkta, hepimiz birer hedef olduk. Böyle yıllar sürdü ışığı hiç görmeden, bıçağın bir yüzünde zulüm cellat olmuş, öbür yüzünde bizler kurban karanlığın gözünde yaşadık.
Oysa çok olan bizdik, bugün de çok olan biziz. Hani bir haykırsak, kuşlar döker sesimiz. Fakat sesimiz dudaklarımızı parçaladı da haykırmadık.
Şimdi yeni bir yıldan ne bekleyeceğiz? Bir sihirbazın sopası yeni yılın üzerine dokununca her şey değişir, hayalin gerçekleşir mi?
Muhakkak insan hayal ettiği müddetçe vardır. Ama her insanın yaşamının kahramanı da kendisidir. Sihir de gerçekleri görebilmektir.
Şimdi yapacağımız; toplumsal tepkisizliğimizi 2022’de bırakıp, Muhalefeti zafiyetlerinden kurtulmaya davet edecek güçlü sesi çıkaracağız.
Zira modern sömürü tarzlarına karşı direnemiyor, git gide bölünüp parçalanıyoruz.
Önce kendimizi sorgulayıp, günbegün artan haksızlık ve hukuksuzluktan kurtulmak için; sindiğimiz susmalar durağından çıkacak, “adalet adalet” diye haykıracağız.
Tarihi değiştiren geçmişin hatıraları ve anılar değil, bugünün hesapları ve güç dengeleridir. Bu güç dengesini birlik olup sağlayacağız.
Şüphesiz; izaha gerek yoktur, bizler kervandan geri bırakılan ötekileriz.
Peki, umutsuz muyuz? Hayır.
Biliyoruz ki aramıza kurulan sınırlardan, istikrarsız yönetimlerden arınmak için; yararsız olanla yararlı olanı birbirinden ayıracağız ve öz eleştirimizi yapmak, nefret söylemine karşı sevgi dilini büyütmek yeni yıla aydınlık bir sayfa açmak için yetecek.
O zaman 2023’e Umutsuz değiliz. Biliriz; bütün umutlar kaybedilmeden, hiçbir şey kaybedilmiş değildir. Yeni yıla bu bakış açısıyla girelim mi?
Umudunuz daim, sesinizle, sözünüzle, sevginizle büyüttüğümüz direnciniz bol olsun.
Yeni yılınız kutlu, 2023 umudu olsun büyük insanlığın...