Gözümüz aydın! Enflasyonun nedeni, krizin sebebi bulundu.
Asgari ücretin de altındayız, geçinemiyoruz diyen emekli vatandaşa cevap, ekonominin taze kurmayından geldi.
Meğer tüm krizin nedeni emekliler, enflasyonun sebebi memur maaşlarıymış.
Sorunun kaynağı bulunduğuna göre, sıra çözümde. Bu muhalefetsizler ülkesinde o da bulunur. Verginin vergisinin vergisi de çıkarılır, 5 verip 7 alınan 14’e çıkarılır tamam.
Ama bitmedi. Bir de doyurmamız gereken muhalefet var. Onlara da vicdanlarımızdan verelim ki, koltukları baki kalsın, vergilerden maaşla dolaylı faydalansın.
Sonrası; Çalsın davullar, kurulsun halaylar. 40 gün 40 gece dağıtılsın şükür için tatlılar.
Ben değil, muhalefet bizzat talep ediyor.
Hak, hukuk, adaletle yola çıkıp teker patlattılar, yetmemiş asfalta yapışma çabasındalar.
Bir de, bihaberler ki memleketin, halkın ahvalinden, ekonomiden.
Kılıçdaroğlu:
“Bugün bir çeyrek altın 6.749 lira." (Çeyrek altının güncel fiyatı 2.690 TL civarı)
31 Mart Yerel seçimleri havasına öyle bir girmişler ki;
“Elinizi vicdanınıza koyun öyle oy verin" diyor.
Madımak'ın ruhunu sızlatan SAADETİ;
Menzil’e sempati gösteren DEVA’yı;
Sur’u “Toledo” yapacağız diyen GELECEK'İ;
90’lar karanlığının İYİ Partisini; Halkın vicdan oylarıyla taşıdıklarını unutup, genel seçim sonuçlarından zerre ders çıkarmadan, yerel seçim için, vatandaş gırtlağına yine “vicdan” diye sarılıyor.
Üstelik sağ ve muhafazakar oyların sahipleri var. Aslı varken çakmasına oy gelmeyeceğini kaç seçimdir anlamamışlar ki, Tercan Belediye Başkan Adaylığı için Menzile biat bildiren Nejdet Karahan’ı düşünüyor…
Kim hangi partiden seçime dalıyor belli olmazken, ülke tam bir ilkesizlikler dönemi yaşarken, “Seçime şu kadar kaldı” hadi ellere vicdana demekle artık olmuyor.
Millette;
“Böğrüne taş basıp oy vermekten böğür, ceplerden çıkmayan iktidar elinden bükülmeyen bel, artık kimsede vicdan yapacak hal kalmadı.
Seçim denince aklıma eski Bab-ı Ali’den öğrendiğimiz bir İtalyan fıkrası gelir:
“Yaşlı bir adam caddede düşmüş, genç biri koşup koluna girmiş, kaldırmış.
Düşen, genç adama:
“Çok teşekkür ederim, size ne yapabilirim?”
“Aman sinyor iyiliğin yardımı olur mu?”
“Olur olur devir öyle değişti ki, kimse kimseye el uzatmıyor.”
“O halde rica edeyim, seçimde benim partime oy verebilir misiniz?”
“Hay hay hangi parti?”
Adam parti adını duyar duymaz bir tepki göstermiş ki:
“Bana bak delikanlı, ben yere kıç üstü düştüm, kıçımı vurdum. Kafa üstü düşüp kafamı taşa vurmadım.
Devam edin siz yine sağdan, muhafazakar yoldan yürümeye. İstanbul, Ankara’yı da verin. Yereli tek el rejimine, memleketi temize havale tastamam edin de;
Ama unutmayın. Bir sürü kıçı kırığımız var. Halkın bu sefer de düşüp kafasını kırmaya hiç niyeti yok.
O ellerle dönüp, soldan sapmış kendi vicdanınızı yoklayın.
Halkın yorgun yüreğinden ellerinizi çekin.